016

159 29 53
                                    

Joseph

Hiçbir şey hatırlamıyordum. Gözlerimi açtığımda biraz üşüdüğümü hissettim. Kötü bir rüya görmüştüm sanki. Başıma giren ağrıyla gözlerimi sıktım. Midem bulanıyordu. Gözlerimi açınca havanın neredeyse karardığını fark ettim. Derin bir nefes alıp gözlerimi ovaladım. Kusmak istiyordum. Boğazım ve gözlerim acıyordu. Bir anda üzerimde hiçbir şey olmadığını fark ettim. Neler olduğunu yavaş yavaş hatırlamaya başlamıştım. Skyler'a bir çiçek ve not gelmişti. Ardından elindeki mesajı gösterip bağıran bir kadın vardı... Sonra ne olmuştu?

Bütün bu olanlara o kadar sinirlenmiştim ki ağzımdan çıkan ve geri dönüşü olmayan kötü bir söz olmasın diye orayı terk ettim. Sinirimi ondan çıkaramazdım. Onu göremezdim. Ona zarar veremezdim. Bunu ölsem de yapmazdım. 

Bir şeyler kırmaya başladığımı ve ağladığımı hatırlıyorum. Bu gözlerimin acısını açıklıyor. Sonra Sydney gelmişti, sakinleşmem için bana bir şey verdi. Bu da boğazımın acısını açıklıyordu. Sonrasında da Skyler'la konuşmak için gidecektim. Gitmiş miydim?

Yanımda nefes alıp veren birinin sıcaklığını hissettim. Gözlerim yavaş yavaş bulanıklığın yerini netliğe bırakıyordu. Dönüp baktığımda sarı saçlar görüp kelimenin tam anlamıyla yataktan fırladım. Benim ani tepkimle yataktaki kişi bana döndü. O da çıplaktı. Bu Sydney'di.

Tanrım, ben ne yaptım? Skyler'ı aldattım mı?

Onu aldattım mı?

Üzerime pantolonu geçirip bağırmaya başladım. Sydney uyanıp saçma sapan şeyler zırvaladı. Ben sarhoş olabilirdim, hiçbir şey hatırlamıyor olabilirdim, ama o uyanıktı ve bilinci açıktı. Buna nasıl izin verdi?! Benim Skyler için canımı verecek kadar sevdiğimi bildiği halde nasıl beni buna alet etti?! Bağırmaya başladığımda ağlamaya başladı. Umrumda değildi. Bütün hırsımı duvardan çıkarıyordum.

Kapının açıldı ve kendimi dizginlemeye çalışarak kapıya baktım. Gelen Tommy'di. Dehşete düşmüş bir şekilde bize bakıyordu. Kendime o kadar kızgındım ki. Hayatımda aşık olduğum tek ve ilk insana bu pisliği yapabilecek kadar alçalmıştım. Gözlerimdeki yaşlar borusu patlamış bir musluk gibi durmadan akıyordu. Tommy hiçbir şey demeden arkasını dönüp gittiğinde bir şey diyemedim bile. Arkasından bile gidemedim. Gidip Skyler'a söyleyecekti ve ben onu hayatımın sonuna kadar kaybedecektim.

Yatakta oturup ağlamaya devam eden Sydney' baktım. Eğilip yerdeki çamaşırlarını elime alıp yatağa fırlattım. ''Beş dakika içerisinde burayı terk ediyorsun. Kendi iyiliğin için.'' dedim. 

Odadan çıkıp salona geçtim. Telefonu elime aldım. Ekranımda o vardı, Skyler. Gülen gözleriyle bana bakıyordu. Kendisine ihanet eden bu alçağa. Ellerim titriyordu. Şifremi girip rehbere baktım ve aklıma gelen ilk kişiyi, en çok ihtiyacım olan kişiyi aradım. Jamie'yi.

Telefonu neşeli bir sesle açtı. ''Ben de bugün bir şey eksik diyordum.'' dedi gülerek.

''Jamie...'' dedim titreyen sesimle. ''Ben çok kötüyüm. Ne olur gel. Dayanamıyorum.'' dedim. 

Hıçkırarak ağlıyordum. Jamie ne olduğunu sormadı, sorgulamadı, üzerime bile düşmedi. Tek dediği şey ''On dakikaya ordayım. Hemen geliyorum kardeşim.''di. Sonrasında telefonu kapattı. Yere çöktüm ve başımı bacaklarıma yasladım. Ellerimi de başıma koydum. Sydney giyinmiş, odaya girmişti.

Sinirle ayağa kalkıp yanına gittim ve kolunu tuttum. ''Sana gözüme gözükme demedim mi? Buradan gidiyorsun Sydney. Hayatımdan çıkıyorsun. Hayatımızdan. Bir daha seni görmek istemiyorum.''

''Ama...'' dediği sırada kolundan tutup itekleyerek dışarı çıkardım. Kapıyı kapatacağım sırada üst kattan gelen sesleri duyabiliyordum. Julia'nın ettiği küfürler binaya konser gibi yayılıyordu. Skyler'ın da orda olduğunu biliyordum ama sesini duymuyordum. Tommy'nin merdivenlerden inişini izledim. Az önceki yüzündeki o şaşkın ve korkunç ifade gitmişti. Sinirli ve boş, hissiz bir yüz ifadesi gelmişti.

I'm in love with Joseph QuinnWhere stories live. Discover now