on yedi

830 111 42
                                    

"oğlum noluyor? bir anda partiden ayrıldın. yine bir triplerdesin sen."

"ortam sarmadı."

"eminim öyledir. neyse illa ki söylersin sebebini."

"evet söylerim." diyerek geçiştirmiştim yeonjun'u. o ise bana göz devirmeyi tercih etmişti.

hamburgerciye gelmiştik ve taehyunların gelmesini bekliyorduk. hep birlikte hamburger yiyip sohbet edecektik. belki sonrasında birkaç mağaza gezerdik. klasik arkadaşlarla bir buluşmaydı işte. biraz sonra içeri kai, soobin ve taehyun girmişti. taehyun yanıma, soobin ve kai ise karşıma oturmuşlardı.

herkes selamlaşırken taehyun yavaşça kulağıma eğilmiş ve konuşmuştu. "harika görünüyorsun." demişti.

cevap vermemiştim. eminim eski sevgilisine de aynı şeyleri söylüyordur diye geçirmiştim içimden. şu an kıskanç biri gibi davranıyor olabilirdim ama umrumda değildi.

"hadi artık siparişleri vermeye gidelim." demiştim ne kadar acıktığımı belli ederek.

onlarda bana katılmıştı ve yemeklerimizi almıştık. oturup yemeğe başladığımızdaysa çok keyifli bir sohbetin içine dalmıştık. hala taehyun'a sinirli olduğum için esprileri her ne kadar komik olsa da gülmüyordum. ya da cevap vermiyordum. ama gülmemek çok zordu. her an kafam patlayabilirdi kendimi sıkmaktan.

"beomgyu götün patlayacak kahkahanı özgür bırak."

"komik değil ondan gülmüyorum. esprileri de kendisi gibi kalitesiz."

taehyun'un bu dediğimle yüzü düşmüştü. tek bir cümlemle enerjisini yerle bir etmiştim şu an. aslında amacım onu kırmak değildi. ben ona her zaman böyle şeyler söylerdim. fakat o ilk defa bu kadar alınmıştı. yani en azından ben ilk defa bu kadar alındığını hissetmiştim. çünkü yüzünden düşen bin parçaydı. net bir şekilde modunun düştüğü belli oluyordu. onu üzdüğüm için pişmanlık hissetsem de her hangi bir adımda bulunmadım neşelendirmek için. çünkü anlarsınız ya gururlu biriydim ben.

yemeklerimiz bittiğinde masadan kalkmıştık. yürürken ne yapacağımızı tartışıyorduk.

"dönme dolaba binelim." demişti yeonjun atılarak.

"hayır taehyun dönme dolaptan korkuyor. çarpışan arabalara binelim." demiştim. yanlışlıklan pot kırarak. şu an taehyun'u önemsiyormuş, onunla ilgileniyormuş gibi görünüyordum galiba.

yüzü düşük olan taehyun birden eski enerjisini yakalamış ve kısa, tatlı bir şekilde kıkırdamıştı. onun neşelendiğini görmek beni de neşelendirmişti. gülümsemiştim. taehyun'un gülüşü gerçekten çok başkaydı.

"bence de çarpışan arbalara binelim. çünkü beomgyu öyle istedi. başka fikir kabul etmiyoruz." yüzümde ki gülümseme genişlemişti taehyun'un dediğiyle.

diğerleri de gülmüştü bu halimize. gideceğimiz yere karar verdiğimizde şoförü aramış ve bizi alması için rica etmiştim. yaklaşık on dakikalık bir yoldan sonra lunaparka gelmiştik. aslında lunapark pek benlik bir yer değildi. ama arada gelip eğlenmek lazımdı. hızlıca jetonlarımızı satın almıştık ve çarpışan arabaların olduğu yere doğru ilerlemiştik.

"yeonjun, ikimiz binebilir miyiz?" demişti tereddüt edercesine soobin. yeonjun kafasını sallamış ve kabul etmişti.

taehyun bana dönmüştü. sanırım o da benimle binmek isteyecekti. fakat ben taehyun'un konuşmasına fırsat vermeden hemen kai'ye dönmüştüm.

"ikimiz binelim kai."

"ben kendim bineceğim canım arkadaşım kusura bakma. bay!" demişti kai.

"benden neden kaçıyorsun?" sesin sahibi taehyun'du. gayet ciddi bir ses tonuyla konuşmuştu.

"kaçmıyorum." gözüme kestirdiğim arabaya doğru ilerlerken eklemiştim. "gelmiyorsan tek başıma süreceğim."

cevap vermeden peşimden gelmişti. yanıma oturduğundaysa ofladı. "bana olan nefretin asla geçmeyecek."

oyun başladığındaysa arabayı hareket ettirmeye başlamıştım. tam o sırada vermiştim cevabımı. "haklısın, hiç geçmeyecek."

"benden nefret ediyorsun ama benimle öpüşüyorsun."

sessizlik olmuştu. sadece etraftan birbirine çarpan insanların çığlık sesleri geliyordu. buna diyecek bir şeyim yoktu. çünkü söylediği şey her ne kadar hoşuma gitmesede doğruydu. neden bu kadar mantıklı konuşmuştu ki şimdi? ben düşüncelerimle boğuşurken gerçekten sert denecek bir şekilde başka bir arabayla çarpışmıştık. eğer güvenlik kemerleri olmasaydı bize çarpan arabaya doğru uçabilirdim. taehyun hemen ilgili bir sesle "bir şeyin var mı? iyi misin?" demişti.

beni gerçekten merak etmişti. onu daha fazla kırmak, terslemek istemiyordum. bu yüzden ona doğru döndüm ve gülümsedim. "iyiyim. peki ya sen?"

"ben de iyiyim." o da aynı şekilde gülümsemişti.

o sırada bir arabayla daha çarpışmıştık. ve bir arabayla daha. ve bir tanesiyle daha. her çarpışımızda küfürler ediyordum. taehyun kahkaha atmaya başlamıştı. çünkü ben bu arabayı kullanamıyordum.

"bir dahakine ben sürmeliyim." demişti.

"bence de." demiştim gülerek.

kısa bir süre suratımı incelemişti. daha sonra konuşmaya başlamıştı. "çok güzel
gülüyorsun."

'asıl sen çok güzel gülüyorsun.' demek isterdim. ama demedim. diyemezdim. neden diyemeyeceğimi bilmiyordum. sadece diyemezdim işte. "teşekkür ederim." demekle yetinmiştim.

tekrar başka bir arabayla çarpıştığımızda kafam, taehyun'un omzuna çarpmıştı. bu sefer taehyun kafamın çarptığı yere küçük bir öpücük kondurmuştu. "merak etme öptüm acısı geçer." demişti. bu hareketine gülmüştüm. o da gülmüştü.

oyun bittiğinde arabadan inmiştik. bizimkilerin yanına doğru ilerlediğimde taehyun seslenmiş ve beni durdurmuştu. "sana bir şey vermek istiyorum." cebinden bir kolye çıkarmıştı. kolye de yıldız detayları vardı.

"bu kolyeyi görünce aklıma sen geldin. sen benim gece gökyüzünde parlayan yıldızımsın gyu. gecemi aydınlatıyorsun. bu yüzden hediyemi kabul etmeni istiyorum."

"böyle bir şeye gerek yoktu." demiştim kolyeyi alırken. aynı zamanda takmaya çalışırken. gerçekten utanmıştım bu iltifatının karşısında. "teşekkür ederim, güzel bir kolye." demiştim. ardından samimi bir gülümseme yerleştirmiştim suratıma.

tam birlikte bizimkilerin yanına yürürken taehyun'un telefonu çalmıştı. "kusura bakma." diyerek uzaklaşmıştı. acaba kiminle konuşuyor diye merak ederken hızlıca görüşmesini bitirmiş ve bize açıklamasını yapmıştı.

"arkadaşlar özür dilerim benim gitmem gerekiyor. minjoon çağırdı. bir ara tekrarlarız." demiş ve gitmişti.

yine aynısını yapmıştı. ben varken minjoon'un yanına gitmişti. şu an kıskançlık yapmıyordum. sadece beni severken minjoon'a vakit ayırması saçma geliyordu. taehyun girmişti ve biz de eğlenmeye devam etmiştik. gerçi benim tadım kaçmıştı ama her neyse.

aradan uzun zaman gecti yb atmayali bu fici asiri ozlemisim en sevdigim ficim
(su anlik 🤔)

belki unutmussunuzdur kısa bir hatirlatma minjoon taehyun'un eski manit

nedense okunmayacak ve az vote gelecekmis gibi hissediyorum
hislerimi yaniltin lutfen askolarim

bir an once atmak istedigim icin yazim yanlislarina cok dikkat etmedim eger hatalarim varsa kusura bskmayinn

cok opuyorum bay bayy 💙

limerence | taegyu Where stories live. Discover now