9. KIRGINLIKLAR VE KIZGINLIKLAR KÖPRÜSÜ

1K 471 586
                                    







Hiç merak ettiniz mi Asiller, Gezegenler ya da yancıları, Aracılar bu cemiyetlere nasıl düştü? Bugün bölüme ekstra olarak bir karakterin hikâyesini okumak ister miydiniz? :) Bundan sonra böyle...

Bir gün geç attıklarıma sayın, erken geldi... Keyifli okumalar dilerim. <3

*


SİTANSEL CEMİYETİ

9.BÖLÜM

KIRGINLIKLAR VE KIZGINLIKLAR KÖPRÜSÜ

Kırgınlıklarıma ve kızgınlıklarıma ithafen...

Önce kızar insan sevdiğine; fark etmez kendisine kırıldığını.
Sonra kırılır insan sevdiğine; en çok kendisine kızdığında anlar saçmaladığını.

Kızdığım için kırılmıştım bir zamanlar ama kırıldığım için kızamadığımda nefret ettim kendimden.

Sen mecaz olarak çoğu insanı öldürebiliyorsun, demiştim Boran'a. Anlamış mıydı kendimi kastettiğimi ya da beni öldürdüğünü, bir fikrim yoktu ama yüzüne baktığım kadarıyla bundan pişmanmış ya da buna utanıyormuş gibi görünmüyordu.

Ondan istemeden de olsa uzaklaştığımda arkasına yaslandı ve kollarını göğsünde bağlayıp dışarıyı izledi. Yıldızlar pek gözükmüyordu; en fazla dört beş yıldız silik bir şekilde göz kırpıyordu bize, o kadar. Boran da sanki yıldızları daha fazla görmek ister gibi hep başka yönlere çevirdi gözlerini.

"Yağmur başlayacak," dediğimde bana döndü. E bana ne der gibi bakınca gülümsedim. "E balkondayız ya hani, kalkmamız gerekmez mi buradan? Belki de senin gitmen gerekiyordur."

"Sen yağmurdan kaçıyor musun?" diye sordu küçümser gibi. Kafamı olumsuz anlamda salladım. Tam ağzımı açacaktım ki "Tamam. Kovuyorsun sen herhalde beni." deyip kalktı.

"Hayır. Yani, aslında evet ama hayır." Kaşlarını çattı. "İstiyorsan git. Konuşacak bir şeyin kalmadıysa yani..."

"Konuşacak neyim kalmış olabilir?" diye tersledi. Bir anda elini kaldırdı ve "Evet," dedi gür olmayan, masal anlatır gibi çıkan sesiyle. Gülümsedim ama yüzü hâlâ sertti. "Son bir şey kaldı." Yanıma oturdu.

"Neymiş o?" diye sordum merakla.

"Kumsal," Gözlerini gözlerimden asla ayırmadan devam etti: "Seni kimsenin öldürmesine izin verme." Dediği cümleyle bozguna uğradım. "Ne cemiyettekilerin ne de benim. Gerçeğe dayalı ya da mecazen... Bunu kendine yapma. Yoksa hayatın boyunca en çok pişman olduğun şeyi, seni uyarmama rağmen yapmış olursun."

"Açık konuşsana," dedim sinirle. "Konuş, konuş... Biraz daha açık konuş. Çünkü üstü kapalı konuşunca bir bok anlamıyorum." Yapmacık bir şekilde elimle ağzımı kapattım. "Pardon ya... Argo kullandım. Çok özür dilerim." Hâlâ bir şey söylememesi sinirimi bozduğunda "Artık açık konuş." dedim öfkeyle.

"Az önce benimle sakin bir şekilde konuşuyordun. Ne oldu şimdi?" diye sordu. Somurttum ve hemen ardından güldüm. "Senin bir sıkıntın var. İnsanlar senin iyiliğini istesin istemiyorsun. Herkes senin kötülüğünü düşünsün, değil mi? Hep kötü yola gir, kötüyü sev... Bunu kendine yapma."

"Sana ne ya? Çık odamdan." dediğimde sinirden elim ayağım titriyordu. Niye böyle davrandığımı ben bile anlamazken benimle beraber o da ayağa kalktı. "Çık." diye tekrarladım.

SİTANSEL CEMİYETİWhere stories live. Discover now