12. CESET KOKAN KORİDORLAR

1K 405 294
                                    




🎼



Keyifli okumalar, lütfen oy atmayı ve yorum bırakmayı es geçmeyin. Bölümler çok uzun, ara vererek okumanızı tavsiye ediyorum bundan sonra ;')


🎼



SİTANSEL CEMİYETİ

12. BÖLÜM

CESET KOKAN KORİDORLAR

Hırçın dalgaların savrulur muydu kumuma doğru aheste aheste?
Günahına her ortak olmayışımda çakar mıydın şimşeğini enseme?
Soyadın gibi miydin yoksa korktun mu sana beslediğim sevgime?
Aç bıraktın sevgimi, tok bıraktım öfkemi fakat baba, ölme.

Nefret ve öfke birbirinden farksızdı daima. Nefret babamdan bana ithaftı sonsuza kadar, öfke benden ona bir hediyeydi sonuna kadar. En çok acıtan da bizim ikilemlerimizdi. Ben, o benden nefret ediyor diye öfkeliydim fakat hayalimde de o, ben ona öfkeliyim diye bir saniyeliğine nefret ederdi benden.

Gösterişler acımasızdı. Yaşadığım hayatı yaşamak isteyen pek çok insan vardı mesela. Doğum günüme bin kişinin katılması, insanların düğün yaptığı yerde benim yalnızca kutlama yapmam gibi düşünürsem, evet, gösterişler acımasızdı.

Gösterişin arka planı daha da acımasızdı ama. Mesela doğum günümü iş ortaklarıyla dostluk pekiştirmek için düzenleyen babamın benden nefret etmesi ve benim o mumu her üfleyişimde babamın beni sevmesini dilemem gibi. Belki en ufak bir sevgi kırıntısı kalmıştı içinde, onu da bana olan acıma duygusu sağlıyordu.

Alışmıştım ama... İnsan bir süre sonra her şeye alışırdı, ben de sevgisizliğe alışmıştım.

Fakat her ne kadar aç bırakılmış bir sevgim olsa da severdim onu. Öfkelenirdim ama severdim.

Boran'ın elleri kolumdaydı, beni belli ki sakinleştirmeye çalışıyordu fakat ben olayın aslını bir şekilde anlamadan sakinleşemezdim. Kaşlarımı çattım, bir an nefes alamadığımı hissettim ve sadece zemine baktım. Gözüm kararacak gibi oldu. Aklıma küçüklük anılarım geldi, darmadağın oldum.

Yalnızca babam yoktu ki o arabada, ablam da vardı.

Boran'ın kolunu yavaşça üzerimden çektiğimde herkes, istisnasız herkes yüzüme merakla ve korkuyla bakıyordu. Dağhan'ın yanıma ilerlediğini gördüm ama bulanıktı, her şey bulanıktı.

Oturdum, kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Elimden şu an için ne gelebilirdi? İyi bir hastane...

"İyi bir hastanede olduğundan emin olun." dedim titreyen sesimle. "Olduklarından..." diye düzelttim. Boğazım acıyordu, orada bir şeyler takılı kalmıştı ama ne olduğunu çözememiştim. Her nefes almaya çalıştığımda kocaman bir şey nefes almamı engelliyordu. İçim acıyordu.

Ellerime baktım, titriyorlardı. Boran'ın yanımdaki sandalyeye oturduğunu hissettim. Ellerini ellerime götürdü ve ellerimi tuttu. Titremesini durdurmak için ellerimi, ellerinin içine aldı.

Hissizleştiğimi hissettim. Sanki şu an beynim durmuştu.

"Merak etme," dediğini işittim Boran'ın. "Çok iyi bir hastanedeler."

Boran'ın ellerini elimden çektim ve "Beni de götüreceksiniz." dedim. Tüm cesaretimi toplayarak ayağa kalktığımda Dağhan'ın da gözlerinin dolduğunu gördüm. Herkes ayaktaydı. Tek tek gözlerinin en içine baktım. "O hastaneye ben de gideceğim. Onlar iyi olmadan da buraya dönmeyeceğim." Özellikle Boran'a ve Devrim'e baktım. Devrim ne diyeceğini bilemiyor gibiydi, arafta kalmıştı. Boran sadece bana bakıp duruyordu. "Ya sağır mısınız?" dedim ama sesim o kadar inişli çıkışlıydı ki şu boğazımda oturup kalan şey neyse ona baskı uyguladım. Boran'a doğru yürüyüp dibine girdiğimde "Götüreceksin beni," dedim öfkeyle. "Beni o hastaneye götüreceksin." Ellerimi yumruk yaptığım sırada Dağhan bir kolumdan tuttu ama tutmasına izin vermeden çektim. "Beni o hastaneye götüreceksin!" diye bağırdım Boran'a. Hiçbir şey söylememesi sinirlerimi bozarken arkamı dönüp Devrim'e baktım.

SİTANSEL CEMİYETİWhere stories live. Discover now