BÖLÜM-30-SAHTE CESET

36K 1.1K 80
                                    


Kuzey'den

"Derin "

Zaman durmuştu ve ben bu morgda sıkışıp kalmıştım.Hislerimin tarifi imkansızdı.İçeriye buhranlı bir hava hakimdi.Gerginlik mümkünmüş gibi her saniye daha da artıyordu.Değer verdiğiniz, gözünün içine o benliğine hakim olduğunuz kişiyi kaybetmek...

Ya da kaybettiğini sanmak.Bir metre önümde cansız bedeniyle yatan yüzü tanınmaz halde olan bu kız Derin değildi.Kesinlikle Derin değildi.Üzüntüm ve mutluluğum birbirine çarpmış ve bir patlama olmuştu sanki.

Gürler gibi ayağa kalktım.

"Derin değil, Demir bu kız Derin değil.Anlıyor musun beni ? Derin değil bu."

Demirin yakasından tutup heyecanla sayıklıyordum.

"Nas-nasıl olur abi emin misin ?"

Yaklaşarak kızın boynunun önünde durdum.Şaşırtıcı şekilde Derin'e benzeyen hatlara sahipti.Yüzünün tanınmayacak halde olması bu benzerliğe katkıda bulunmuştu.

İşaret parmağımı boynundaki bene doğrulttum.Derin'in boynunda aynı buna benzer küçük bir ben vardı ancak yaklaşık olarak üç santim aşağıda birbiriyle aynı sırada iki beni daha vardı.Parmağımı boynundan aşağı kaydırdım.

"Derin'in tam burada iki beni daha vardı Demir."

Ama asıl emin olmamı sağlayan şey bu değildi.Parmağımı belinin kenarına doğru götürdüm.Tam burada gerçek Derin'in bir dikiş izi vardı.Onunla beraber pansiyonda kaldığımız gece üstünü değiştirirken görmüştüm.O zaman için bunun önemsiz bir detay olduğunu düşünmüştüm ama her zamanki gibi Derin ile ilgili hiç bir detay önemsiz değildi.

"Burada bir dikiş izi olması gerekirdi."

Sesim fısıltıdan ibaret sanki kendi kendime konuşuyorum gibi çıkmıştı.Demir omzuma uzanıp dokundu ve gözleriyle kapıyı işaret etti.Onu takip edip kapının önüne çıktığımızda yavaşça bana doğru eğildi.Bakışları yerdeydi.

"Kuzey,kendini kötü hissediyorsun diye bugün sana bunu söyleyemedim ama bu kızın öldüğünü gizli bir numara barı arayarak bildirdi.İstediklerini aldıklarını ve artık Derin'in cesedine ihtiyaç duymadıklarını söyledi ve bu kızı bulduğumuz yeri söyledi."

Kısa bir süre Demir'in sözleriyle donakaldım.Birileri gerçekten haddini aşmaya başlamıştı.

"Oyun oynamak istiyorlarsa onlara istediklerini verelim.Limandaki botları hazırlayın hava kararmadan Atina'da olalım.Tüm tarikattakilere ve bölge liderlerine haber ver yarın sabah herkes orada toplanmış olsun.Ayrıca Alex'i özel olarak çağır."

Ani kararıma karşı Demir şaşırmış gibiydi.Son kez içerde yatan cesede baktım ve arabama döndüm.Anahtarı kontağa kattığımda bir an olsun rahat nefes almıştım.Derin değildi.Üzerimden büyük bir yük kalkmış gibiydi.

Yaşadığım şokun etkisiyle eve kaç dakikada geldim bilmiyordum ama şu an yatak odamda sırt çantamı ve silahlarımı hazırlıyordum.Telefondan bildirim sesi gelince cebimden çıkarıp ekrana baktım.Toprak hazır olduklarını yazmıştı.Çantayı sırtıma alıp evden çıkarken içerdeki koltuğu gördüğüm an donakaldım.Derin'in koltuğumda uyuduğu gün canlanmıştı gözümde.Hiç ses çıkarmadan yokmuş gibi orada yatışı,nefes almıyor gibi.O an beynime hücum eden sinirle hızla evden çıktım ve bara doğru sürdüm arabayı.

Saat gece onbire geliyordu.Gemi büyüklüğündeki botun arka tarafında Toprak ve Demirle viski içiyorduk.Kimseden saatlerdir ses çıkmıyordu.Denizin ortasında suyu yararak hızla ilerliyorduk.Deniz her saniye burnuma Derin'in kokusunu getiriyordu.Onun o cesur bakan gözleri kadar mavi oluşu da ızdırapla yanmama yardım ediyordu sanki.

Toprak uzanıp kadehini yenilerken bana döndü.

"Ben hala anlamış değilim tamam zefirin bir parçası Derin'in ailesinde biz de en başında onların peşine bu yüzden düştük ama neden ailede bundan haberi olmayan tek kişiyi kaçırırlar ki.Abisi küçüklüğünden beri eğitim aldı,dedesi desen en başından beri bu işin içinde."

"Belki de haberi vardı."

Toprak Demir'e döndü.

"Kimin ?"

"Derin'in işte.Onun da yakın bir zamanda haberi oldu ve bu yüzden ailedeki en savunmasız kişiyi kaçırdılar belki de."

Sinirle ayağa kalkıp arkamı döndüm.Savunmasız.Derin'in o an yanındaydım,tam karşısında ama Derin savunmasızdı.Onu koruyamamıştım.Elimdeki kadehi masaya bırakıp aşağı kata yatmaya indim.Denizdeki dalgalardan dolayı hafif sallanıyordu bot.Arkamızdaki diğer 4 botla diğerleri de bizi takip ediyordu.Yatakların arasında az bir boşluk vardı.En köşede karanlıkta olan yatağa ilerledim.Uzanıp kollarımı başımın arkasında birleştirdim ve karşımdaki camdan denizin berraklığını izledim.

Kendimi o kadar kaptırmıştım ki dibimde duran Alya'yı şimdi görmüştüm.Nazlı bir ifadeyle gülümsedi ve kalçamın yanına oturdu.Derin hayatıma girmeden önce ilişki yaşadığım kızlardan biriydi.Yine kendine has o önsevişme gülüşünü takınmıştı.Ellerini kasığıma koydu.

"Hiç havamda değilim Alya ve sanırım bir altmış yıl daha havamda olmayacağım."

Ellerini üzerimden çektim ve ona arkamı dönüp yattım.

"Kuzey neler oluyor tanrı aşkına,o kız hayatımıza girmeden önce ne kadar düzenli ve rutin bir şekilde görüştüğümüzü hatırlamıyor musun?"

Arkamı dönmeye zahmet etmemiştim.

"O kız değil,onun bir adı var.Derin."

Üzerine basa basa söylemiştim.Şaşkınlık dolu bir 'hah'dan sonra yataktan kalktığını hissettim.İnsanlarla diyaloğa girmek artık çok yormaya başlamıştı.

Aradan geçen üç saat sonra Toprak ve Demir de inmişti.Yanıma geldiklerinde ikisi de gülüyordu.

"Uyumamışsın."

Bıkkın bir tavırla başımı salladım.

"Alya'yı da uyutmamışsın anlaşılan.İki saattir yukarıda öfke kusuyor"

Demir ve Toprak kendi aralarında gülerken az da olsa ben de gülümsemiştim.

Toprak koluma dokundu.Bakışlarımı onlardan tarafa çevirdim.

"Sonunda ya, gülümsediğini görebildik.Kuzey sana bir şey soracağım ama kızma.Cidden seviyor musun Derin'i,bunun ne demek olduğunu biliyor musun ?"

"Biliyorum Toprak, biliyorum..."

KUZEY (+18) Düzenleniyor Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin