saçmalama

826 73 39
                                    

Sunayı görmek onu annesiyle yan yana sohbet ederken görmek zordu. Ama en çok Evren i onlarla görmek zordu.

Suna'nın gözlerinde o bakışı hemen yakalamıştı. Kadının Evren e hayran, sevgi dolu hatta biraz da özlem dolu bir şekilde baktığını sonra kendisine döndüğünü izlemişti. "Ne yaptın sen?" der gibi bakıyordu üvey annesi. "Nasıl yaptın?" Tabi anlamıştı o da kaybeden tarafın kim olduğunu.

Evren yüzünde her zamanki temkinli, tutuk, biraz çekingen ifadesiyle oturuyor, soru sorulmazsa konuşmuyordu. Her zamanki terbiyeli, mesafeli ama aynı zamanda merak uyandıran gizemli tavırla. Annelerinin karşısında oturan güzel tatlı çekici bir pişmanlık. Sonra Evren başını kaldırıp ona baktı. Gözleri kırgınlığını ortaya koyuyordu. Bir süredir öfkeli bakıyordu. Bu yeni bir şeydi. Evren gözlerini kaçırıp "Tatlı yapmıştık. Ben mutfağa bir bakayım. İzninizle." diyerek ayağa kalktı.

Kaan annesinin Suna ile yalnız kalmak istediğini biliyordu. Evren in arkasından gitmek için harika bir bahaneydi. O da bir kaç dakika sonra ayrıldı yanlarından.

Mutfakta kızı bir koltuğa çökmüş, düşünürken buldu. "Yine ne yaptım?" diye sordu.

"Hiç. Ne yapmış olabilirsin ki? Sen yapacağını çok önce yaptın zaten." Evren kalkıp tatlı servisine başladı. Hareketleri sinirini dışarı vuruyordu.

"Söyle hadi. Söylemediklerin seni tüketiyor. İçinde kalmasın." Kaan onun eline dokunmuştu. Kısacık. Ama kız hemen çekti elini. Daha da öfkeyle baktı.

"Sakın bir daha bana dokunma Kaan. Çok ciddiyim. Hacer teyzenin hatırına bir süre daha dayanmaya çalışıyorum. İnan bana bu kadar zor olacağını bilemezdim." dedi.

"Zor olan ne? Benimle aynı çatının altında yaşamak mı? Benim için daha zor."

"Bana ne? Bana ne geber. Sandığın gibi bir şey değil bu. Seni parçalamadan durmak zor. Kavga etmemeye çalışmak, medeni kalmak zor. Sana tahammül etmek zor. Sırf annen ölüyor diye o pişkin yüzünü her sabah her akşam görmek zor. Anlıyor musun?" Elleri titriyordu.

Kaan ın gözleri doldu. Sonra aynı öfkeyle cevap verdi. "Var ya Allah yüzüme bakmış ha. Valla. Yüzüme bakmış da kurtulmuşum." dedi.

Evren bir an kalakaldı. Sonra o da delirdi. "Senin mi yüzüne bakmış? Asıl benim verilmiş sadakam varmış be." diye bağırdı. "Başıma gelen en kötü şeysin. En iyisi de senden kurtulmak. Ay tipe bak. Deliricem."

"Sen kendi tipine bak asıl. Güya sevgilin var ilgilenmiyorsun. Güya beni de unuttun ama annemi görünce bile kafayı yedin içinden canavar çıktı. Gerçekten sen beni unuttuğuna hâlâ emin misin?"

Evren elindeki spatulayı attı. "Niye kafayı yedim ha bir sor bakalım kendine? Ya biz seninle beş sene aynı yastığa baş koyduk be adam. Aynı evi paylaştık. Anne dediğin kadını bugün gördüm ben be. Ne adammışsın arkadaş sen. Ne biçim bir şeymiş yaşadığımız." diyordu.

Kaan ellerini saçlarından geçirdi. "Ha şimdi bir de buna kuruldun. Aman ne güzel ne cici. Nesini anlatacaktım acaba? Benim babamın iki karısı var biri diğerini kesmeye çalışıyordu beni de arada Kıbrıs yaptılar mı deseydim? Babam pisliğin önde gideni şeytan görse tövbe eder o derece berbat bir herif mi deseydim? Kusura bakma ben her haltımı herkese anlatamam." Diyerek kıza öfkeyle bakmaya devam etti.

Evren gülüyordu. Ama üzgün ve sinirli görünüyordu. "Ben herkes miydim? Ben senin sevgilindim be. İnsan taş olsa çatlar." Dedi. "Tevekkeli değil bir çırpıda kapıya koydun. Ucuz kurtulmuş. Lafa bak."

"Bilerek yapıyorsun değil mi? Bilerek her sözümü çarpıtıyorsun yanlış anlıyorsun. Ben sana anlatmadıysam özellikle sen öğrenme diye anlatmadım. Sen niye anlatmadın? Senin babanın ananın bir falsosu da yok."

Yalnız ve GururluWhere stories live. Discover now