Etraf sakin ama tedirgin insanlar

62 4 12
                                    



Atölyeye adım atan şahısla herkes kafasını kapıya çevirmişti, yiğit, kapüşonu kafasında yüzü eğik bir şekilde içeriye girmiş ve en köşeye yerleşmişti. Fakat dövüldüğü beş kilometre öteden anlaşılıyordu. Herkes kafasını çevirip bana bakmaya başladığında kaşlarımı çattım.

"Ne bakıyonuz lan" bilmiyormuş gibi davranıp atarlandım. Bu sırada batu kıvrıldığı koltuktan kalkmış ve geriniyordu. Gözleri yiğitle buluştuğunda hemen bana baktı ve sinsice gülümsedi. Eşyalarını çantasına yerleştirip duralitiyle benim yanımda duran sandalyeye yerleşti ve sandalyeyi bana yakınlaştırdı.

"Çok güzel olmuş, beğendim."

"Beğenmeme gibi bi şansın yoktu bebe."

"Teşekkür ederim."

Teşekkür etmesiyle bedenime yayılan başarı hissi o kadar güzel hissettirmişti ki gülümsememek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Daha fazlasını yapmak istedim. Bana teşekkür eden sayısı genelde fazlasıyla azdı, ne yapsam bok oluyordu, etrafımdaki her şeye zarar veriyordum bu yüzden insanlar teşekkür etmek yerine bana bağırıyorlardı, ki haklılardı. Kim etrafına zarar veren bi serseriyle uğraşırdı ki. Kimsenin umurunda bile değildim. Ama şimdi parlayan gözleriyle, gözlerimin içine bakıp bana teşekkür eden biri olunca bütün hislerim titremişti. Yine zarar vermiştim fakat bu sefer karşılığında biri mutlu olmuştu. Bu hissi hiç tatmamıştım.

"Bu sefer fazla koydum, geçen seferki cüce yemeği gibiydi senin yanında." Kucağıma siyah, üzerinde kurukafaların olduğu geçenkinden daha büyük bi beslenme kutusu koydu. Kapağın üzerine beyaz kalemle 'cafer <3' yazmıştı.

"Oğlum top musun lan sen bu yazı ne?" Kaşlarımı çattım ve sert hareketlerle kapağını açtım. İçinde adlarını bilmediğim değişik gözüken yemekler vardı, değişiklerdi ama lezzetli gözüküyorlardı. Bacağıma koyduğu çatalı aldım ve batırdım. Aynı anda da kafamı 'ne iş' gibi sallarken bi cevap bekliyordum.

"Top olsam sana mı yavşarım cafer?" Kendi elindeki sarı tupperwareden dilimlenmiş şeftaliyi parmaklarının arasına aldı ve ağzına attı. Dediği şeyle biraz duraksadım ve mantıklı olduğunu düşününce mırıldanarak onu onayladım.

"Lan cafer, ne yiyyon lan? Kimden çaldın versene az." Sağ tarafımdan gelen çatlak sesle arkamı osmana döndüm ve beslenme kutuma maydonoz olmaması için elimdeki kutuyu kendime yaklaştırdım. Batu keskin bakışlarını yüzüme çıkardığında ağzım yemek dolu bi şekilde sırıttım. Açım amına koyayım.

___

"Lan osman rahat dur amına sokim"

"Oğlum kaç kilosun lan, yüzüme BASMA!"

"Hareket etme o zaman amcık!"

Tüm gücümle duvara yapışık olan boruya asıldım ve kendimi odamın penceresinden içeriye attım, kapısı açık odaya biraz göz gezdirdim ve sessiz hareketlerle yatağıma ilerledim. Altına eğilip yere düşmüş olan grinderi aldım ve göt cebime attım, aynı şekilde arveles kutusunu da cebime atıp pencereden kendimi çalılıkların içine attım. Götüme batan dallarla sessizce çığlık atıp gülen osmanın bacağına tutunarak ayağa kalktım ve üzerimdeki yaprak ve çamur parçalarını silkeledim.

"Arvelesin içini açmamış mal." Sırıttım ve osmanın omzuna kolumu attım.

"Sizin evde içemiceksek nerde içecez lan." Osmanın mantıklı bir soru yöneltmesiyle afalladım ve yüzüne baktım. Götürebileceğim yerler vardı fakat pek tekin değildi ve ben osmanı oraya bulaştırmak hiç istemiyordum. Otu benle içmese başkasıyla içecekti o yüzden sorun etmiyordum ama o yerleri görüp edineceği arkadaşlar hiç ama hiç iyi olmazdı onun için. Metamfetamin bulması şu anda zor olsa da o bölgelere girdin mi sakız diye dağıtırlardı adama. Ve osman geri zekalı biri olduğu için o tür şeylere aşırı yatkındı, breaking bad izledikten sonra yatkınlığı daha da artmıştı bebenin.

"Benimkiler olmaz, senin var mı arkadaşın." Sessiz sokakta yankılanan sesim yüksek geldiği için sonlara doğru sesim kısılmıştı.

"Lan saat kaç onlar evine almaz." Saat gecenin ikisiydi, gece iki olmasına rağmen bazı sokaklar kalabalıktı. Cebimden arveles kutusunu çıkardım ve içindeki sarılmış otu dudaklarımın arasına koyup yaktım, bir kaç kere içime çekip közledikten sonra osmana uzattım.

"Yakalancaz oğlum ya, anneme de diyecem ben." Elimdeki cigarayı söylenerekte olsa aldı ve dişlerinin arasına sıkıştırıp uzunca içine çekti, ağzını kapatıp bir süre dumanı içinde bekletti. Boş sokakta tetikte bi şekilde osmana yakın duruyordum, birini gördüğüm an cigarayı avuçlarımın arasına saklayıp normal sigaraymış gibi davranmayı hedefliyordum. Zaten bu saatte bizi bu halde görseler bile sırıtıp geçerlerdi eminim.

Bir süre cigarayı döndükten sonra son kez uzunca bir nefes alıp dumanı içimde beklettim ve zıvananın yanmasıyla yere fırlatıp ezdim. Issız sokaklarda dolaşıp bi kaç cigarayı daha tükettikten sonra gülüşerek dumanlı kafayla osmanı evine uğurladım. Osmanlarda kalabilirdim ancak annesinin yataktan kalkıp benimle konuşması demek, üzerimizden yayılan ot kokusunu alıcak olması demekti. Hiç azar işitecek durumda değildim.

"Cafer?"

Arkamda duyduğum tanıdık sesle yavaşça bedenimi döndürdüm, gözlerim kısık, görüşüm geniş bir şekilde bütün odağımı karşımdaki çocuğa verdim.

"Batu? Napıyon la bu saatte?" Elinde poşetle gece boyu açık tekelden çıkıyordu. Fena uykum vardı.

"İyi misin? Ne içtin sen?" Yanıma hızlıca adımlayıp sesini alçalttı. Yaklaşıp deri ceketimin kenarından tuttu ve boynuma yaklaşıp beni kokladı. Gelen karamel kokusuyla gülümseyip dudaklarımı yaladım. Esrar insanı acıktırırdı, şimdi ise aldığım karamel kokusuyla ağzım sulanmıştı bile. Karşımdaki çocuğun boynundan tutup kocaman bir ısırık almak istiyordum.

"Bir metreden aldım kokunu ya, o kadar bu işin içindesin ama beynin yok galiba, Yürü amına koyayım." Tuttuğu ceketimi çekiştirdi ve sinirli bir ifadeyle yürümeye başladı. Tekelin tam karşısındaki apartmana soktu ve tekrardan bana döndü.

"Sokakları çevreliyorlar yarın yürüyüş yapılabilir diye, bu kadar polis varken nasıl gideceksin bu halde eve?" elini ceketimden çekip bileğimi tuttu ve gözlerime baktı." Cafer konuşsana, ne bakıyosun boş boş. Leş gibi de kokuyosun zaten, naptın yarısını götüne mi soktun."

"Susadım." Kurumuş boğazımla zorlukla konuştum ve diliyle ıslattığı dudaklarına kaydı bakışlarım. Ağzım kurumuş, bacaklarımı hissedemiyordum, aynı şekilde odağım genişlemiş görüş açımdaki çocuğa odaklanmış bir biçimde karşısında dikiliyordum. Başka bir şeye odaklanmak istesem bile şu an imkansız gibi geliyordu, ettiği her laf jöle kıvamındaki beynimin içine öyle güzel işliyordu ki, uzun süre karşısında böyle durabilirdim. Film çekiliyormuş gibi hissediyordum, filmi çeken de bendim, gözlerimle. Her hareketini değişik bir zevkle izleyip bir tek kulaklarım onun sesini alıyordu. Etraftaki her şey durmuş bu boş dünyada bir tek o hareket ediyordu. Vücudundan yükselen ısıyı bile en derinlerimde hissediyordum, ısının oluşturduğu o bulanık havayı bile görebiliyordum.

"Cafer? Kime diyorum? Yürüsene"

Avare | gayWhere stories live. Discover now