on

798 129 74
                                    

zil çaldığında aceleci adımlarla kapıya doğru ilerlemiştim. dünden beri bu anı bekliyordum. hatta bir özür konuşması bile hazırlamıştım. önceden sinir olduğum birinin şimdi beni affetmesi için uğraş veriyordum. bunun ne kadar ilginç olduğunu düşündüm içimden. neden bunu yaptığımı sorgulamak istiyordum ama işime gelmiyordu. kapıyı açtığımızda içeri sadece bay ve bayan choi girmişti. beomgyu yoktu.

"beomgyu yok mu?" demiştim daha misafirleri karşılamadan.

"biraz midesi bulanıyormuş canım. evde kalmak istedi." demişti annesi gecikmeden cevaplayıp.

anladım der gibi kafamı sallamıştım. "hoşgeldiniz bu arada." diyerek odama çıkmıştım.

beomgyu'ya mesaj atıp nasıl olduğunu sormuştum. ama o bana görüldü atmıştı. sinirli olduğu anlaşılıyordu. haklıydı da. haksız olduğuyla ilgili itiraz edemezdim.

planladığım gibi tam da bu gün barışmak, gönlünü almak istiyordum. eşofmanımın üstüne beyaz bir tişört, onun üstüne de gri bir ceket geçirip misafirlerimize ve annemlere gideceğime dair birkaç cümle edip evden çıkmıştım. doğruca beomgyu'ların evine gidiyordum. büyük ihtimalle beni kabul etmeyecekti. sinirlenecekti. ama yine de şansımı denemek istiyordum.

evlerine varmak üzereyken bir dondurmacının önünde durmuştum. beomgyu'nun sevdiği gibi limonlu ve kakaolu dondurmaları bir kaba koydurmuştum. ücreti uzatıp yola devam etmeye başlamıştım. dondurmaların erimemesi için daha hızlı yürümeye başlamıştım. ve yaklaşık on dakika sonra varmıştım beomgyuların evine.

gergince nefes vermiştim. neler söyleyeceğimi son kez kafamda toparlayıp kapı zilini çalmıştım. açan minseo teyzeydi.

"hoşgeldin taehyun evladım."

"hoşbuldum. beomgyu odasında mı?"

"evet odasında."

minseo teyzeye gülümsedikten sonra beomgyu'nun odasına çıkan merdivenleri adımlamıştım. içimden kendime şans diliyordum. çünkü kolay olmayacağına emindim. kapıyı tıkladım.

"girebilirsin minseo teyze."

"minseo teyze değilim ama giriyorum." diyerek kapıyı açmış ve içeri girmiştim.

beomgyu başta afallamıştı. şaşkın bakışlar atıyordu. fakat daha sonra öfke duygusunu gözlerinde çok rahat bir şekilde seçebilmiştim. oturduğu yatağından ayağa kalkmış ve yanıma kadar gelmişti.

"ne işin var senin burada?"

"özür dilemeye geldim."

"o zaman gitsen iyi edersin. çünkü kabul etmeyeceğim."

dediği şeye takılmadan elimde ki dondurmayı yanımda duran koltuğa bırakmış ve "sana dondurma getirdim. barıştıktan sonra beraber yeriz." demiştim.

"dondurmanı da al ve git. seninle barışmayacağım."

"neden böyle yapıyorsun?"

"neden acaba?" demişti sahte ve alaycı bir gülümseme takınırken. derin bir nefes verip yatağına geri oturmuştu. ben de hemen arkasından ilerleyip yanına oturmuştum. ne yaptığımı sorgular gibi bakıyordu bana. ben de ne yaptığımı bilmiyordum. ne ara beomgyu'nun benim hakkımda iyi düşünmesi için çaba sarf ediyordum?

"limonlu ve kakaolu seviyorsun değil mi?"

"bana bak ne yapmaya çalışıyorsun sen? bu ilgili tavırların neyin nesi?"

"sadece aramızı düzeltmeye geldim."

"bizim aramız hiçbir zaman düzgün olmadı ki taehyun. neden birden bire böyle bir istek geldi?"

limerence | taegyu Where stories live. Discover now