inanmıyorum

1.1K 100 20
                                    

Şermin karşı taraftaki konuşmayı sırıtarak dinlemeye devam etti. İpek nefes nefese, "sonra annemle birbirlerine girdiler. Böyle saç baş. Görmeliydin." diyordu. Bora da söze karıştı. "Annem bir ara aralarında kaldı. Bir taraftan dünürüm de dünürüm diyor bir taraftan halamı tutuyor. Offff"

Şermin göz yaşlarını sildi. "Ya size inanmıyorum. Bu insanları tanıyorum ben. Nasıl olur?" diyerek gülüyordu.

"Dahası da var. Boranın halası"işte böyle arsız aileye bizi sokarsanız böyle olur' falan dedi. Şermin olsa böyle mi olurdu da deyince abimde hoşafın suyu kaynadı. Sinirlenince dünyayı görmez. Vermiyorum kardeşimi demez mi? Allaaaaahhh. Ortalık karıştı. Bir taraftan ben ağlıyorum, bir taraftan Bora abime yalvarıyor."

"Ay ne hadsiz ne patavatsız insan ya. Bora kusura bakma ama halan tam bir yılan. Kız ipek sen de sakın gardını düşürme. Bunlar beni de az eziklemedi zamanında." diyordu. Sonra karşısında şaşkın şaşkın bakan adamı gördü.

Ali rahatsız bir tavırla, "pardon ama siz ne iş ya?" diye sordu. "Oturmuş kardeşim ve eski nişanlınla müstakbel halasının dedikodusunu mu yapıyorsun? Siz ne ara bu kadar genişlediniz?"

"Ne biçim laf o öyle be. Masa düzenini konuşuyorduk. Hayret bir şey. Laf lafı açtı işte." dedi Şermin. "Haydi kapatıyorum" dedikten sonra da kapadı telefonu. "Eski nişanlım kardeşine dua etsin. Daha ona soracak çok şey var da... Neyse..." diye söylendi.

"Anlamadım." Ali nin bakışları değişmişti. "Bora senin bir şey sorabileceğin ya da görüşebileceğin biri değil artık. Bitti. Asla görüşmeyeceksiniz ve asla konuşmayacaksınız."

"Asıl ben anlamadım. İpek bile rahatsız olmuyor sana ne oluyor be?" dedi. "Aman yemedim damadını. Ama bir iki laf sokmazsam rahat edemeyeceğim. Ne hakla bizim özelimizi hem de yalan yanlış ortada konuşmuş acaba? Neyse bunları seninle konuşmayacağım düğün öncesi de kimsenin keyfini kaçırmayacağım ama o Bora ya fena bilendim haberin olsun."

Adam kafasını sağa sola salladı. "Sizi anlamıyorum. Yani ben mi eski kafalıyım acaba? Neyin kafası bu ya? İpek desen aynı, sen aynı, Bora zaten kopmuş. Kardeşyan ailesi gibi oldunuz. Oğlana da kirvelik yap bari."

Şermin gülümsedi. "Yok devenin bale pabucu. Sadece artık acıtmayan bir geçmiş yüzünden neden kasılalım? İpek belli ki hem kendine hem de sevdiği adama güveniyor. Takdir ediyorum. Ben yapamazdım. Ama belki de en doğru olanı yapıyor. Sanki eski bir okul arkadaşınızdan yardım alıyor gibi." Arkasına dönüp kahvaltı masasını gösterdi. "Açlıktan ölüyorum bu arada. Hadi otur, kırk dakikadır seni bekliyorum."

Masa özenli ve kahvaltı çeşitleri çok güzeldi. Şermin adamın bardağına çay koyarken Ali kızın narin bileklerini izliyordu. Kendisine çay servisi yapan bir Şermin. Ruhunu nereye teslim etmesi lazımdı acaba? Uzun beyaz parmaklar, hiç yanmadan bardağı da önüne getirdi. Saçma belki. Daha önce etkilenmediği şeylerdi. Ama şimdi kalbi deli gibi atıyordu.

Şermin "eee anlat" dedi. Adamın esmer profiline bakmamaya çalışarak sanki peynirlere karşı hisleri varmış gibi masaya döndü.

"Ne anlatayım?"

"İşte gaz bulutu, toz bulutu big bang. Ay anlat hadi neler yaptın kaç senedir? İpek hâlâ Mükemmel Hanımla tanışamadığını söyledi." Ellerinin biraz titrediği belli olmuyor diye umuyordu. "Nasıl bir şey arıyorsan artık."

Ali Şermin in hafifçe açılan omuzuna bakıyordu bu sırada. Sütyen askısı isyan eder gibi görünüyordu. Lacivert. Çok tercih edilen bir renk olmadığını tahmin ediyordu. Ama Şermin de iyi duracağı kesindi. Kafasını iki yana kendine gelmeye çalışır gibi salladı. "Aramıyorum" dedi sadece.

Yalnız ve GururluWhere stories live. Discover now