yedi

896 137 52
                                    

"noldu anlat bakalım." demişti yeonjun elinde ki limonatalarla yanıma otururken. masaya bıraktığı bardaklardan birini kendime doğru çekip iyice sarmıştım avucumla. bir yudum aldıktan sonra lafa girdim.

"taehyun'un ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyorum."

"ne yaptı?" diyerek sordu meraklı gözlerini bana dikerken.

"beni öpmek istediğini söyledi. ayrıca bana bir sürü güzel iltifat etti. eski sevgilisine benzetiyormuş beni. aynı zamanda daha önce kimseyi götürmediği bir yere götürdü." demiştim tek solukta. "kısacası bu halleri ne böyle? sinir bozucu oluyor."

hiç düşünmeden fikrini belirtmişti hemen yeonjun "senden hoşlanıyor gibi geldi."

reddercesine kafamı sağa sola sallamıştım. gerçekten öyle bir şey olduğunu sanmıyordum. "zannetmiyorum. bence sadece oyun oynamak istiyor. sinir bozucu olmak onun yaptığı en iyi şey." diyerek cevap vermiştim.

"evet beomgyu haklısın sürekli senin sinirini bozmaya çalışıyor ve bozuyor da ama bence bu fikrimi sen de bir düşün. sarhoş olduğunda sana yazmasından bile anlayabiliriz bunu. neden sana yazdı? çevresi babannemin düğünlerde kime ne taktığını not ettiği defterden daha dolu. sence aklına sadece öylesine sen mi geldin?"

karışık olan kafamı iyice karıştırmıştı yeonjun. bu açıdan bakarsak dediği çok mantıklıydı. fakat benden hoşlanmadığına adım kadar da emindim. ya eğlenmek istiyordu ya da duygusal bir boşluktaydı. klasik taehyundu bu. yaptığı şeyleri oturup konuşmak, hakkında fikir yürütmek bile saçmaydı. fakat tuhaf davranıyordu. özellikle öpüştüğümüzden beri. daha önce davranmadığı gibi davranıyordu bana. belki bu davranışlarının altında bir şey aramak bile saçmaydı ama işte ne bileyim bir tuhaftı yani. insanın ister istemez aklı karışıyordu.

"ee ne düşünüyorsun?" dediğinde yeonjun'a döndüm.

"yok ya." dedim yeniden reddederek.

"sen tam bir salaksın."

"yine ne yaptım ya? iki dakika da salak oldum."

"e gözünün önünde ki şeyleri fark edemiyorsun. salaksın işte."

"ne ara hoşlanabilir yeonjun?"

"oğlum bu yemek yeme işini neredeyse bir yıldır yapıyorsunuz. sence bir yıl hoşlanmak için yeterli bir zaman değil mi?" cidden bu çocuk her zaman haklıydı.

"yetmez bence. çok kısa bir süre."

"jeongin'le bir hafta içerisinde tanıştınız ve sevgili oldunuz. beş gündür tanıdığın çocukla çıktın."

"istisnalar kaideyi bozmaz yeonjun." diyip geçiştirmiştim onu. o da bana göz devirmişti.

"istersen soobin'in ağzını arayım mı?" diyerek bir fikir atmıştı ortaya. olabilirdi. iyi bir fikirdi.

kafamı sallayarak onayladım onu. ama aynı zamanda tereddüt ediyordum. çünkü eğer yeonjun haklı çıkarsa alacağım cevaba hazır değildim. ve bu isteyeceğim son şeydi. evet belki dün iki yakın arkadaş gibi davranmış olabilirdik. ama ona hala sinir oluyordum. hala onu neredeyse her hafta görmeye tahammül edemiyordum. cidden hiç sevmiyordum onu. ayrıca beni sevdiği ihtimalini geçtim onun ilgisini bile çekmediğime emindim. çevresinde benden kat kat daha iyileri vardı zaten. ve peşinde koşan onlarca insan. onlarca biraz az kalıyor gerçi ama her neyse.

yeonjun telefonunu açıp heyecanla yerinde kıpırdandı. ve hızlıca mesaj yazdı.

-

limerence | taegyu Where stories live. Discover now