27. BAZI İNSANLAR BİR KEZ ÖLMEZ. (Part 1)

579 236 185
                                    




Bölüm çok uzun olduğu için iki part halinde atıyorum, bundan sonraki bölüm 27'nin diğer yarısı şeklinde olacak, bölüm isimleri bu yüzden aynıdır. Keyiflii okumalaar :'))


TANSEL CEMİYETİ

27. BÖLÜM

Bazı İnsanlar Bir Kez Ölmez.

Gece sessiz, insan hissiz, kalp evsiz;
Yağarken yağmur bilhassa, şehirdeki tenha bölgeyi terk ediyorum.
İpler düğüm, yumrular hüzün, gözyaşları sürgün;
Kalırken aklım bilhassa, sende çarpan yüreğimi susturamıyorum.
Sırlar suskun, deniz durgun, kumsal yorgun;
Uçuşurken kum taneleri bilhassa, rüzgârı ele geçiren boranı anlayamıyorum.
Kelepçe dilde, prangalar yürekte, nezaret dibinde;
Çivilenmişken herhangi bir caddede bilhassa, duran aklımı çalıştıramıyorum.
Ve aslında bir yandan da anlıyorum,
Terk edilmiş bu yüreğin artık başka bir çaresi yok.

Düğümlenen bir ip vardı, kördüğüm olmamışken ise çözmek oldukça kolaydı ve belki de o ip kördüğüm olmamışken çözmeyi başaran bizzat bendim. Çabalamamışken, sadece kendim olmuşken bunu başarmıştım fakat bazen insan hiçbir şeyden emin olamadığı gibi bundan da emin olmuyordu: Severdiniz, sevilirdiniz de ama sevdiğiniz kadar sevildiğinizden emin olmazdınız.

Cemiyete doğru attığım her bir adımda aklımdan geçen sorulara cevap aramaktan sıkılmıştım. Yorulan bedenim değildi, aklım ve kalbimdi. Bu nedenle attığım her adımı daha büyük atıyordum ve içimdeki korkuyu dinginleştirmeye çalışıyordum. Her zamanki Kumsal olmaya çalışıyordum, uzun zamandır eski Kumsal değilken ve artık emindim, değişmiştim.

Asillerin katına çıkar çıkmaz Boran'ın burada olmadığını bilmenin rahatlığıyla Deniz Can'ın odasına doğru hızla koştum ve kapının önüne vardığım an hunharca tıklamaya başladım. Sebep olduğum gürültü şu an umurumda değildi, tek istediğim Derya'nın bu sırrı nereden öğrendiğini bilmek ve başka birilerinin bilip bilmediğini sorup bu işi bitirmekti. Artık bitmişti, bugün Boran'a söyleyecektim.

Kapıyı Devrim açınca afalladım çünkü Deniz Can odada Derya ile yalnız olduğunu söylemişti. Fakat bozuntuya vermedim ve içeriye girdim. Derya oturarak kafasını tutuyordu, hiç iyi değildi. Deniz Can ise mutfak tarafındaydı, oldukça uzağımızdaydı bu yüzden Devrim'e döndüm ve kafamla Derya'yı işaret ettim.

Devrim biraz üzerime doğru eğilerek "Oldukça şiddetli bir hastalık geçiriyor Kumsal, bazen ne yaptığının farkında bile olmuyor. Kafasındaki tümör yüzünden az önce tüm katı inletti. Şanslıyız ki Boran ve Nazar dışarıda." diye fısıldadığında hüzünle Derya'ya baktım önce. Geldiğimi fark etmemişti ve bu çok korkunçtu.

Deniz Can beni görür görmez elindeki su bardağını mermere bıraktı ve "Derya Hanım'ın şımarıklığının haddi hesabı yok, e sen zaten alışıksın..." diyerek bize doğru yürüdü. Yanımıza varıp Derya'nın eğik başını gördüğünde sesli bir nefes verdi, gözlerini devirdi ardından Devrim'e Derya'yı işaret etti. "Boran'a da söylemesin?" Beni gösterdi gözleriyle. "Bu kızı zor durumda bırakmasın bir kez daha. Zaten az kalsın araları bozuluyordu."

Devrim yine ortalığı sakinleştirmek ister gibi Deniz'in omuzuna kolunu attı. "Merak etme." dedi sessizce. "Muhtemelen morali bozuk, bazen atak geçirebiliyor."

"Eskiden böyleydi Devrim." Deniz Can'ın bu dediğinden sonra Derya'ya döndüğümde bizi asla duymuyormuş gibi yere odaklandığını gördüm. Donakalmış gibiydi. "Ki eskiden en azından acısı taze diye böyleydi..." Duraksadı ve düşündü. "Şimdi böyle olmasının bir sebebi olmalı. Acısını tetikleyecek kadar ne yaşamış olabilir ki?"

SİTANSEL CEMİYETİWhere stories live. Discover now