6

4.5K 458 600
                                    

"Ne haber? Jihoon pisliği ile mi konuşuyor yine?"

"Şşt, sessiz ol duyacak."

Daewon eliyle sus işaret yaptığında, Stewart omuz silkmişti. Felix neredeyse artık tüm gün Jihoon'la konuşuyordu. Bir nedeni de yoktu. Sadece Jihoon onu arıyordu, Felix'de onun aramasını reddedemediği için konuşuyordu.

"Jihoon hyung, senin annen nasıl oldu iyi mi?"

Sesi mutfağa kadar gelen küçük beden durmadan gülümsüyordu. Yoksa Jihoon'un planı onu kendine aşık ettirmek falan mıydı?

"Pişt. Bana bak. Bu pisliğin planı diyorum, çocuğu kendine aşık ettirmek olmasın?"

"Açma şu şom ağzını be Stew. Umarım öyle değildir.

Daewon'un demesi ile Felix'in ayağa fırlaması bir olmuştu. Tabi o an Stewart ile birlikte Daewon'da Felix'e dikmişti gözlerini.

"Ama Jihoon hyung, bizim buluşmamız için Hyunjin'den izin almam gerekiyor!!"

Diye bağırması ile mutfakta ki iki korumada gözlerini büyütmüştü. Buluşurlarsa, Jihoon işte o an Felix'i bilinmeyen birine teslim ederdi. Bu yüzden iki koruma da telaşa kapılmıştı.

"Peki!! Ben çıkıyorum Jihoon hyung. Görüşürüz parkta."

Telefonu kapatıp cebine atmış, ve çıkışa doğru ilerlemişti küçük beden. Dolaptan montunu alırken, Stewart hızla diğer bedene dönmüştü.

"Ben gideceğim Stewart, sen buralara bak."

Diyerekten Daewon mutfaktan ayrılıp Felix'in peşinden montunu almış ve çıkmıştı dışarı. Hava da soğuktu. Çoktan öğlen olmuştu bile.

"Felix bey, ben sizi bırakayim."

"Peki."

Arabaya ilerleyip arabanın kapısını Felix binsin diye açmıştı. Felix de anında içeri girmişti. Felix'in yanında olursa bir şey yapamazdı diye düşünüyordu. Bu yüzden onu bırakmak istemişti.

"Nereye efendim?"

"En son Jihoon hyungla gittiğimiz kafenin yanında ki park var ya. Orası işte. Jihoon hyung önemli bir şey diyecek diye çağırdı."

"Efendim, karnınızda bir çocuk varken gitmeniz mantıklı olur mu? Hadi eve geri dönelim, ne dersiniz?"

Felix sinirli ve tatlı bir şekilde kaşlarını çatıp sesini yükseltmişti.

"Ya bana karışmasana!!"

"Siz nasıl isterseniz, efendim."

Koruma bir şey demeden önüne dönerek arabayı ilerletmişti. Felix yol boyunca sessiz oturmuştu. Normaldi Felix'in Jihoon'a bu kadar çok güvenmesi. Nasıl anlardı ki, Jihoon'un onu kaçırma planı olduğundan? Kim olsa güvenirdi. Jihoon sonuçta kaç yıllık korumaydı. Ama başka bir patrona çalışıyordu.

Kısa süren araba yolculuğunun sonunda araba durmuş, Felix ise anında kapıyı açıp çıkmıştı. Jihoon hemen tam karşıda ki bankta oturuyordu. Daewon Felix'in peşinden gitmek istememişti. Yoksa küçük prens çok kızardı. Zaten Felix Daewon'u hiç sevmiyordu. Aralarına girdi diye de oldukça kızardı.

"Hyunjin bey'e haber vereceğim, böyle duramam."

Yan koltuğa koyduğu telefonunu eline alıp, patronunun numarasını tuşlamış ve kulağına götüreceği zaman duraksamıştı. Hyunjin ona nasıl inanacaktı ki? Kanıtı bile yoktu. Jihoon Felix'e hiçbir şey'de yapmamıştı. Hyunjin sadece şüpheliydi, onu inandıramazdı.

"Küçük beyefendi, neden buraya geldiniz ki.."

Diyerek telefonu, kulağından umutsuzca indirmişti. Üzün süre geçmesine rağmen Daewon bir gram bile gözünü onlardan ayırmıyordu. Sonunda Felix ve Jihoon ayağa kalktığında, Daewonda oturduğu yerde dikleşmişti. Gözleriyle Felix'i izlemişti. Felix montunu da alıp hazırlanmıştı. Jihoon'un yüzünde ise aptal bir sırıtma vardı.

Penumbra (Pyrrhic 2) / Hyunlix  ✔Where stories live. Discover now