7. ''Çukur'' ☼

8.2K 532 84
                                    

Mark Melanie'nin söyleyeceklerine karşı kendini ve yapacağı savunmayı hazırladı. Ancak, kızın küçük dudaklarından dökülen kelimeler bu çabasının boş olduğunu gösteriyordu. Kararını bu kadar çabuk değiştireceğine inanmazdı.

Edward Mark'tan daha şaşkındı. Melanie son derece inatçı bir kişiliğe sahipti, bunu onu hiç tanımayan biri bile anlayabilirdi. Ve sinir bozucu huyunu bu konuda da sergileyeceğini düşünmüştü. Bugünlerde Melanie hakkında çok fazla yanılıyordu.

Melanie'yse onun için bu kadar çok çabalamalarını bir türlü anlayamıyordu. Yarışlardan vazgeçtiğinde bu kadar üzüleceklerini, geri döndüğünde bu kadar mutlu olacaklarını tahmin bile edemezdi.

Mark bir hamle yapıp Melanie'ye sarıldığında Mel bunun abartılı bir sevgi gösterisi olduğunu düşünebilirdi fakat Mark'ın eskiden babasını tanıdığını biliyordu. Ne tür bir bağdı onlarınkisi hiçbir fikri yoktu, ama belki de Mark Melanie'nin babasına kızını mutlu etmek gibi bir borcu olduğu için onun kazanmasını istiyordu.

Melanie aklındaki kafa karıştırıcı düşünceleri kovup Mark'a sıkıca sarıldı. Tamam, birazcık utanmıştı. Mark İşsizler Kulübesi'nin on yedi yaşla yirmi beş yaş arası için ayrılmış bölümünde kalıyordu ve muhtemelen Melanie'den sadece biraz büyüktü. Birkaç yıl farkla yaşıt olmayı kaçırdığı birine sarılmak, garipti. Ama Mark, onun abisi gibiydi zaten. Yani, öyle sanıyordu. Sonuçta onu yeni yeni tanıyordu, ama zaman geçtikçe aralarındaki bağın büyüyüp yıkılmaz bir duvar olacağını düşünüyordu. Edward'la da aynı şekilde.

Daha önce birilerine hiç bu kadar kısa sürede bağlanamazdı. Güvensiz biriydi insanlara karşı. Dedesinin ölümünden sonra boşluğu dolduracak yeni bir dal aramaya başladığı için bu kadar duygusaldı.

Birden Edward'ın kıskanç bakışlarını sırtında hissetti. Piskolojik olarak mıydı bilmiyordu ama ona da bir şeyler söylemesi gerektiğini fark etti. Mark'tan ayrıldı ve Edward'a döndü.

''Teşekkür ederim, Edward.'' dedi. ''Sen olmasan aptallık yapmayı bırakamazdım.''

Biraz saçma bir teşekkür etme biçimi olmuştu. Edward ellerini cebine koyup utangaç bir şekilde gülümsedi. Böyle yapınca tıpkı küçük çocuklara benzemişti.

Mark bir kez öksürdü ve anlatmaya koyuldu.

''Tamı tamına on üç aday.'' dediğinde Melanie nefesini tutmuştu. On iki kişiyle nasıl baş edecekti? ''Dünyaya çıkmak için heyecanla bekleyen on üç aday var ve sen Melanie, gerçekten çok çalışmalısın.''

Melanie bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki,

''Üzgünüm ama torpil yapamıyoruz.'' diye araya girdi Edward. ''Daha önce bu fikri Mark'a sunmuştm.''

Melanie kıkırdayarak ''Ah, hayır.'' dedi. ''Onu sormayacaktım.''

Mark Edward'a bıkkın bir ifadeyle baktıktan sonra, Edward birkaç adım geriledi. Melanie onların bu hallerine sırıtmadan edemedi.

''Pekala, aslında size sormam gereken onlarca sorum var.'' dedi. ''Birincisi, yarışlar nerede olacak? Konsey'in bu yarışlardan haberi var mı? Kazandığımız takdirde konseye nasıl bir açıklama yapacaksınız? Geçen sene kimler kazanmıştı?'' Melanie derin bir nefes alıp kafatasının içinde yankılanan sorularına devam etti. ''Yukarıda ne kadar süre kalacağız? Yarışlar hemen bugün başlıy...''

''Melanie, dur!'' dedi Mark aniden.

İkisinin de gözleri iri iri açılmış nefesi bir türlü tükenmek bilmeyen kıza bakmaktaydılar.

Yeraltı GüneşiWhere stories live. Discover now