İnsanın düştüğü durumlar

45 3 10
                                    

Yüzümde hissettiğim sıcaklıkla gülümseyip yattığım yere daha çok yayıldım, ne zamandan beri yatağım bu kadar rahat olmuştu? Gözlerim kapalı karnımı kaşıdım ve karnıma değen sıcaklıkla daha da mayıştım. Kuş sesleri ve konuşma seslerini daha net duymaya başladığımda kendime gelip gözlerimi açtım. Ne oluyor lan.

Hızlıca yerimde doğruldum ve bulanık gözlerle etrafımı incelemeye başladım, evimde değildim, osmanda da değildim, sidik de kokmuyordu, omzumda yatan 50 yaşında bi fahişe de yoktu? Elimi cebime atıp telefonumu çıkaracağım sırada olmayan pantolonumla kaşlarımı çattım ve üzerimdeki kedili battaniyeyi üzerimden sertçe çektim. Pantolonum olması gereken yerde değildi, pantolonum bacaklarımda değildi. Ellerimi yüzüme kapatıp dün ne olduğunu düşünmeye başladım. Osmanla tüttüre tüttüre gezmiştik ve sonrasında osmanı bıraktığımı ve biriyle konuştuğumu hatırlıyordum. Uyurken götüme kaçan boxerimi düzeltip ayağa kalktım, kalkar kalkmaz dönen başım ve midemle tekrardan yatağa oturdum ve ellerimi iki yana koyup gözlerimi kapadım. Ağzımda nedense garip bi kimyasal tadı vardı, kim bilir ne yapmıştım.

Yere düşmüş olan pantolonumu fark ettiğimde uzanıp cebinden telefonumu çıkardım, şarjı yoktu. Telefonu elimde çevirip etrafta şarj aleti var mı diye bakındım. Prizde gördüğüm şarj aletiyle kendimi yere atıp emekleyerek şarj aletine ulaştım ve bir kaç yanlış deneme sonucu telefonumu şarja taktım. Bu sırada açılan kapıyla elimdeki telefon yere düştüğünde şaşkınca kapıya baktım.

"Uyanmışsın." Karşımda batuyu görmemle kaşlarım havalandı ve ayağa kalktım. Ensemi kaşıyıp gergince gözlerine baktım.

"Ben nasıl buraya düştüm amına koyim." Anlamaz bir şekilde söylendim. Batu beyaz saçlarını karıştırıp kapıyı kapadı ve kapıya yaslandı, üzerinde bol lacivert bir tişört altında ise uzay gemili baldırlarında biten kısa bi şort vardı. "Noldu dün, bok falan mı yedim ayrıca ben."

" dün nasıl bir kafadaysan, her şeyi yemeye çalıştın." Bıkkınca söylendi ve bileğini bana uzatıp mırıldandı sessizce. " ben de dahil." Ağzım kolunda gördüğüm ısırık iziyle açılırken gözlerimi kapadım ve utanç içinde yüzümü kapadım.

"Yürü cafer, sana diyorum" uzun boylu çocuk önündeki gencin onu çekiştirmesiyle hareketlendi ve merdivenlerden onunla beraber çıkmaya başladı, beyaz saçlı çocuk ondan beklenilmeyen bir güçle arkasından caferi sürüklemeye başlamıştı, ama caferin kafa bir milyondu.

"Sessiz ol tamam mı." Kahverengi kapının önüne geldiklerinde batu sessizce cafere söyledi, cafer duyamamış gibi yapıp batunun yüzüne yaklaştı ve "efendim?" Diye bağırdı. Batu elini caferin ağzına bastırmasıyla sonuna doğru sesi boğuk çıkmıştı. Bir eli uzun boylu çocuğun dudaklarına kapanmış diğer eliyle de kapıyı açmaya çalışıyordu. Bi kaç cızırtı sesiyle açılan kapıyı ittirip caferi içeriye çekti.

"Batu? Bulabildin mi oğlum?" Batu caferi odasına sürüklerden bir yandan da annesine seslenmişti. "Buldum buldum." Caferi odasına soktu ve odadan çıkıp kapıyı yüzüne kapadı. Cafer yoğunlaşan karamel kokusuyla derin bir nefes aldı ve duvarlarını süsleye posterlere göz gezdirdi. Bu sırada batu da annesine aldığı pedi banyonun kapısından uzatmıştı. "Çikolata da aldım sana." Batu kapıyı kapatırken konuştu. Annesi gülmüş ve bir şeyler söylemişti lakin kapattığı kapıdan dolayı batu duyamamıştı. "Ben odamdayım, poşeti bıraktım mutfağa hadi iyi geceler." Beyaz saçlı çocuk kapıyı tıklatarak konuştu, babası uyuduğu için bağırmamıştı. Annesi onu onayladığında adımlarını hızlandırıp kendi odasına girdi ve hızlıca arkasından kapıyı kapatıp kilitledi.

