Make This Real

90 10 14
                                    

"Tanrı aşkına, sana yemin ediyorum ki o adam burada patronu dışında hiç kimseyle tek kelime bile etmiyor. Etmesi için aşırı derecede sıkışmış olması lazım, öyle düşün." Derin bir nefes alarak büyük bir yudum aldığı kahvesini masasına bırakırken yüzünü buruşturup ekledi.

"Ve bu adamın durup da bir anda seninle konuşası tutuyor. Benim karımla!" Masaya yasladığım dirseğimle birlikte elimi dudaklarıma kapatmış kendimi tutmaya çalışıyordum ki son cümlesi resmen patlamama sebep oldu. Gülmeyi kesemeden arkama yaslandığım sırada Zayn gözlerini devirerek sitem etti.

"Gülme, ben çok ciddiyim. Az önce ikiniz de suratlarınızdaki saçma gülümsemelerle sohbet ederken dışarıdan bana nasıl göründüğünden eminim ben." Derin birkaç nefes alarak gülmeyi kesmeye çalıştığım sırada ona bakıp kaşlarımı havaya kaldırmıştım.

"Bana kötü karakter muamelesi yaptı, Zayn. Buz gibi mizacımla ofisimdeki insanlara kan kusturduğumu düşünüyor. Emin ol, olaylar hiç düşündüğün gibi değil." Gözlerini yeniden devirdi ve bu sefer gayet bariz bir kıskançlıkla homurdandı.

"Flört etmiş işte, gördün mü? Kesinlikle sana karşı ilgisi var." Kaşlarımı çatarken inanamıyormuş gibi ona baktım. Suratındaki ifade gittikçe daha da düşüyordu ve tam şu anda durmam gerektiğini düşünüyordum.

"Adamın bana Killer Frost benzetmesi yapmasında nasıl bir flört olabilir ki?" Zayn sinirle nefesini vererek açıkladı.

"Erkeklerde durumlar sandığın kadar şeffaf işlemez, Bells. Genelde bu tip ters göndermelerle karşı tarafın dikkatini çekmeye çalışır, sonra da akılda kalıcılığı arttırmaya oynarız. Gördüğün bütün ters tepkilerin sebebi aslında karşı taraftan hoşlanmış olmamızdır. Hangi yaş grubuna gidersen git, erkekler temelde böyle işler." Kafam karışırken kaşlarımı kaldırıp ona baktım. Yeni bilgiler edinmek bazen beni şaşırtıyordu. Ve geçmişimdeki erkeklerin başlangıç noktalarını düşünüp de bir nevi haklı olduğunu görmekse beni kısmen dehşete sokuyordu.

"Sen de mi öyle yapıyordun?" Omuz silkerek arkasına yaslandığında umursamaz bir ifadeyle cevaplamıştı.

"Lisede veya üniversitede, fark etmez, genelde uyguladığım tarife buydu, evet." Kaşlarım geri düzelirken önüme dönmüş ve sehpanın üzerine uzanıp kahvemi elime alarak ağzımın içinden mırıldanmıştım.

"Kişi kendinden bilir işi." Kaşları çatılırken bana doğru konuştu.

"Hadi ama, gözünde Oliver ile aynı konumda olamam." Kahvemden aldığım küçük bir yudumun ardından ona bakmadan cevapladım.

"Gözümde hiçbir zaman Oliver ile aynı konumda olamazsın çünkü sen benim kocamsın." Bir müddet sesi çıkmayınca ona bakma ihtiyacı hissetmiştim.

   Dirseği sandalyesinin kolundayken, elini hafifçe dudaklarına doğru yaslamış öylece bana bakıyordu. Gözlerindeki bakışı tam olarak anlayamasam da, orada huşu dolu bir ifadenin doğduğunu yakalayabilmiştim. Bir müddet bana bakmayı sürdürdükten sonra derin bir nefes alarak kendi kendine mırıldanmıştı. İnkâr edemezdim, güzel bir adamdı.

"Bunu içten bir şekilde söylüyor olman beni bazen şaşırtıyor." Kaşlarım havaya kalkarken, arkama yaslanıp gözlerine bakmayı sürdürdüm.

"Neden ki, öyle değil misin?" Hafifçe omuz silktiğini gördüm.

"Öyleyim ama yaşadığımız şeylerden sonra bunu senden duymak gerçekmiş gibi hissetmeme sebep oluyor." Dürüstlüğü beni şaşırtırken, sohbetin bir anda farklı bir yöne saparak ağırlaşması düşünmeme sebep olmuştu.

   Haklıydı. Bir buçuk sene boyunca rol yapmışken, karı koca olmak dışında her şeydik. Ve şu sıralar kendi adımıza çaba gösterdiğimiz süre zarfında bu durum beni de şaşırtıyordu. Ama gerçekler ortadaydı, her ne kadar ailelerin yanında rol yapıyor olsak da asıl gerçek bunun gerçek olmasıydı. Ben onun karısıydım ve o da benim kocamdı. Ve bunu gerçek kılmak için elimizden geleni yapıyorduk. Ama bu sefer görev sorumluluğu yoktu. Yaşananlar tamamen gerçekti.

All Too Well / z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin