Yeraltı Güneşi

111K 2.5K 1.4K
                                    

-HER ŞEY NASIL BAŞLADI?

Uzun zaman önce, Haziran ayında bir felaket oldu. Evlerine elinde ekmekle gidip ailesinin karnını doyurabilmek için günler boyu yerin metrelerce altındaki ürpertici karanlıkta, taştan duvarlar arasında çalışan yaklaşık beş yüz işçi vardı o madende.

Simsiyah olmuş yüzündeki alın terini silerken bir tanesi, ''Son üç saat.'' demişti yanındaki arkadaşına. Küreği bir kez daha tüm gücüyle duvara sapladı ve devam etti yorgunluktan ve biraz da nefes almak için yarıda bırakmış olduğu cümlesine. ''Sonra benim oğlanı görebileceğim.'' Bir oğlu vardı Freddie'nin. Eşi birkaç ay önce bir hastalığa yakalanarak öldüğünden beri, hayattaki tek amacı küçük Peter'ı büyütebilmek olmuştu. Nerissa Talooms'ın hastalığı o kadar ağır değildi, ama bu basit talihsizliği bile tedavi ettirecek paraları yoktu. 17 Mart günü, Nerissa'nın ruhu bedeninden ayrıldı. O günden beri Freddie, çalışıyor. Gerçekten çok çalışıyor. Eve her gün yara bere içinde gitse de çizgilerinin içine kara kömür işlenmiş ellerinde bir somun ekmek oluyordu en azından. Öyle ki, bu fazla tehlikeli, önlem alınmamış, güvensizliğin zirvesine ulaşmış maden ocağında bile çalışabiliyor. Diğer beş yüz arkadaşı gibi.

İşçiler, yerin altında, kavurucu sıcakta çalışmaktan şikayet etmiyorlardı. Aldıkları saat başına üç kuruş miktardan şikayet etmiyorlardı. Hayatın acımasız olduğunu gerçeğine göz yumarak, hiçbir konuda asla şikayet etmiyorlardı. Çünkü onların tek isteği karın doyurabilmekti . Kendilerini bile düşünmüyorlardı, önemsedikleri tek şey, sevdikleriydi. Hepsinin omuzlarında, yüklü miktarda sorumluluk vardı. Birkaç kağıt parçasına sahip olabilmek için tüm günlerini feda ediyorlardı.

Ailesi için çabalayan bu cesur insanlar bir ses duydu aniden. Ardından kör edici bir ışık. Ama yerin altında ne işi vardı ışığın?

Birkaç saniye öncesine kadar madenin cehennemden bile sıcak olduğunu düşünüyordu henüz çok genç olan Drake. Oysa yanılmıştı. Asıl cehennemi yaşadıkları birkaç dakika boyunca hepsi nefeslerini tutmuş, kurtarılmayı beklemişti. Siyah toprak kana bulanmıştı, kürekleri ve çaresiz bedenleri gömülmüştü kömürlerin altına. Her şey çok hızlı gelişmişti. Ne olduğunu anlayamamıştı kimse. Zaten ne olduğunu anlamaya çalışacak kadar yaşayabilen fazla kişi olmamıştı. Büyük patlama, çok fazla can almıştı. Çok derin yaralar bırakmıştı yüreklerde. Arkadaşlarının cansız vücutlarını görmek. Bir daha gün ışığına bakamayacaklarını düşünmek. Bunlara yalnızca çok güçlü insanlar katlanabilirdi. Freddie de onlardan biriydi.

Ne olduğunu herkesin sindirebilmesi zaman aldı. Ama sonra anladılar, madende patlama olmuştu. Ölüyorlardı.

Hemen bir şeyler yapılması gerektiğini biliyordu Freddie. Başını çarpmış ve kalçasından yaralanmıştı, bedenini kaplayan küçük taşları silkeleyip elini o bölgeye götürdüğünde yapış yapış olmuş kanı hissedebiliyordu ama yine de buradaki çoğu kişiden daha iyi durumdaydı. Lider olması gereken de oydu belki de. Hareketlendi. Ayağa kalkmasıyla acı, her yerini ele geçirmişti sanki. Diğerlerine baktı, yardım etmesi gerekiyordu. Onun gibi daha dinç görünen birkaç kişi daha vardı, önce onları göçükten çıkardı ve sonra diğer nefes alanlara yardım ettiler. Sayıları epey azalmıştı. Kaç kişi ölmüştü? Üç yüz? Dört yüz? Kimse geriye kalanları saymak gibi acı bir faaliyeti gerçekleştirme gereği duymadı. Hayatlarını kurtarmaya yoğunlaşmışlardı.

Patlamadan ve cesetlerden uzakta, madenin daha geniş bir yerinde kamp kurdular. Artık sayıları daha rahat görünebiliyordu. Yetmişin üstünde olmalıydılar. Bu bir mucizeydi. Saatler önce yangında can çekişen o insanlar, şimdi hiçbir şey olmamış gibi oturmuş yemeklerini yiyorlardı. Bazen yönetim, yanlarında birer elma getirmelerine izin verirdi ama onlar çaktırmadan bir parça ekmek, ve bulabilirlerse birkaç üzüm tanesi atarlardı ceplerine. Zaten kimse kontrol etmiyordu onların ne halt ettiklerini. Yönetim kötüydü. Çok kötüydü. Hepsi tüm bunların onların ihmalsizliği sonucu olduğunun farkındaydı. Bu olayda birden fazla kişinin suçu vardı. Bir kömür şirketinin patronu olan Bay Hawkins buranın güvenli olmadığını bile bile madencileri işe almıştı. Hatta kadınları bile. Burası o kadar tehlikeliydi ki çalışmak isteyen bir avuç madenci çıkınca açığı kapatmak için hayatlarını kazanmaya çalışan kadınları da görevlendirmişti. Kadınların çalıştırıldığının ve madenin durumunun farkında olan ülke başkanı ise buna hiçbir tepki göstermedi. Önlem almadı. Umursamadı. Belki bir maden odası yapılabilirdi, ama uğraşmak istemedi.

Yeraltı GüneşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin