001

842 78 681
                                    

Herkese merhaba! Yeni bir kurgu ile karşınızdayım. Yabancı hayranlar tarafından yazılan çok fazla Joseph Quinn kurgusu var ama bizde olmadığını fark ettim. Zaten uzun zamandır aklımda bir kurgu vardı ama Eddie kurgusuydu, ben de onu biraz değiştirip Joseph'e uyarlamaya karar verdim. Ben yazmaktan çok zevk alıyorum umarım siz de okurken çok eğlenirsiniz. Sizinle beraber gülmek, ağlamak, şaşırmak ve konuşmak çok güzel oluyor bu yüzden yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. Bölüm sonunda da şimdiye kadar beni hiç yalnız bırakmayan, destekleyen, beni güvende hissettiren herkese ithafta bulunacağım. Unuttuğum ve gözümden kaçan herkesten özür dilerim. Kitaplarımı okuyup okumuyor olmanız önemli değil, burada olduğunuz için teşekkür ederim.

• ° • °• ° • °• ° • °• ° • °• °

New York City. Sürekli bir koşuşturmacanın olduğu, insan trafiğinin araba trafiğinden daha fazla olduğu ihtişamıyla ünlü şehir...

Bazen kafamı toplamak için küçük bir kasabaya taşınmak ve bahçeli evimde huzur bulmak için dua ediyordum. Bir yandan da alıştığım bu tempolu hayatı ve beton yığınları arasındaki güzel ışıklı manzarayı nasıl arkamda bırakacağımı düşünüyordum. Metrobüs üst geçitten geçerken pencereden dışarıya baktım.

Karşıdan karşıya geçmeye çalışan insanlar, iş çıkışı olduğu için tıkanmış bir trafik, batan güneşle beraber mağazalardan etrafa yayılan sanki Noel arifesindeymişiz gibi yanan renkli ışıklar... Yağmur atıştırmaya başlamıştı. Birkaç kişi temkinli olduğu için yanlarında şemsiye taşıyordu. Diğerleri ellerindeki poşetleri veya ofis çantalarını başlarına tutup yağmurdan olabildiğince hızlı kaçmaya çalışıyordu. Pencereden aşağı doğru akan su damlalarına baktım. Birbirleri ile yarış hâlindelerdi.

Metronun içindeki kalabalığın sesi uğultuya dönmüştü. Sadece birkaç dakikada bir gelen durak anonsu yapan kadının sesi seçiliyordu. Kolumdaki saate baktım. Julia çoktan eve gelmiştir diye düşündüm. Sonra titreyen telefonumu cebimden çıkardım. Arayan Julia'ydı.

Julia: Skyler ne kadar yolun kaldı?

Başımı kaldırıp durakların yazılı olduğu ekrana baktım.

Skyler: Bir durak sonra iniyorum. Bir şey lazım mı?

Julia: İçecek bir şey kalmamış. Onun dışında her şey tamam, seni bekliyorum.

Skyler: Pekâlâ, markete uğrarım. Yemekte ne var?

Julia: Mantarlı kremalı tavuk sote ve kızartma. Seversin değil mi?

Gülümsedim. "Eminim çok güzel olmuştur. Gerçekten çok açım."

Telefonu kapattıktan sonra açlıktan imdat diye bağıran karnımı tuttum. Julia benim ev arkadaşımdı. Anaokulu öğretmenliği yapıyordu ama her zaman aşçı olması gerektiğini söylerdim. Çünkü gerçekten yemekleri harikaydı. Onun işi öğlene kadar sürdüğü için erkenden eve geliyordu. Ben ise akşam beşe kadar sürünüyordum.

Durakta inince hemen metro istasyonundan yukarı merdivenlerden çıktım. Soğuk havanın ve hâlâ atıştıran yağmurun kokusunu içime çektim.

Sokağın tam köşesine denk gelen yüksek bir binada, apartman dairesinde oturuyorduk. Salonumun üç oda büyüklüğünde camlarla kaplıydı. Odalarımızın küçük olması önemli değildi çünkü genelde zamanımızı salonda geçiriyorduk. Mutfak da Amerikan tipi salonla birleşik olunca, odalara sadece uyumak için gidiyorduk.

I'm in love with Joseph QuinnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin