Unuttuğum her şey senin adında

52 3 6
                                    




Siyah bantla etrafı kaplanmış küçük poşeti karşımdaki takım elbiseli adama uzattım ve diğer elimle uzattığı  parayı alıp saymaya başladım. Tam olarak beş bin tl.

"Tamam." Gözlüklü adamda poşetin içindekini kontrol ettikten sonra şöföre bir hamle yapıp bana döndü.

"Aferin çocuk." Sıkmak için uzattığı eline baktım ve tık sesiyle açılan kapıdan çıktım. 'Ne sıkacam la elini.'

Karanlık ve ıslak sokakta adımlarımı hızlandırdım ve biraz ilerideki yıkık dökük grafitilerle süslenmiş apartmana girdim, sidik ve sigara kokusu burnuma nüfuz edip eski anılarımı kafamada canlandırmıştı ve pek mutlu olduğum söylenemezdi. İkinci kata ulaştım ve yarı aralık, kırık kapıdan içeriye girdim, girer girmez hemen sol tarafta koridordun duvarına yaslanmış, yere çökmüş kendine sarılan ve tavana bakan, zihnini sentetiklerle bozmuş bir adamla karşılaştım. Gözlerimi devirip karşımdaki odaya girdim.

" vays! Caferim gelmiş!" Bu oda diğer odalardan daha toplu ve daha temizdi, yerdeki şırıngaları ve teneke bira kutularını saymazsak, ha bir de kırmızı dantelli tanga.

"Selamın aleyküm." Cebimden biraz önce aldığım parayı çıkardım ve onun miktarını ayırıp masanın üstüne fırlattım."ben bi süre yokum, kapıda zombi var haberin ola, kokar orda uğraşırsın." Masanın üstündeki sardığı sigaralardan birini aldım ve yaktım. Elimle selam verip odadan çıktım.

Burası kendilerine saygısı olmayan insanların geldiği, takıldığı yerlerden biriydi, odaların çoğunda yerlerde şırıngalar, kaşıklar, çakmaklar, sigara paketleri, bira şişeleri ve yayları çıkmış sararmış boktan yataklar vardı. Küçüklüğümden beri taşımacılık yapıyordum bu yüzden içerdeki çoğu kişi beni tanırdı, şu ana kadar hiç bir sorun çıkarmadığım için de saygı duyarlardı. Annem orospu olmuş ve başka bi adamla kaçmıştı, babam ise eve gelmez beni görmezdi, bu yüzden para kazanmak için boktan şeyler yapmaya başlamıştım. Mutlu muydum, tabi ki de hayır. Ama kirli para, kolay paraydı.

Sabah yiğitin girdiği kafenin önüne geldim ve camdan yiğitin içeride olup olmadığına baktım, elinde sigarası karşısında onunla konuşan kızı umursamıyor, telefonuna bakıyordu. Cebimden kar maskesini çıkardım ve bere gibi kafama yerleştirdim. Saat on ikiye geliyordu ve birazdan çıkacağından emindim. Parmaklarımı kıtlattım ve ilerideki ara sokaklarından birine girdim. çöp konteynırının yanın çömelip sigara yaktım, dövelim bakalım.

____

Yastığımın altında titreyen telefonla küfür ederek gözlerimi açtım, ısrarla çalan telefonumu yastığın altından çıkardım ve kısık gözlerle kimin aradığına baktım.

"Ne var amına koyim ALO"

"Kankam okul."

"Osman sikerim belanı bunun için mi aradın."

"Kaldın salak herif." Kolumla yüzümü kapattım ve sakinleşmeye çalıştım.

"Sikik kafan kopmadığı sürece beni arama osman."
Tam konuşacağı sırada telefonu yüzüne kapadım ve tekrardan yastığımın altına sıkıştırdım. İki gündür okula gitmiyordum, okula gidemeyecek kadar yorgun ve bitkindim. Ne matematik hocasının dırdırını çekebilirdim ne de osmanın hayal dünyasında çektiği porno kesitlerini. Kolumu yüzümden çekip dün akşam yatağa fırlattığım ve unutup üzerinde sızdığım sigara paketini aramaya başladım. İçinde bir dal kalmış paketi bulduğumda son dalı dudaklarımın arasına koydum ve yaktım. Sabah sigarası bütün bedenimi rahatlatırken yattığım yere biraz daha sırnaştım. Dış kapının sesini duymamla bütün huzur bedenimden ışık hızıyla ayrılmış ve birazdan çekeceğim boş laflarla yüzüm şimdiden buruşmuştu.

Parmaklarımın arasındaki sigarayı dudaklarıma yerleştirip açılmış bağcıklarımı bağladım, dün geceki kafayla ayakkabıyla uyumuştum. Sigara ağzımda, çöp gibi kenara attığım çantamı aldım ve içine bir kaç tane tişort ve ihtiyacım olan diğer şeyleri koyup yavaşça kapımı açtım. Salondan gelen kırılma ve küfür sesleri kalbimi hızlandırmıştı. Babamdan daha uzun ve iriydim, babam sıskanın tekiydi fakat küçükken fazla dövdüğü için korkmadan edemiyordum, eski anılarım kalbimi öyle bi sıkıştırıyordu ki ellerim titriyordu. Sessiz adımlarla salonun kapısı açtım ve elinde viski şişesiyle çekmecelerde bir şey arayan babama baktım. Yalpalıyor, içkisinden yudum alıyor, ve çekmecenin içine eğilip bir şeyler arıyordu. Ya para ya da kırıntısı kalmış herhangi bir uyuşturucu.

"Sikecem seni cafer, CAFER!" Yüksek sesle irikilip çantamın kolunu sıkıca kavradım ve boğazımı temizledim. Boğazımı temizlememle yavaşça arkasını dönmüş ve boş gözlerle bana bakmaya başlamıştı. Bir kaç ay önce daha kilolu ve daha sağlıklı gözüküyordu, şimdi ise yanakları çökmüş, yüzü bembeyaz, bıyıkları sararmış, bol kıyafetleri pislenmiş karşımda hayatsız gözlerle bana bakıyordu. Zombiden farkı yoktu bildiğin.

" babana bi sigara sar." Uzun süredir sigara içmekten kalınlaşmış sesini duyduğumda gözlerimi kapatıp açtım. Kendisini koltuğa attı ve şişesinden bir yudum alıp üzerindeki gömleğin düğmelerini çözmeye başladı. Onun bu halinden yararlanıp adımlarımı dış kapıya yönlendirdim ve sertçe açarak evden çıktım. Kapının arkasından bağırarak şahsıma küfür eden adam benim babam olamazdı.

On dakikalık bir yürüyüşün ardından okula ulaştım, ders vakti olmalıydı ki okul sessizdi. Güvenliğe selam verip okul binasına yürürken bir yandan da telefonumdan ders programına bakıyordum, desen dersi vardı. Binadan içeri girdim ve sola sapıp uzun koridordan hafif müzik sesinin geldiği odaya doğru yürümeye başladım, kalem sesleri, kısık sohbet sesleri ile birleşmişti. Kapısı açık atölyenin önünde durdum ve içeriye göz gezdirdim. Herkes yerini bulmuş, oturmuş ve duralitini karşısındaki demir ayaklıklara yaslayıp önlerinde duran natürmortu çiziyorlardı. Natürmortun içinde çaydanlık görmemle gözlerimi devirdim, atölyenin içine girip duralitin üzerinde uyuya kalmış osmanın yanına sandalye çektim ve oturdum. Sandalyenin çıkardığı tiz sesle yerinden sıçrayarak uyanmış, etrafa bakarak ağzının kenarından akan salyayı silmeye başlamıştı.

"Gelmeseydin keşke, çaydanlık çiziyoruz." Osman kısık sesle konuştu. Bu sırada ayaklanıp, yüzümde pişmanlık ve mahçup dolu bir ifadeyle malzeme dilenmiş ve yerime geri oturmuştum. Çaydanlık çizmek yerine babamla uğraşmayı tercih ederdim açıkçası. Siktiğimin çaydanlığı.

Oflayıp sıkıntıdan arkama yaslandım ve gözlerimi atölyede dolaştırdım. Hocanın masasının tam karşısındaki koltukta batuyu görmemle nedense bizim atölyeye düştüğü için mutlu olmuştum. Gerçi en az insan bizim atölyedeydi, şimdi ise tamamlanmıştık. Batu ile birlikte tam olarak on kişi olmuştuk.

Atölyede büyük bi gruplaşma olduğu için pek kişiyle konuşmuyordum, zaten onlar da benimle konuşmaya çekiniyorlardı. Sadece osmanla yakındım, ve sanırım batuyla da bi nevi arkadaş olmuştuk. Tuzlu karamel parçacıklı beyaz çikolata.

Avare | gayWhere stories live. Discover now