002

429 66 294
                                    


Küçücük kıyafet dolabımın içinde kazağım nereye gitmiş olabilir diye düşünüyordum. Bir yandan da dolabın içinde bir savaş veriyordum.

Skyler: Julia, mor kazağım sende mi?

Banyoda saçını kurutmakta olan julia'yı bağırdım. Zaten dışarı çıktığında saçı yeniden ıslanacaktı. New York'ta yağmur başladığı zaman en az bir hafta boyunca durmazdı. Julia sesimi duymadığı için banyoya gittim. Beni görünce fön makinesini kapattı.

Julia: Ne dedin?

Skyler: Mor kazağımı bulamıyorum.

Julia: Sanırım kirli sepetinde görmüştüm. 

O fön makinesini yeniden çalıştırırken arkasından dolanıp kirli sepetinin kapağını açıp baktım. Giyeceğim kazak da kirlideydi. Oflayarak banyodan çıktım ve odama geri döndüm. Yerde elime ilk geçen kazağı üzerime geçirdim.

Kapının önünde botlarımı giyerken Julia içerden bağırdı: Bugün geç gelebilirim, Jake ile sonunda randevuya çıkıyoruz.

Gülümsedim. Anahtarları alıp kapıyı açtığım sırada postacı ile karşı karşıya geldik. Elime birkaç zarf verip imza aldı ve gitti. Zarflara tek tek hızlıca bakıp vestiyere bıraktım. Genel olarak üyesi olduğumuz mağazaların fırsat indirimleri ve faturalar gelmişti. Benim adıma da bir bankadan zarf gelmişti. Borçlarla alakalı bir şey olduğunu düşünerek merdivenlerden inerken hemen açtım. Fakat sadece doğum günümü kutlamak için bir yazı göndermişlerdi.

Bugün doğum günümdü. Doğum günüm olduğunu da bankanın gönderdiği mektupla hatırlıyordum. Çevremdeki insanların hatırlamıyor olması normaldi. Zaten çevremde de pek insan yoktu. Ailemden sadece Tommy ile görüşüyordum.

Eskiden bunun gibi özel günlere çok özenir ve önem verirdim. Ama artık benim için sıradan bir gün hâline gelmişti. Bir yaş daha yaşlandım ve ölüme bir yaş daha yakınlaştım. Hadi bunu kutlayalım.

Binadan çıkıp şemsiyemi açtım ve durağa doğru yürüdüm. Normalde metro ile gidip geliyordum ama bu havada ve bu saatte nefes darlığından ölmek istemiyordum. Otobüsün de pek bir farkı yoktu ama en azından daha hızlı gideceğim yere varıyordum. Şemsiyenin varlığı ile yokluğu bir şey ifade etmiyordu çünkü göz gözü görmüyordu. Ellerime doğru üfleyip ısıtmaya çalıştığım sırada durmadan çalan korna sesine de içimden sövüyordum. Birkaç metre ileride siyah bir araç durmuş habire kornaya basıyordu.

Otobüsün gelip gelmediğine bakmak için yolun diğer tarafına dönüp rahatsız edici sesi duymamaya çalıştım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Otobüsün gelip gelmediğine bakmak için yolun diğer tarafına dönüp rahatsız edici sesi duymamaya çalıştım. Bu sefer de arabaya geri geri gelip tam önümde durdu. Yol tarifi soracak birisi olsa durakta duran onlarca insandan birisine sorabilirdi. Tanıdığım biri mi diye eğilip baktığım sırada benden taraftaki pencere yavaşça açıldı. Bu Joseph Quinn'di.

Joseph: Gideceğiniz yere kadar bırakabilirim Sky. Hava çok yağmurlu.

Sesini daha net duyabilmek için kaldırıma inip pencereden içeri başımı uzattım. Yağmur ve gök gürültüsü yüzünden yüksek sesle konuşmak gerekiyordu.

I'm in love with Joseph QuinnWhere stories live. Discover now