sekiz

841 137 56
                                    

yatağımda uzanmış telefonumla ilgilenirken yeonjun'un suratıma yastık fırlatmasıyla doğrulmuştum. "buraya bir şeyler yapalım diye geldim. götünü devirmiş yatıyorsun. kalk artık."

"tamam, tamam. ne yapalım istersin?"

"soobinleri çağıralım mı?"

"hayır ya. son günlerde taehyun'un adı geçmediği ne olay yaşıyorum ne de sohbet ediyorum. bıktım bu çocuktan."

yeonjun dediğime sessizce kıkırdamış ve "o zaman lunaparka gidelim. hem değişiklik olur. uzun zamandır beraber gitmiyorduk." demişti.

bu fikri çok beğenmiştim. hep aynı şeyleri yapıyorduk. sürekli kafeye gider ve içecek içerek sohbet ederdik. ya da pizza yerken sohbet ederdik. bazen de spor yaparken sohbet ediyoruz. kısacası sadece sohbet ediyoruz. aslında bu çok hoşuma gidiyor. fakat insan arada sıkılmıyor değil tabii.

"müthiş bir fikir. helal lan. sen de olmasan... napardık tanrım!"

"biliyorum bensiz bir hiçsin."

yeonjun'a alaycı gülüşlerimden atıp onu odadan çıkartmıştım. hızlıca üstümü değiştirmiştim. sonra da lunaparka gitmek için evden çıkmıştık.

yaklaşık on dakika sonra lunaparka varmıştık. lunaparka girdiğimizde yürümüştük biraz. pamuk şeker standını görene kadar yürüyorduk. ben pamuk şekeri görür görmez durmuştum. ben durunca yeonjun da durmuştu. önümde mısır, pamuk şeker, simit, balon satıcıları gibi çeşitli satıcılar vardı. ve ben lunaparka geldiysem pamuk şeker yemeden duramazdım. yeonjun ne isteyeceğimi anlamış gibi konuşmaya başlamıştı. "tamam alalım pamuk şekerini. sonra da hangi oyuncaklara bineriz onları kararlaştırırız."

sevinçle gülümsemiştim. pamuk şekerimizi alıp biraz ilerideki banka oturmuştuk. "çarpışan arabalara mi binsek?" diye bir fikir atmıştım ortaya.

"olmaz. ona en son binelim. şimdi dönme dolaba binelim bence."

dönme dolabı çok severdim. bana hep huzurlu hissettirirdi. kafamı onaylar biçimde salladığımda pamuk şekerlerimizi yemeye devam ederken aynı zamanda dönme dolaba doğru yürüyorduk. yeonjun'un durmasıyla irkilmiş ve ben de durmuştum.

"şu taehyun değil mi?"

işaret ettiği yere doğru bakmıştım. ama ben kimseyi görememiştim.

"hani nerede?"

"bak dönme dolabın hemen altında. atlı karıncaya yakın."

"abi hayır ya. şaka mı bu? neden taehyun'suz bir şey yapamıyorum." derin nefes verdikten sonra konuşmaya devam etmiştim. "biz diğer tarafa gidelim. uzaklaşalım."

yeonjun kafasıyla onaylamış ve işaret ettiğim tarafa doğru ilerlemeye başlamıştık.
yeniden pamuk şekerlerin oraya gitmiştik. sessizce beklerken bu sessizliği ilk ben bozmuştum.

"ee ne yapalım şimdi, gidelim mi? yarın bir daha geliriz."

"kocaman lunapark beomgyu. rahat ol. bir daha karşılaşmayız bile."

"yeonjun değil mi şu? oha diğeri de beomgyu. dünya küçücük ya. ne yapıyorsunuz burada?"

bu ses çok tanıdıktı. bağırışların geldiği tarafa doğru döndüğümde kai'yle göz göze gelmiştik. kai bizi fark etmiş ve hızlıca yanımıza doğru koşuşturmuştu. aynen yeonjun bir daha karşılaşmayız.

"lunaparkta ne yapıyor olabiliriz tahmin et bir." demişti yeonjun.

"oyuncaklara mı bineceksiniz?"

"helal olsun hiç beklemiyordum. çok zekisin."

limerence | taegyu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin