HİS

16 1 0
                                    

Saçlarıma karlar düşmüş hayalperest. Kalbime de düşmüş müdür ki?

Elimi kalbime götürüp bakıyorum.
Eksik, üzgün, kırgın... Ey kalbim biz böyle derin severken bir yabancının bu derinliğe ulaşmasına neden izin veririz? Bilmez miyiz ki derinliğimizde boğulup gideceklerini, kaçıp uzaklaşacaklarını...
Mutluluğu nasıl bu kadar derin hissediyorsam mutsuzluğuda bir o kadar derinden hissedeceğim bildiğim halde neden bir insanoğluna bağlanmayı tercih ederim?
Nefesim kaburgalarımın arasında sıkışıp kalıyor sanki hayalperest. Bu hissi ele avuca sığdırıp gosterebilseydim keşke sana. Sessizliğimde gelip bulsaydın beni...
Omuzlarıma yıldızlar bıraksaydın, kıvrıldığım yerden beni kaldırıp gökyüzüne bakmam gerektiğini hatırlatsaydın. Bıraktığın yıldızlar gökteki asıl yerlerini gösterselerdi bana. Senin yanındayız der gibi omuzlarımdan hiç gitmeselerdi. Çıplak tenimde ışık süzmeleri bıraksalardı. Bazılarını merak edip elime alsam mesela. Parmak uçlarım yanınca hemen omuzlarıma koysam onları, onlar elime değilde omuzlarıma aitmiş gibi...
Kendi içimdeki sokaklardan kopup bu dediklerimi yapabilseydim keşke.
Özlüyorum hayalperest. Boynuna nefesimin izlerini bırakmayı, çıplak teninde aşkın duasını okumayı, nefesine fısıltılarımın karışmasını, saç diplerinden omuriliği boyunca ellerimin ikonik dansını, bakışlarımı buluştuğumuz ise bu dünyadan silinişmizi ve gök kubbenin bizi sarıp sarmalamasını özledim hayalperest. Bilirsin gökyüzü en çok harabe ve derin kalpleri sever...

Kendi kalbimizde anılarımızın solmadığı yerlerde görelim birbirimizi hayalperest. Yanında getireceğin yıldızlarla beraber...

HAYALPEREST 'TEN   SEÇMELERWhere stories live. Discover now