yeni bir sorun

895 82 29
                                    

Suna yanındaki kadına baktı. Hacere karşı hisleri her zaman karmaşık olmuştu. Onun kendisinden nefret etmesini anlıyordu şüphesiz ama öldürecek kadar aklını kaybetmesine her zaman kızmıştı. Bir insan, bir anne nasıl kendini böyle kaybedebilirdi? Yine de şu anda ona bakınca sadece acıma hissiyle doluyordu yüreği.

"Eee anlat bakalım Suna hanım?" diyerek söze başlayan Hacer oldu. "Çocukların yanında soramadım. Samet seni nasıl saldı? Nasıl oldu da ayrıldı senden?"

"Hâlâ mı Hacer hanım?" Suna bıkkın bir tavırla boynundaki şalı çözüp yatağa çöktü. "Samet ve ben uzun bir süredir iki yabancıyız. Senelerdir görüşmüyoruz."

"Ben de onu soruyorum işte. Nasıl oldu?"

"Anlatmak zorunda mıyım?"

"Hayır hayır tabiki değilsin." Hacer kadına pişman bir ifadeyle baktı. "Sadece büyük aşkı neyin bitirdiğini merak ettim. Hiç bir şey yapamıyordu."

Suna kırık bir şekilde, "yani ne oldu da Samet in bitmeyen tecavüzlerinden ya da tutsaklığından kurtuldum? Onu mu soruyorsun? Bilmem. Yaşlandım herhalde. Artık bana öyle bir ilgi duymuyor."

Hacer kafasını önüne eğdi. "Özür dilerim" dedi.

"Niye?"

"Sana inanmadığım için. Beni defalarca uyarmaya çalıştın. Küçüktüm saftım aşıktım. Onun da beni seveceğine inanıyordum. Senin ayrılmamak için bana onu kötülediğini düşünüyordum." Uzanıp kadının eline dokundu. "Suna hanım affet beni." Dedi. "Hakkını helal et. Benim için çok direndin, oğlum için çok emek verdin. Bunların karşılığı asla benim yaptıklarım olmamalıydı. Ben de senin yanında olmalıydım. Ondan kurtulmana yardım etmeliydim."

Suna kafasını iki tarafa salladı. "Geç bunları Hacer hanım oldu bitti. Yaşandı ve izi kaldı ama geçti" diyerek kadının elini hafifçe sıktı. "Sen de ben de kurbandık aslında. Çok şükür ki Kaan ı zamanında o cehennemden çıkardık."

Hacer dolan gözlerini kadına dikti. "Ben onun için de hiç bir şey yapmadım. Senin fedakarlığını anlamam zaman aldı. Ona oğlumuzu rahat bırakması karşılığında ne kadar zaman katlandığını düşündükçe kahroluyorum." Artık ağlıyordu. "Ben siz mutlusunuz sanıyordum. Yalnız terk edilmiş sevilmeyen bir ben ve uzakta mutlu âşık bir çift. Kafamda hep sen salınarak Samet in etrafında dolaşan, onu ayartan kendine bağlayan biriydin. O kadar ki gözü hiç bir şeyi görmüyordu. Ne zaman ki sana yaptıklarına şahit oldum o gün sana kinim de ona sevgim de kalmadı. Artık tek amacım oğlumu o pislikten uzakta büyütebilmek oldu."

Suna acıya gözlerini yumarak direndi. "Oğlumuz" Hacer bu tanımı büyük bir cömertlikle kullanıyordu. En azından artık.

"Nasıl dayandın Suna hanım? Nasıl katlandın? Seni aldığında daha çocukmuşsun."

"Ne bileyim. İlk zamanlar normali bu sanıyordum. Kimsenin kocasını seçmediği bir yerde doğdum ben. Bir abime on dört dönüm toprak, diğerine şehirde bir daire ve babama traktör almıştı. Annem biçare cahil. Bir sene direnebildi. En azından on dört yaşına gelsin diye ağladığını hatırlıyorum. Zayıf çelimsiz kara kuru bir çocuktum. Öyle gösterişli güzel bir şey de değildim. Evlenmek nedir, koca nedir, ev nasıl çekip çevirilir bilmezdim. Güzel at binerdim, tek kız olduğum için abimlerle babamla dedemle avlanırdım. Onu bilirdim. Bir de radyodan müzik dinlemeyi severdim. Televizyon yoktu bizde. Babamın kafası kaldırmıyordu. Okul da yoktu. Çok sonra beni Samet e vermelerinden seneler sonra öğrendim çocukların yerinin okul olduğunu. Zaten okumayı da sonradan öğrendim." Hacer e baktı. "Sana çok imrenirdim. Okumuş, annesi babası dağ gibi ardında, güzel bilgili görgülü bir genç kızdın. Çok farklı bir kaderin olabilirdi. İstediğin her şeyi yapabilirdin. Zincirin kafesin yoktu. Ama sen Samet i seçtin."

Yalnız ve GururluWhere stories live. Discover now