Deal with the Pain

115 16 0
                                    


   Yola çıkarken cumartesi gecesini de orada geçireceğimizi düşünerek hareket etmiştik, fakat tam şu anda cumartesi gecesinin bittiği ve pazar gününe başladığımız gecenin saat üçünde evimizin bulunduğu apartmana doğru adımlamış, sessizlik içinde asansöre geçmiştik. Bitkin bedenimi asansörün duvarlarından birine yasladığımda elimdeki çantayı yanımdan yere bırakmıştım. Zayn'inse gözleri üzerimde dolanıyordu. Onu aldırmadan beklemeye devam etmiştim.

   Babasının mezar ziyaretinden sonra sanki dili bir bıçakla kesilmiş gibi derin bir sessizliğe bürünmüştü. Herkes kötüydü, geçen yılki doğum günü, ölüm yıldönümü, her biri kötüydü. Fakat Zayn enteresan bir şekilde bu sefer her şeyi içine atmış, tek bir damla gözyaşı bile dökmeden çevresini izlemekle yetinmişti. Mezarlıktan evlerine döndükten sonra onun sadece yeğeni Zaneyah ile ilgilenirken ufak bir şeyler mırıldandığını görmüştüm o kadar. Akşam yemeğini yedikten sonra herkes oturma odasına çökmüş Yaser'in fotoğraf albümünü inceliyordu. Bense kenarda küçük sehpanın yanında Zaneyah ile kurulmuş, onun boyamasını yapmasına yardım ediyordum. Yaser'in fotoğraflarını incelemek istemiyordum. Bunu daha önce defalarca yapmıştık. Şu an bunu istemiyordum çünkü onu kaybettiğimizden beri oğlunun yüzünde her gün gördüğüm sima bana onu anımsatıyor, onu unutmamı imkânsız hâle getiriyordu. Belki de Zayn zaman geçtikçe babasına ne kadar benzediğini asla anlayamayacaktı ama benim ona baktığımda gördüğüm en büyük şey her zaman Yaser olacaktı.

   Mezarlıkta veya sonrasında duygularımı içime gömdüğüm için eve bir an önce girip kendimi duşa atmak ve içimi boşaltana kadar ağlamak istiyordum. Çünkü tek acı yaşayan onlar değildi. Ama diğer birçok şey gibi bunu da bilmiyorlardı. Bu yüzden akşam yemeğinden sonra yaşanan o sakin anda, Zayn'in ansızın artık kalkmamız gerektiğini, yolun uzun süreceğini söylediğini duymak, irice açılmış gözlerle ona bakmama sebep olmuştu. Sadece ben değil, herkes şaşırmıştı. Annesi kaşlarını çatıp bu gece de kalacağımızı düşündüğünü söylediğinde, ben de aynısını düşünüyordum ama Zayn gece eve ulaşması gerektiğini, pazar günü işiyle ilgili halletmesi gereken meselelerin olduğunu savunarak bana uzun uzun bakmıştı. Yorum yapmamıştım, açık konuşmak gerekirse eve erken gitmemiz demek benim daha çabuk rahatlamam demekti. En azından kendi yatağıma uzanıp içime gömdüğüm acımı rahat rahat yaşayabilecektim. Bu sebeple sessizce Zaneyah'ın yanından kalkmış, eşyalarımızı toparlamak için diğer odadaki çantalarımızın yanına geçmiştim. Zayn'in neden bir anda böyle bir psikolojiye büründüğünü anlamamıştım ama dediğim gibi, işime gelmişti.

   Asansörün durduğunu işaret eden sesten sonra kapalı olan gözlerimi açarak açılan kapılara baktım. Ardından uzanıp yere bıraktığım çantayı alacaktım ki, Zayn'in atılarak benden önce davranması ve çantayı alarak asansörden çıkması öylece arkasından bakmama sebep olmuştu.

   Derin bir nefes alarak kendimi hızlıca toparlayıp onu takip ettim. Hızlı adımlarla önüne geçip çantamdan çıkardığım anahtarlarımla kapıyı açmış, içeri geçmesini beklemiştim. O geçtikten sonra ben de eve girmiş, kapıyı arkamızdan kapatmıştım. Onun arkasından ben de yatak odamıza ilerleyip içeri girdiğimde elindeki çantaları dolabın yanına koyuşunu izledim.

   Hayalet gibi adımlarla çantaları tamamen yok sayarak dolaba ilerledim ve içinden kıyafetlerimi alarak banyoya doğru ilerledim. Zaten konuşmazdık ama şu an ne konuşacak ne de herhangi bir çantayı boşaltacak kadar bile hâlim yoktu. Sadece suyun altına geçmek ve sakinleşebilmek istiyordum. Çünkü göğsümdeki ağırlığın iyice arttığını hissedebiliyordum.

   Banyonun kapısını arkamdan kapatıp kendimi duşun altına attığımda bir müddet gözlerim kapalı öylece suyun altında durdum. Lanet olsun ki, onu çok özlemiştim ve o öldüğünden beri içimde gitgide büyüyen bu boşluk artık katlanılmaz olmaya başlamıştı. Öldüğü günden beri kendim gibi hissetmiyordum. Ve bu gerçek artık canımı acıtıyordu.

All Too Well / z.mWhere stories live. Discover now