on altı

816 118 53
                                    

yeonjun'un yatağına uzanmış tavanı izliyordum. yeonjun ise beni okul açılmadan önce bulabildiğimiz her partiye gitme konusunda ikna etmeye çalışıyordu. ben partileri sevmezdim. yani ikna olmayacaktım.

"hadi ama beomgyu, bu kadar hayatsız olma. tamam hepsine değil ama bari birkaç tanesine gidelim. okul başlıyor. sonra okul yüzünden hiçbir şey yapamıyoruz."

"yok olmaz. sen soobinlerle git benim ne işim var partide?"

"en yakın arkadaşım soobin değil, sensin gerizekalı."

gözlerimi tavandan ayırıp yeonjun'a dikmiştim. gerçekten çok istekli ve hevesli duruyordu. yeonjun için bazı şeylerden fedakarlık yapabilirdim. sonuçta en yakınımdı. bazen benim isteklerime uyardık bazen de yeonjun'un isteklerine. ve sanırım şimdi de yeonjun'un isteğine uymalıydık çünkü eğlenmek istiyordu ve onun eğlence anlayışı partilerdi. istemeyerek de olsa kabul edecektim. yeonjun'u kırmak istemiyordum. zaten beni ikna etmek için yeterince çaba sarf etmişti.

"tamam gidelim. haklısın okul açılmadan son zamanları dolu dolu geçirmek lazım."

"süper! o zaman bu gün ki partiye gidiyoruz. çok az kaldı zaten başlamasına."

"kim yapıyormuş bu partiyi?" demiştim meraklı bir ses tonuyla.

"taehyun."

"ıy. hayatta gitmem ben onun partisine."

"dün çocuğu öperken öyle demiyordun ama?" demişti alaycı ve imalı bir sırıtışla. ben yeonjun'un nasıl gördüğünü düşünürken kahkahayı basmıştı bile. ben ise öylece bakakalmıştım yeonjun'un suratına.

"sen nerden biliyorsun?" diyerek sormuştum hemen.

"ceketimi sizde unutmuştum ya, işte onu bu sabah değil dün fark ettim aslında. ve geri dönüp ceketimi almaya geldiğimde camdan seyrettim sizi. işi pişiriyodunuz. ben de rahatsız etmeyim diye gittim."

"çok düşüncelisin." demiştim yüzümü buruşturarak.

o da gurur dolu bakışlar atmaya başlamıştı. daha sonra eklemişti. "geleceksin değil mi?"

oflayarak onaylamıştım onu. yeonjun kazanmıştı. önce partiye gitmeyi kabul etmiştim şimdi de taehyun'un partisine gidecektim.

"hadi evine git de hazırlan. taehyun'un evinde buluşuruz." yeonjun'un beni kovmasıyla kendimi kapının önünde bulmuştum ve evime gitmiştim.

vardığımda ilk önce hızlıca bir duş almış daha sonra saçlarımı kurutmuştum. sıra dolabımın karşısına geçip kıyafet seçmekteydi. siyah deri pantolonumu ve yine siyah renkte olan transparan bluzumu seçmiştim. kıyafetlerimi giydikten sonra taktığım yüzük ve kolyelerle kombinimi daha da şık hale getirmiş, ağırlaştırmıştım. son kez saçlarımı düzelttiğimde artık hazırdım. aynaya baktığımda gördüğüm görüntüyü gerçekten beğenmiştim.

biraz önce babamı getirmiş olan şoför amcaya beni taehyunlara bırakmasını rica etmiştim. yaklaşık beş, on dakikanın ardından varmıştım. yeonjun kapının önünde beni bekliyordu.

"yarım saattir seni bekliyorum."

"daha fazla abart yeonjun."

dediğime gülmüş kapının önünde ki görevliye isimlerimizi söylemiştik o da davetli listesinde var mıyız diye kontrol etmişti. içeri girdiğimizde taehyun bizi uzaktan görüp hemen yanımıza gelmişti.

"hoşgeldiniz. nasılsınız?"

"iyiyiz taehyuncuğum."

"siz masalardan birine geçin ben de yeni gelenlerle ilgilenip geliyorum." demişti.

limerence | taegyu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin