on beş

841 118 66
                                    

"kalk, kalk, kalk!"

"hay..." uykumu bölen yeonjun'un yüksek desibel sesine içimden küfürler ediyordum. gözlerimi zar zor aralayarak yeonjun'a dikmiştim. yatar pozisyondayken ekledim. "yeonjun siktir git. böyle uyandırılır mı abi, deli misin sen?"

yeonjun ise bana göz devirmeyi tercih etmişti. daha sonra eklemişti. "soobingili buraya davet ettim."

daha doğru düzgün uykumu açamamışken yeonjun'un dediğiyle inme inecekti neredeyse. umarım uyku sersemliğimle yanlış duyuyorumdur diye geçirmiştim içimden. 'ne söylediğini biliyor musun?' der gibi bir bakış attığımda yeonjun ne demek istediğimi anlamış gibi cevap vermişti hemen.

"bakma öyle. çağırdım evet."

"ulan niye bana sormadan buluşma ayarlıyorsun? hadi ayarladın diyelim niye benim evim, senin evin yok mu?"

"aman canım ne olacak sanki. senin evin benim de evim."

öfkeyle oflamıştım. hızlıca yerimden doğrulup dolabıma doğru ilerlemiştim. her an gelebilirler diye düşündüğüm için bu halimden kurtulmam gerekiyordu. saçım başım dağınıktı ve üstümde pijamalarım vardı. yeni uyanan birine göre normal bir görünümdü. giyeceğim giysileri seçip koltuğumun üstüne atmıştım. önce duşa girecektim. yeonjun'a dönüp "ben duşa gireceğim sen de salona in. bir de minseo teyze'ye haber et odamı bok götürüyor. kendi evinmiş gibi rahat ol." demiştim.

"zaten kendi evimmiş gibi rahatım. baksana misafir bile çağırdım."

kısa bir kahkaha atmış ve dediğine hak verircesine kafamı sallamıştım. sonra da daha fazla vakit kaybetmek istemeyerek odadan çıkmış ve banyoya girmiştim.

hızlıca duş alıyordum. saçlarımı köpürtürken kapının zil sesini duymuştum bile. tahmin ettiğim gibi yetişememiştim. vücudumu durularken açılan banyo kapısının yüksek sesiyle irkilmiş ve yerimde sıçramıştım. gözlerimi telaşla kapıya dikerken tabii ki taehyun'u görmeyi beklemiyordum. büyük ihtimalle o da beni burada görmeyi beklemiyordu ki büyük bir şaşkınlıkla gözlerini kocaman açmış ve ellerini hemen gözlerine çıkartmıştı. arka arkaya özür cümleleri sıralıyordu. "özür dilerim. gerçekten bilmiyordum. tanrım!"

o an ki şokla cevap veremeden bakakalmıştım. zaten taehyun da cevap beklemeden hızlıca çıkmıştı banyodan. o çıktıktan sonra "sikeyim!" demiştim sessiz bir ses tonuyla. resmen çıplak görmüştü beni. hayatım boyunca sürekli bir şeylere utanıyorum dediğimin farkındaydım. ama gerçekten utanacağım şeyler yaşıyordum. duştan hiç çıkmak istemiyordum. taehyun'u görmek istemiyordum. beni çıplak gördükten sonra hiç görmek istemiyordum. rezillik.

bornoza uzanıp geçirmiştim üzerime. odama girip koltuğa bıraktığım kıyafetleri de giyince koşar adımlarla salona doğru ilerlemiştim. adımımı attığım anda herkesin bakışları üzerimdeydi. taehyun dışında. büyük ihtimalle o da benim gibi utanıyordu. yeonjun nasıl bir tepki vereceğimi merak eder gibi bakıyordu, soobin kahkahasini tutmaktan kızarmıştı ve kai ise her an patlayacak gibiydi.

"gülebilirsiniz." dediğimde taehyun haricinde herkes gülmekten birbirlerini yumrukluyordu. gerçekten tam da gülünecek bir haldeydim. daha sonra aklıma geldiğinde ben de güleceğime emindim. "sen gülme gerizekalı." demiştim yeonjun'a doğru işaret parmağımı sallarken. "neden duşta olduğumu söylemiyorsun?"

aniden yüz ifadesini ciddiyete büründürerek "unutmuşum ki. sonradan aklıma geldi sonra da her şey için çok geçti."

"neyse çok bir şey görmedim zaten." demişti taehyun ilk defa kafasını yerden kaldırırken.

"bir de görseydin." demiştim sitem eder bir şekilde.

koltuğa oturup arkama yaslanmıştım. konuyu dağıtmak istiyordum. pek keyifli bir konu değildi. "ne yapalım?" diyerek soru yöneltmiştim.

limerence | taegyu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin