yazıklar olsun

934 69 37
                                    

Suna Evren in omuzlarına bir şal attı. "Böyle oturma üşüyeceksin." Dedi.

Evren gözlerini sildi. "Nasıl?" Diye sordu.

"Kötü. Doktor serum taktı. Sanırım morfin. Ama eskisi kadar işe yaramıyor. Çok acı çekiyor." Suna için kahrolacak bir mesele yoktu ortada. Hacer için üzülüyordu tabi ama ona hepsi gibi derin bir sevgi de duymuyordu.

Evren utanç içinde önüne döndü. Haceri sormamıştı ki. Tırnaklarını ellerine saplayarak kendine ceza vermek istedi. Gerçekten neden hâlâ o pislik bütün endişelerinin sebebi olmak zorundaydı?

Suna kızın duruşunu izledi. Güzeldi. Kaanın seveceği kadar, geri alacağı, geri almak için kötüleşeceği kadar güzeldi.

Evren gidip Hacer le beklemeye karar verdi. Ama odaya gittiğinde Şermin i gördü. Oturmuş Hacer e eski bir çocuk kitabı okuyordu. Sakin, usul usul sesiyle. Bu vedayı en mutlu zamanında karşıladığı için mi böyle güzel yapabiliyordu? Gücünü aldığı bir kaynak olduğu için mi? Sanmıyordu. Şermin böyle bir insandı ya. Kendisi en sevdiği ya da başkaları değil Hacer önceliğiydi şimdi. Hayatını o gidene kadar durdurabiliyordu.

Kaan neredeydi acaba? Misafir odasında yoktu. Evren kendi odasında buldu onu. Yatağa uzanmış, sırtını başlığa yaslamış bomboş duvara bakıyordu. Gidip yanına uzandı. Merhamet. Ondan asla görmediği şey.

"Sanırım doktor olmayacağım." Kaanın sesi sakindi. "Bunu yapamam. Gökalp anneme bir şeyler verdi. Çok sakin. Çok dokunaklı. Annemle dost olmuşlar. Bu onu da üzüyor."

Evren cevap vermedi.

"Bence sadece iyi insanlar yapmalı bunu. Sevdiği kadını elinden alan birinin annesine ağlayarak morfin verebilecek insanlar yapmalı. Benim gibi adamlar..."

Evren onu düzeltmek istedi. "Gökalp le beni sen ayırmadın" dedi. "O da bunu biliyor."

Kaan alayla güldü. "Tabii ki ben ayırdım. Bir noktada artık kaderini değiştirmek isteyecektin. Sadece biraz zaman lazımdı. İnsanlar, senin kadar tuhaf olanlar bile mutluluk ihtimaline o kadar uzun süre direnemez."

"Ben mi tuhafım?" Evren doğrulup adama baktı.

"Hem de nasıl. Belki tuhaf yanlış sözcük. Belki bir çeşit spektrum. Nörolojik bir farklılık. Bilemiyorum. Ayrıldıktan sonra düşündüm bunu. Tıp okumaya karar verince araştırma yaparken. Sen duygularını dökemiyorsun. Eğer bir öfke patlaması yaşamadıysan mesela asla yapamıyorsun. Kayıtsız, donuk hallerin belki sadece bundandı."

Evren in gözleri büyüdü. Birinin bunu fark etmesi şaşırtmıştı. Kendinde hep olduğunu bildiği garipliği.

"Büyük ihtimalle baban ya da çevren fark etmediler. Sakin, sessiz, bilişsel olarak da yeterli bir çocuktun. Sen söylemiştin zaten onlar da öyle çok hislerini ortada yaşayan insanlar değilmiş. Kimse niye çok gülmediğini ağlamadığını, bütün çocuklar gibi öpmediğini düşünmemiştir."

"Beni manipüle etmeye mi çalışıyorsun? Bende bir tuhaflık olduğuna ikna etmeye mi?"

"Yooo. Açıkçası umurumda değil. Sadece bazı şeyleri anlamamı sağladı. Tabi keşke daha önce fark etseydim. Herşeyi daha farklı yapardım." Kaan gözlerine ellerini bastırdı.

Evren sinirleniyordu. "Beni sana ne hissettiğimi gösteremiyorum diye terk etmedin Kaan. Beni başından attın çünkü hayal ettiğin ya da hak ettiğine inandığın aşk o değildi."

"Umurumda değil. Dedim ya. Belki böyle olduğun için sevdim seni. Kimseye göstermediğin istesen de belli edemediğin her şeyin tek hedefi olduğum için. Bilmiyorum. Ama umurumda değil. Hem ne fark eder ki? Yani dünyadaki her erkek seni ister biliyorum. Bu bir eksiklik değil."

Yalnız ve GururluWhere stories live. Discover now