06. BORAN (Özel Bölüm)

650 306 89
                                    




Bu bölüm, 17. bölümün bir kısmının Boran'ın ağzından anlatılmış halidir. 17 dakika, bölümün ismidir.

06. BORAN, PLÜTON.

"17 DAKİKA"

BORAN'IN ANLATIMIYLA 17. BÖLÜM

Onun yanına gidiyordum.

İçimde biriken öfke ve hüzün karışınca ne yazık ki doğru kararlar veremiyordum. Evet, belki benim "baba" olarak gördüğüm ve babamın adaşı olan, buraya geldiğimden beri bana sadece faydası olan adam ölmüştü fakat kafamda bir kez daha tarttığımda anlamıştım ki Kumsal'ın hakkı bu zindan değildi.

Gezegen Başı kimi zaman Devrim'i, Deniz'i, Nazar'ı, Derya'yı ve ölen diğer Gezegenleri ceza niyetine bu zindana kapatırdı, ben ve Melis hariç; bu zindanda herkes en az birkaç gün aç ve susuz kalırdı. Dayanamayanların öldüğü bile olmuştu zamanında ama Kumsal'dı bu, onu zindana kapatamazdım. Bağırsa da çağırsa da en değer verdiğim insanın ölümüne zımnen sebep olsa da Kumsal'dı işte, onu bu cehennemin ortasında bir kâğıt parçasına kibrit fırlattığı için ve o kâğıt parçası alev aldı diye, tüm bu yangının içinde küçük bir yangın çıkmasına sebep oldu diye karanlığa hapsedemezdim.

Ama Gezegen Başı ölmüştü, Kumsal burada tehlikedeydi...

Onun İzem'i öldürdüğünü düşünmüyordum; İzel'in ayarladığı inanması güç olan mesajlara da sinirimden ve hüznümden odaklanamamıştım ama en başından beri biliyordum, cinayeti Kumsal değil, İzel işlemişti.

İzel'in kimi zaman Kumsal'a bakan öfkeli siması, Deniz Can'ın Gezegen iken bana bakışlarını andırması benim şüphemi eşiğin üstüne çıkarmıştı. Emin olmak için yılbaşında, Kumsal'ın bana geçmişini anlattığı dakikalardan dakikalar önce İzel'in kapısını çalmıştım fakat bana gelen kâğıt parçasını onun yazdığını pek düşünmeksizindi bu. Onun yazısına pek benzemiyordu. Bana gelen kâğıdı başkası yazmıştı ya da başkası yazmış gibi lanse edilmişti. Bunu yapabilecek tek zekâ da İzel'e aitti. Diğerlerinin ne bununla uğraşacak gücü ne de zamanı vardı.

Kâğıt parçasında kliniğe gelmem söylenmişti, yanında toplu iğne vardı.

O an emin olmuştum; katil Sevda değildi hatta Sevda sadece tehdit unsuruydu.

Şimdi her şeye rağmen, tüm bu aydınlanmalara ve kararmalara rağmen hatta, Kumsal'ın başka bir cemiyete gideceği söyleniyordu ve benden pek de sakin olmam beklenemezdi. Buradaki yaşamım boyunca pek çok kez çoğu üyeyi başka bir cemiyete göndermiştim, üstelemeden, yutkunmadan, tok bir sesle... Kumsal'da da aynısı olmazsa ben, ben olmaktan çıkardım; benliğimi boş verdiğim zaman da Kumsal devreye giriyordu, onun gidişini zorlaştıramazdım.

Denemiştim, olmamıştı.

Dilimin söylediğiyle vücudumdaki reaksiyonlar birbirine tezat olacaktı, her zamanki gibi ama Kumsal sayesinde öğrendiğim tek şey bu değildi: Ben Kumsal sayesinde duygularımı es geçip duygularını es geçemediğimle kendi arama çelikten bir duvar örecektim, tam şu dakikalarda.

Sanki zaten gitmesi gerekiyormuş gibi, sert, tok bir sesle... "Git." diyecektim. Merdivenden inerken de aklımda bu cümle vardı, zindana yaklaştığım saniyelerde de... Sadece git ama içimden de kal...

Zindanın kapısına yaklaştım, içeriden bir öksürük sesi geldi. Hasta olduysa şu dakika, kendimi affetmem mümkün değildi. Zaten cemiyete geldiğinden beri yüzündeki ışıltı gitmişti, onun ışığını almışım gibi hissediyordum...

SİTANSEL CEMİYETİWhere stories live. Discover now