Thinking About the Future

94 13 3
                                    


   Evimizde, geniş salonumuzun kanepesinin iki ucunda bedenlerimiz birbirine dönük olacak şekilde öylece oturmuş, elimizdeki biralarla birlikte restoranda yarım kalan sohbetimize devam ediyorduk. Oradaki sohbetin ardından eve gitmek ve kalan sohbete evde devam etmek istediğini söylemişti. Ona saygı duymuştum, özellikle insanların bulunduğu bir ortamda duygularını gizlemeye çalışmak onun için oldukça zor oluyordu. Bunun farkındaydım. Her zaman böyle olmuştu, ailesinin yanında bile kendini tutar, duygularını yalnız kaldığı ilk anda ortaya çıkarırdı.

   Dalgın gözleri üzerimde gezinirken, restoranda olduğundan çok daha rahat görünüyordu. Takım elbisesini üzerinden çıkardıktan sonra soğuk kış günü sıcak olan odada koyu renk bir tişört ve rahat bir eşofman altıyla karşıma kurulmuş, kanepenin arkasına yasladığı kolu ve elinde dengede tuttuğu uzun bira şişesi ile birlikte sohbete gireceğimiz anı bekliyor gibiydi. Belirtmeden edemeyeceğim bir şekilde üzerindeki basit kıyafetlerle bile fazlasıyla iyi görünmeyi bir şekilde başarabiliyordu. Bense tepemde rastgele topuz yaptığım saçlarım ve üzerime geçirdiğim gecelikle beraber oldukça yorgun görünüyor olmalıydım.

"Öldükten sonra onunla keşke daha fazla zaman geçirmiş olsaydım düşüncesinin pişmanlığını her an hissettim. Ama senin anlattıklarından sonra pişmanlığımın daha da büyümesine engel olamıyorum." Titrek bir nefes alarak devam etti.

"Onunla daha fazla zaman geçirebilirdim, onunla daha fazla ilgilenebilirdim. Belki o zaman ilgiyi başkasında arama ihtiyacı duymazdı." Elimdeki şişeden büyük bir yudum aldığım sırada başımı sallayarak onu onayladım. Böyle düşünmekte haklı olduğunu biliyordum.

"Seni karşıma çıkarıp tanıdığı bir garson kız olduğunu söylediğinde altından bu kadar derin duygular çıkacağını asla tahmin etmezdim." Elimdeki şişeyi kanepenin hemen yanından yere bıraktıktan sonra kollarımı kendime çektiğim bacaklarıma sararak gözlerine bakmayı sürdürdüm.

"Aramızda buzdan duvarlar olsa da, evlendiğimiz günden bu yana bir şekilde yanımda olmaya çalıştığını biliyorum. Benim için yaptıklarını bana duyduğun büyük aşk yüzünden değil de sadece nazik ve iyi bir insan olduğun için yaptığını biliyorum, bunun için sana sonsuza kadar minnettar olacağım. Ama babam için yaptıkların..." Yutkunup o da birasından büyük bir yudum aldıktan sonra benim gibi şişesini yere bırakıp eski pozisyonuna geri dönerek devam etmişti.

"Onun için yaptıklarının karşılığını sana asla ödeyemem." Yutkunup başımı iki yana sallarken usulca mırıldanmıştım.

"Onun için yaptığım her şeyi onu çok sevdiğim için yaptım, Zayn. Bu bir zorunluluk değildi, her zaman ona iyi hissettirmek istedim ve bunun için de elimden geleni yaptım." Ne düşündüğünü tam olarak anlayamasam da, kaşları çatılıp da yüzü acıyla büküldüğünde bana doğru fısıldamıştı.

"Cenazede, geçen seneki doğum gününde ve ölüm yıldönümünde... Acın bu kadar büyükken sadece bizimle ilgilendin, benim ve ailemin yanında oldun. Misafirlerle ilgilendin." Yutkunup başını iki yana salladı.

"Belki de benimle aynı kaybın acısını yaşarken, kendini unutup bizi iyi etmeye çalıştın. Sana bunu yapmaya hakkımız yoktu." Görüşümü bulanıklaştıran yaşlar, gözlerimi kırptığım ilk anda yanaklarıma doğru akmıştı. Fısıldadım.

"Kendini suçlama. Bilmiyorlardı, bilmiyordun." Çenesini sıkıp yeniden yutkunurken, kanepenin diğer ucundan uzanıp bana yaklaştı ve kollarımı sıkıca tutarak beni kendine doğru çekti. Kolları çevreme dolandığı sırada sesinden acının aktığına yemin edebilirdim.

"Özür dilerim." Derin bir nefes alıp devam ettiği sırada kollarımı usulca gövdesine dolamıştım.

"Sana bunları yaşattığımız için özür dilerim." Başımı göğsünden kaldırıp kızarmış gözlerine baktım. O da kendini tutmuyordu.

All Too Well / z.mWhere stories live. Discover now