Soğuk sıcak farketmez ciğerler hep görevde

33 3 11
                                    

Titreyen bacaklarıma küfür edip sınıftan içeri girdim, bacaklarımın neden titrediğini bilmiyordum fakat daha çok yükselmek istediğini belirtiyordu sanki. Soğuk ve asla ısınmayan ellerimi ceketimin cebine koydum. Kafamdan kulaklığımı çıkartıp sıraya koydum ve soğuk ellerimi saçlarımın içinden geçirdim.

"İyi misin?" Çınlayan kulaklarımda boğuk bir şekilde yankılanan sesle kendime gelip kafamı batuya çevirmiştim. Kaşlarım hafifçe yukarı kalktı ve dudaklarımı istemsizce birbirine bastırdım. Daha önce bu soruyu soran olmamıştı. Kafamı hayır dercesine hafifçe salladım ve daha fazla düşmemek için dua etmeye başladım.

Hocanın çirkin sesi, batunun endişeli bakışları, tepemde dönen tavan, titreyen ellerim ve bacaklarım, normal gözükmek için çabalarım, hepsi beni geriyordu.

Artık kafamı kaldıramayacak kıvama geldiğimde başım sıraya doğru hafifçe düştü, kollarımı kendime sarıp gözlerimi kapadım.

"Evladım uyan! Dersteyiz!" Hocanın tiz sesi kulaklarımı daha da çınlatmıştı, karıncalanmış gözlerimi açtım ve doğrulmaya çalıştım yerimden. Batunun boğuk seslerini duyuyordum ama ne dediği hakkında hiç bir fikrim yoktu. Etrafıma hafifçe göz gezdirdiğimde bana bakan insanlar olduğunu görünce nefesim hızlandı ve kendimi normal olacağım diye kasmaktan bütün vücudum daha da titremeye başladı, beynim omuzlarımdan aşağı akıyormuş gibi hissetmeye başlamıştım. Belki de acilen düşüşe geçmem gerekiyordu, kim bilebilirdi ki.

Görüş alanım birden karıncalanmaya başladığında panik olup batuya seslenmeye çalıştım, ama boğazım ve ağızım o kadar kuruydu ki ses tellerimdeki sesi zorla yukarı çıkarabilmiştim.

"Batu, gitmem lazım, batu, beni öldürecekler, ben,ben yemin ederim..

Kafamda hisettiğim parmaklarla içim titremişken kafam yumuşak bir yere düştü, soğuktan uyuşmuş ellerimin ısındığını hissedebiliyordum.

Hayır hayır hayır."

Burnuma dolan tuzlu karamel kokusuyla beynim uyuşmuş ve rahat bir nefes almıştı, ellerim sıcacık olmuş bedenim yükseklerde geziniyordu.

Çok çok yükseklerde, belki de hissedebileceğiniz en yüksek haldeydim belki de, yüzümdeki hafif esinti, saçlarımı okşayan rüzgar, sessizlik.

"Cafer?" Batunun dolgun, dişlenmiş üst dudağı, görüş açıma giren ilk şey olmuştu. Biraz daha yukarı çıkıp açık mavi gözlerine baktım, göz bebekleri yüzünden göz rengini göremiyordum resmen. Manzaramı kapatmışlardı.

"Hm?" Pürüzlü boğazımdan bir ses, sanki iki yıldır kendi sesimi duymamışım gibi kulaklarıma garip gelmişti. Batunun aydınlık olan suratı gözlerimi açıp kapatınca karardığında yerimde doğruldum ve etrafıma bakmaya başladım.

Sınıfta olmamamız çok garip gelmişti, yürüdüğümü hatırlamıyordum bile. Kollarımı batunun belinden çektim ve kaşlarımı çatıp yüzüne baktım. Saat kaçtı, niye burdaydım, niye batuya sarılıyordum, cevap istercesine yüzüne baktım.

"Yürüdün ama hatırlamıyorsun sanırım, ne aldıysan. Neyse iki üç saattir yatıyosun okul bitti." Yorgun bir sesle konuştu ve olduğu yerde gerinip çenesini önünde birleştirdiği dizlerine yasladı, bu sayede pembe dudakları büzülmüş tatlı bir görüntü oluşmuştu.

"Bıraksaydın ya amına koyim." Gözlerimi sertçe ovuşturup ayağa kalktım ve sert zemine oturmaktan uyuşmuş olan götümü tekrar hissetmek amaçlı bacaklarımı biraz oynattım. Batu da benim gibi zorlukla ayağa kalkmış ve götünü tutmaya başlamıştı, sadece yattığımıza emin miyiz?

"Ne krizine girdin ki" batu ellerini ceplerine koyup kısık sesle mırılandı, sessiz bir ortamda olmasaydık duyamazdım bile.

"Kankam sana ne?" sinirli ve hafif yüksek sesim boş odada yankılanmıştı, neden sorduğunu bile anlayamıyordum. Onun niye umrundaydı ki? Bunca saat Yanımda beklemesi bile garipti.

Onu umursamadan okulun çıkışına yöneldim ve dışarıya çıktım, buz gibi hava ani bir titreme verirken bahçenin ön kapısına yöneldim, güvenlik varsa da uyuyordu zaten hep. Hızlı ve sesli adımlarla okuldan çıktım ve adımlarımı minibüs durağına yönlendirdim. Arkamdaki adım seslerinden batunun da benimle geldiğini duyabiliyordum. Göt cebimden arkadaşımdan arakladığım kaçak sigarayı çıkardım ve naylon poşeti zorlukla açıp içindeki dalı dudaklarımın arasına koydum, tekrardan elim göt cebime gitti ve çakmak aramaya başladı fakat çakmak olmadığı için kısıkça küfür etmiştim. Etrafıma bakıp çakmak isteyecek insan aradım fakat etrafta kimse yoktu, o kadar da geç değildi ki neden insan yoktu anlamamıştım. Minibüs durağına geldiğimizde iki elimi de belime koyup ağzımda sigarayla beklemeye başladım.

Burnumun ucunda hissettiğim ısı ve çakmak sesiyle gözlerimi hafifçe araladım ve önümde sigaramı yakan batuyla karşılaştım. Karanlık sokakta yüzüne vuran tek ışık çakmaktı, turuncu ışık beyaz kirpiklerini ve açık mavi gözlerini sarıya çevirmiş, parlıyordu. Rüzgardan oraya buraya giden ateşe kaşlarını çattı ve elleriyle sigaranın ucunu siper edip tekrardan yaktı. Ciğerlerime dolan dumanla sinirlerim gevşerken gözlerimi kapatmak istedim fakat önümde duran manzara istemsizce çok ilgimi çekmişti ve gözlerimi bile kıpırdatamaz hale gelmiştim. Kollarını kendine sarmış kocaman göz bebekleri ile gözlerime bakıyordu. Boyu benden kısa olduğu için gözleri bana bakarken daha da kocaman oluyorlardı.

Hafifçe gülümseyip gözlerini kaçırdı ve arkasını dönüp bana biraz daha yaklaştı, gözlerim ensesinde, omzunda, kulaklarında, ve minibüslere bakarken hafifçe bana dönen yan profilinde gidip geliyordu. Tuzlu karamel kokusu burnuma vurmaya başladığında derince bir iç çektim ve batuya da da yakınlaşıp çenemi kafasına koydum. Kokunun adresinin tam üstüne kondum denebilir. Batu ne olduğunu kavrayamamış ve hafifçe kafasını yukarı kaldırıp yüzüme bakmıştı, dudaklarımın arasındaki sigarayı sağ elimle alıp dumanı aşağı doğru suratına üfledim ve yüzünü buruşturmasını izledim. Sağ kolumu boynunun etrafından geçirdim ve batuyu kendi vücuduma yasladım, sanki doğru ilerliyormuşumcasına kasılan vücudum soğuk havayla beraber hafifçe titremişti. Batuyla temas haline olmak hiç yaşayamadığım sıcak anılarımı tetikliyordu sanki, kokusu o kadar huzurlu hissettiriyordu ki.
Batu elini boynuna sardığım koluma koydu ve hafifçe gezdirdi, kafasını omzuma yaslayıp aşağıdan bana bakmaya başladı. Sigaradan uzun bir duman alıp yavaşça dışarıya üfledim. Batu vücudunu bana saha çok yaslayıp vücudumun içine girmeye çalışırken sırıtıp sigaramdan bir duman daha aldım, hiperaktif yaramaz bir çocuk gibi sürekli hareket edip bana yaklaşması komiğime gitmişti.

"Kardeşim, bir sonraki minibüs iki saat sonra gelecek haberiniz olsun, binecekseniz binin."

Aniden gelen korna sesiyle koktum ve bakışlarımı batudan çekip minibüsün kapısından içeriye baktım. Şöför elindeki nakit parayı sayıp önündeki kutucuğa yerleştirmişti.

"Kadıköye gidiyo mu abi?" Kollarımı batunun boynundan çektim ve çük kadar kalmış sigaraya bakıp minibüsün kapısına yaklaştım, minibüsün içinde iki kişi falan vardı.

"Gider abim geç." Şöför sigarasını camdan üfleyip konuştu. Arkamdaki batuya baktım ve kafamla gel işareti yaptım. Sıcak minibüsün içine girdiğimizde batu benden önce davranıp para uzatmıştı bile.

"İki öğrenci alır mısınız." Minibüsçü abi arkasını dönüp şöyle bi bana baktı ve bir şeyler geveleyerek para üstünü uzattı.

Ne bakıyon amcık gayette öğrenci gibi duruyorum.

Avare | gayWhere stories live. Discover now