BÖLÜM-53-ÇÖKÜNTÜ BAŞLAR

9.3K 413 11
                                    

İçerinin uğultusu beynime binlerce tokmakla vuruluyormuş hissi yaratıyordu.Tansiyonumun düştüğünü ve dizlerimin bağının çözüldüğünü hissetmiştim.Yeri boylamadan önce Işıl'ın bağırışını duymuştum ve bir el beni hızlıca kavramıştı.Gerisi karanlıktı.

Başımın ağrısıyla yattığım yerden doğruldum.Beynim yerinden çıkıyor gibiydi.Gözlerimi zorlayarak araladığımda bir yatak odasında olduğumu gördüm.Üzerimdeki yorganı güç bela itip oturur vaziyete geçmiştim.Kapı çaldı.Işıl elinde tepsiyle yanıma geldi.Dumanı tüten bir kase çorba getirmişti.

"Ben de tam seni uyandırmaya geliyordum.Saatlerdir açsın ve baygınsın."

Yanıma oturup tepsiyi komidine koydu,saçımı yüzümün önünden çekti.

"Nasılsın?"

"Başım çatlıyor,neler oldu?"

Işıl rahatsız bir şekilde yerinde kıpırdandı.

"Ekin'in seni öptüğünü hatırlıyor musun?"

Gözlerimi devirdim ve derin bir nefes verdim.Nasıl hatırlamazdım,hem de Toprak'ın önünde öpmüştü.

"Evet en son hatırladığım o."

"Sonrasında o seninle konuşan adamı yaka paça götürdüler,nereye gitti bilmiyorum belki Ekin biliyordur."

Toprak beni öldü biliyorsa Kuzey de aynı yalana inanıyor olmalıydı.Peki bana neden ihtiyacı olduğunu yazmıştı?

"O nerede?"

Muzip bir şekilde gülümsedi.

"Asıl soru biz neredeyiz.Kendi evine getirdi.İçerde oturuyor."

Elimle alnımı ovuşturdum.Midemden kursağıma kadar gelen öğürmeyi ittirmeye çalıştım ama boşaydı.Kapısı açık olan ebeveyn banyosuna koşup klozetin yanına çöktüm.Midemde kalan son sıvıları da kustuktan sonra ardımdaki duvara yaslandım.

Işıl beni izliyordu.

"Bence bir test yapmalıyız.Mide bulantın çok sık ve ortada hiçbir sebep yokken oluyor.Diğer belirtiler de var.Ne dersin?"

Yavaşça başımı salladım.Bunu kabullenebilir miydim bilmiyordum.Elimi refleks olarak karnıma atmıştım.İçimde bir can taşıyor olma ihtimali,Kuzey'in babalık edeceği benim annelik edeceğim bir bebek.Işıl koluma girip beni ayağa kaldırdı.

"Hadi biraz bir şeyler yiyelim beraber olur mu?"

"Tamam,duş alıp geliyorum."

Kapının kapanma sesini duyduktan sonra duşakabinin önüne geldim ve üzerimdeki giysileri çıkarttım.Her şey ağırlık yapıyordu.İçeri girip ellerimi musluğun kenarlarına koydum.Başımı eğip duvara yasladım.Gözümden akan bir kaç yaşın arasında suyu açıp üzüntümü de beraberinde götürmesini diledim.Vücuduma değen sıcak suyun tenimdeki soğukluğu yeterince alamadığını hissediyordum.Normal bir hayat istemiştim.Normal bir iş,evlilik ve sevdiklerinle geçireceğim bir aile.Hiçbiri şu an yanımda değildi.Suyu kapatıp bornoza sarıldım.Titreye titreye banyodan çıkıp gardrobun önüne geldim.İçi erkek kıyafetleriyle doluydu.Gri bir eşorfman altı ve siyah bir sweati üzerime geçirdim.Saçımdaki nemi alıp içeriye geçmiştim.Işıl mutfak masasını hazırlamış beni bekliyordu.Ekin de bana sırtını dönmüş şekilde masada oturuyordu.

Sandalyeyi çekip oturdum.Ben gelince onlar da yemeye başlamıştı.Bakışlarımı çorbadan çekmeden Ekin'e sorumu yönelttim.

"Neden böyle bir şey yaptın?"

Ses yok.Umursamaz tavırla kaldığı yerden yemeğini yemeye devam ediyordu.Sanki sesimi hiç duymamış gibiydi.Bu tavırlardan çok sıkılmıştım artık.Hışımla ayağa fırlayıp elimdeki kaşığı Ekin'e doğrulttum.

"Neden böyle bir şey yaptın?"

"Beni o kaşıkla mı döveceksin?"

Aynı umursamaz tavırlarına devam ediyordu.Benden tarafa bakmamıştı bile,tüm ilgisi yemeğindeydi ve sanki bu yaptığı hareket çok normalmiş gibi tepkisizdi.Pencereden içeri giren sinekten farkım yoktu.Biraz vızıldayıp girdiği yerden geri çıkan küçük bir sinek.

Kaşlarımı çatıp bağırdım.

"SANA NEDEN BÖYLE BİR ŞEY YAPTIĞINI SORDUM? İSTEDİĞİNİ İSTEDİĞİN ZAMAN YAPABİLECEĞİN BİRİSİ DEĞİLİM BEN SENİ AHMA-"

Cümlemi bitiremeden yerinden kalkıp eliyle çenemden kavramıştı.Işıl da aynı anda yerinden kalktı.

"Bana bak küçük hanım,dünya senin etrafında dönmüyor.Benimle konuşurken ses tonuna dikkat et."

Çenemdeki eli acıtmaya başlamıştı.

"O konuştuğun adama ne oldu biliyor musun? En iyi ihtimalle öldürüldü.Diğer ihtimalleri duymak bile istemezsin çünkü Kuzey'in adamıydı ve olmaması gereken bir yerdeydi.Sırf adamı diye onu öldürenler karısına ne yapardı biliyor musun?"

Ses tonunu yükseltmişti.İçim titremeye başlamıştı ama kesinlikle soğuktan değildi.

"Onlara senin benimle beraber olduğunu kanıtlamamız gerekiyordu anladın mı? Ne istiyorsan da onu düşün."

Eliyle çenemi ittirip bırakmıştı.Arkamdaki kolona çarptığımda sırtımdaki kemiklerin battığını hissetmiştim.Elimi kasılan çeneme götürdüm.Görüşüm bulanıklaşmıştı.Gözümden lav sıcaklığında ardı ardına yaşlar döküldü.Arkamı dönüp masanın solundaki ana kapıyı açtım ve ayağımda ayakkabı dahi olmasına aldırış etmeden apartmanın merdivenlerini hıçkırıklarımın arasında inmeye başladım.Çıldırmış gibi ağlıyor ve koşuyordum sadece.Şoka girmiş gibi ağlıyor ve koşuyordum.

Merdivenin bittiği yerde büyük siyah bir kapıyı iterek dışarı çıktım.Güneş batıyordu.Ayağıma batan şeyleri umursamadan ağlayarak sokağa doğru koşmaya başladım.Değer verdiğim,sevdiğim ve sevildiğim herkesten ve her şeyden uzaktım.Her şeyimi kaybetmiştim.Dedemi,abimi,Kuzey'i,annemi,babamı,mutluluğumu,hüznümü,çocukluğumu.Şu anda kim olduğumu bilmiyordum.Acılarım,korkularım,sevinçlerim neydi? Nelere mutlu olup havalara uçardım? Nelere üzülüp yorganı çekip ağlardım? Kendimi hatırlayamıyordum çünkü kaybolmuştum.Kimsesi olmayan insanlar böyle hissediyordu demek ki.Tutunacak,ağlayacak ve sevip sevilecek kimsesi olmayan insanlar..Ne kadar ağır bir yüktü,kimse sormamıştı 'Derin,bunları kaldırabilecek misin tek başına?' diye.Ne bir ailem kalmıştı,ne de umudum.İçimin söküldüğünü hissedebiliyordum sadece.Sahi,tek hissettiğim duygu buydu.Sökülmek.Bir yerden koparılmak.

Hıçkırıklarım nefes alıp vermemi engelleyecek noktaya gelmişti ama hiç durmadan koşuyordum.Önümü göremez halde koşmaya devam ediyordum ta ki birisi beni tutana kadar.Omuzlarımdan tutup beni tam tersi yöne çevirdi.Gözlerim kim olduğunu göremeyecek kadar kısık ve yaş doluydu.

"Derin,özür dilerim öyle demek istemedim.Nolur dur artık."

Dizlerimin üzerine çöktüm ve ağzımdan koca bir acı dolu hıçkırık kaçtı.Avuçlarımı gözlerime bastırıp başımı eğdim ve hıçkırarak ağlamaya devam ettim.Yaşadığım her şeyi şu an boşaltıyor gibiydim.Saçlarımda yumuşakça gezen elleri 5 dakika öncesinin aksine acılarımı hafifletmeye çalışır gibiydi.Başımı göğsüne yasladı.

"Özür dilerim Derin,lütfen.Ağlama artık.Kahroluyorum."

Başımı göğsüne dayayıp ağlamaya devam ettim.Saçlarımı okşuyordu.

"Hadi,hadi Derin."

Toparlanıp beni de ayağa kaldırdı ve dizlerimin ardından yakalayıp kucağına aldı.Hıçkırıklarım dinse de ağlamaya devam ediyordum.

Bir kaç el silah sesi duyuldu.Oldukça yakınımızdan geliyordu.Ekin fısıldadı.

"Eve gitsek iyi olacak."

KUZEY (+18) Düzenleniyor Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin