Bir elveda bile ağır gelirmiş,
Terk edilmiş tüm yüreklere.
Ki bazı elvedalar,
Dile getirilemezmiş;
Çünkü gözlerden anlaşılırmış bazı vedalar,
Gözyaşları, kalbinden akarmış bazı insanların.
Gitme, diyemezlermiş,
Kimsenin dilinden dökülmezmiş veda sö...
Bu yılın son bölümüne hoş geldiniiz :') 2024 hepimize sağlık, huzur, şans getirir umarım. Keyifli okumalar... Yıldıza basmayı unutmayalım.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
SİTANSEL CEMİYETİ II
32. BÖLÜM
ZEHİR VE PANZEHİR
Bazı sırlar, zaman aşımına uğramayan ağırlaştırılmış müebbet misalidir Ve bazı insanlar, sırlarını yok sayan iki birer şüphelidir.
Sigara dumanı gibi yayıldı çaresizlik, Bu böyle giderse daha çok kanar o yaralar. Panzehir sandıklarımız olmuş bize zehir, Sarmaktansa deşer kalbini, seni daima yaralar.
Gözlerimi yumdum, buz kesmiş elimle tuttuğum telefonumu sıkmaya başladım ve bir yandan da sakin kalmaya çalıştım ancak başaramadım. Aylardır ne zaman mutlu olsam hevesimin kursağımda kaldığı her ana içimden teker teker küfürler savurdum fakat bu yetmezdi, içim soğumazdı.
Sesli bir nefes verdim, gözlerimi tekrardan açtım ve Boran'ın yürüdüğü yöne doğru koşar adımlarla ilerledim. Yürürken aynı zamanda telefonumun ekranını açtım, daha sonra Boran'ın numarasını tuşlayıp aradım.
Birkaç kez çaldı, açmadı; bu süreçte ben de çıkışa varmıştım. "Pardon?" Kapıda bekleyen korumaların yüzü, benim telaşlı gözlerimi bulduğunda ileriyi işaret ettim. "Boran'ı gördünüz mü? Çıktı mı?"
Nefes nefese kalışımı iki saniye kadar izleyen korumalardan biri, "Arabaya binip gitti." dedi kısaca. Bu söylediğine karşılık arkamı döndüm ve gözlerimi devirdim.
"Bir sıkıntı mı çıktı?" Sesin geldiği yöne doğru döndüğüm an, sabrım taşmak üzereydi çünkü sesin sahibi, az önce keyfimi kaçıran adamın çok yakın bir arkadaşına aitti, Ayaz'a. Göz göze geldiğimiz an, endişeli hâlimi fark etti ve kaşlarını çattı. "İyi misin?" diye sordu, asla ciddiye almadığım ve samimi olduğunu düşünmediğim bir ilgiyle.