"Bu elmalar bozulmuş." Cafer ağzı dolu bir şekilde elindeki elmaya bakarak söylendi. Batu ne dediğini anlamlandıramayarak cafere baktı ve elindeki elma şeklinde olan mumu yemeye çalışan caferle sessizce kahkaha attı. "Geri zekalı mum o!" Koca parmaklarının arasındaki ısırık izi olan mumu aldı ve inanamayarak cafere baktı. Gözleri elma şeklindeki diğer mumlara kaydığında hepsinde ısırık izi olmasıyla derince bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. Hayır sinirlenmemişti, annesi duyup gelmesin diye kahkahasını içine atmaya çalışıyordu, yoksa annesi gülüşen çocuğun neye güldüğünü merak edip odaya dalabilirdi. Batu pek kahkaha atmadığı için annesi kesin gelirdi. İki eliyle kendine yelpaze yapıp serinlemeye çalıştı.

"Taşşak topu." Cafer elindeki beyaz, içi su dolu stres topunu elinde sıkarak batuya baktı. Batu caferin dediği şeyle gözlerini devirip ne yapacağını bilemez bir şekilde ensesini kaşıdı ve daha iyi düşünmek için bakışlarını tavana çıkardı. Cafer elindeki beyaz topun yumuşaklığına ve pürüzsüzlüğüne aldanıp avucunun arasındaki topu dudaklarına yaklaştırdı ve ağzını araladı. Acıkmıştı.

"Cafer, ayılman için ne yapsam bilemi-" ve pat "-yorum" batu sessiz küfür etti ve yüzünde patlayan stres topunu caferin parmakları arasından sertçe alıp komodine koydu. Yüzüne patlayan topla afallayan caferi yatağa itti ve oturmasını sağladı. Bu sayede caferin kafası batunun göğüsüne geliyordu. Batu peçete almaya üşenip tişörtünü sıyırdı ve caferin yüzündeki ıslaklığı silmeye başladı. Caferde ellerini tutunmak amaçlı batunun baldırlarına yerleştirmişti.

"Gerçekten dayaklıksın, oğlum rahat dursana." Sinirden yanakları pembeleşmiş çocuk sessizce cafere atarlandı. Kahverengi gözlü çocuk gözlerini batunun açılan karnında gezdirip dudaklarını yaladı, batu alnını sildiği için şu an tişörtünün altında kokusuyla afallamıştı. Sırıtıp hafif sakallı yanağını batunun pürüzsüz ve sıcak karnına yasladı. Caferin üşüyen yanakları ısıyla ısınırken gözlerini kapattı. "Hasiktir, çok soğuksun lan!" Caferin soğuk ve pürüzlü yanağı ile irkilip siyah saçlarından kavradı ve karnından uzaklaştırmaya çalıştı," cafer çekil." Söylenmesiyle daha çok yapışan suratla batu gözlerini kapadı ve çenesini
Önündeki sigara kokulu saçlara yasladı ve soluklandı. "Döveceğim seni, konuşmuyor bi de."

Batu kapı sesi duyduğunda rahatça bir nefes verdi ve kendini salmış bedenin boşluğundan yararlanıp omuzlarından yatağa itti. Ceset gibi yatağa çakılmış cafer kaşlarını çatıp esnedi.

Batu gözlerini devirip, kilitli kapıyı açtı, kapıyı sessizce araladı ve parmak uçlarında mutfağa doğru ilerledi. Beyaz saçlarını arkaya attı ve buzdolabını açıp içine baktı. Sabah annesi işe gideceğinden rahattı, babası da arkadaşlarıyla buluşacaktı. Anne ve babası pek evde durmazdı zaten. Annesinin pastanesi olduğu için buzdolabında bir sürü tatlı oluyordu genelde. Batu üzerinde kendi adının yazdığı plastik kutuyu çıkardı ve tezgaha koyup buzdolabını kapadı. Genelde herkes kendi tatlısını ayırır ve adını yazardı, yoksa babası hepsini bitirir ve niye bana bırakmadın diye sorduklarında da 'üzerinde bi isim göremedim' deyip geçiştirirdi. Beyaz çikolatalı sufle vardı.

Ensesinde hissettiği soğuk nefes ile batu irkilmiş ve nefesini tutmuştu. "Çok tatlı kokuyosun lan sen." Cafer ilk geldiğinden beri kurduğu ilk uzun cümleyle batuyu gülümsetmişti. "Annem çok güzel tatlı yapar, denemek ister misin?" Beyaz saçlı çocuk kutunun kapağını açtı ve tam arkasını dönecekken boynunda hissettiği acıyla irkilip sinirli bir şekilde arkasını döndü. "Napıyosun lan?" Fısıldayıp elini ensesine attı ve tükürüğü sildi.
"Deniyorum işte." Tezgaha daha da yakınlaşıp batuyu tezgahla arasına sıkıştırdı ve çocuğun ensesine attığı elinden bileğini tutup kavradı. Batu bu hamle ile tedirgince kahve gözlere bakmış ve yutkunmuştu.

"Cafer sapık gibi davranıyosun şu an."

Batu bileğinde hissettiği dudaklarla gözlerini kapadı ve tezgahtaki elini caferin deri ceketine atıp sıktı.

"Cafer.."

Avare | gayUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum