2

3.8K 190 74
                                    

Yoongi'nin telefonda ona bahsettiği şeylerden pek haz alamayan Jimin, en yoğun günü olan çarşambanın yorgunluğuyla Yoongi'nin yanına gitmek üzere iş çıkışı kendini küçük arabasına zor atmıştı.

Ne yorucu bir gün, hem fiziksel hem zihinsel olarak...  diye düşündü Jimin kendi kendine.

Bugün programı tıka basa doluydu, tüm randevuları bu gün kesişiyordu. Kızını okuldan alması için bile Jungkook'u görevlendirmişti, şimdi Hannam'ın görkemli aynı zamanda sakin caddelerinde Yoongi'ye sürüyordu.

Bugün randevusuna gelmeyen tek bir hastası vardı : Kim Taehyung. Gerçi Jimin artık alışmıştı. Taehyung zengin bir ailenin çocuğuydu ve bu sebeple de çok rahattı. Rutin randevularına kafasına göre gelir, içine yük olan ne varsa Jimin'e döker, gizemli sevgilisiyle ilişkilerinde şüphe duyduğu şeyler hakkında bir nevi tavsiye alırdı sonra da Jimin'e duyduğu şükranı nükteyle dillendirir ve yüzünde buruk bir sırıtmayla geri dönerdi.

Yoongi'nin Kore'deki en prestijli muhitlerinden olan Hannam'daki lüks sitesine ulaştığında sitenin otoparkına girmek yerine arabasını sokağın başına park edip eve kadar yürümüştü. Kış aylarında olduklarından hava erken kararıyordu ve bu havalarda sıcacık paltosunun altında vücudunun ılıklığını hissederken temiz hava almak, Jimin'in ruhunu her zaman yenileyen bir aktivite olmuştu.

-

Kapıyı Yoongi'nin evindeki hizmetlisi açmıştı. Kibar gülümsemesiyle Jimin'i içeri buyur etmiş ve paltosunu sırtından alarak salonu işaret etmişti. Gerçi gerek yoktu, Yoongi Jimin'in en yakın dostuydu. Lisede aynı sınıfta okumuş, üniversitede de ev arkadaşlığı yapmışlardı. Yoongi'nin babası Kore'de kıdemli ve önemli bir turizmciydi. Kore'nin neredeyse her şehrinde hatta Japonya ve Çin gibi yakın ülkelerde lüks otellerden oluşan bir zincirleri vardı. Yoongi de bu aile zincirinde müdürdü. Bulunduğu yere göre otellerinde durur bazen de işlere bakardı. İşte ne tesadüf ki bugün de Jimin'in eşini başka bir adamla Seoul'deki kendi otellerinde yakalamıştı. Jungkook'un onu tanıdığını sanmıyordu, yüzünde oldukça gergin bir ifade vardı, yakalanma korkusuyla Yoongi'yi bile fark edememişti.

Jimin lüks ve geniş salona girdiğinde Yoongi bir elinde kaliteli viski, bir elinde küçük bir USB ve önünde bir bilgisayarla oldukça derin düşüncelere dalmış duruyordu. Hatta o kadar dalmıştı ki Jimin yanına oturup elini sırtına atana dek geldiğini fark etmemişti bile.

"Ah, geldin mi?" diye mırıldandı Yoongi içini yiyip bitiren bu rahatsız duyguyla. Sanki içine vahşi bir hayvan yerleştirmişler, o da Yoongi'yi içinden dışına yiyor gibiydi. Yoongi'nin kalbi uzun süredir içmekte olduğu alkolün etkisiyle küt küt atarken, içindeki gerginlik duygusu midesini ağrıtıyordu.

"Ne gösterecektin?" diye sordu Jimin merakla. Yoongi'nin durumu, göstereceği şeyin hayra alamet olmadığını işaret ediyordu. Şüpheci bir merakla Yoongi'ye doğru yaklaştı ve bilgisayarın ekranındaki video oynatıcıya gözü ilişti.

"Jimin bu işi uzatmak istemiyorum, bugün bu olaya şahit olduğumdan beri karnımdan eksik olmayan bir sancı var. Eve geldiğimden beri ne kadar içtiğimi de bilmiyorum. Sana bunu sözcüklerle izah edemem, o yüzden göstereceğim. Bunu yaptığım için bile içimde ne savaşlar veriyorum bilemezsin. Bunu yapıp yapmamak arasında gidip geldim. Ama lütfen bana darılma, bunun suçlusu ben değilim. Sadece senin iyiliğini düşünüyorum. Senin ve ailenin mutluluğunu..." dedi Yoongi elindeki küçük USB'yi bilgisayarına takıp görüntüleri, eşinin onu aldattığı görüntüleri, açarken.

Jimin hayretler içerinde ekrana döndüğünde, kalbine hançerlerin saplandığını hissetti. Göğüs kafesinin daraldığını, nefesinin bile zarif ruhuna ağırlık yaptığını. İzlediği her bir saniye ömründen ömür çalarken kalbinin ağladığını hissetti, gerçekten, kalbinin göz yaşlarının vücuduna ılık ılık aktığını hissetti parmak uçlarına kadar çekilen kanı tenini dondururken.

~

"Oh seni istiyorum, Tanrım, çok seksisin" Jungkook Taehyung'un boynunu emerken fısıldıyordu.

"Seni özledim sevgilim"  Taehyung Jungkook'un dudaklarını tutkuyla öperken elleri pamuk gibi yumuşak saçların arasına dolanmıştı.

"Kalbimi hızlandırıyorsun..." demişti Jungkook, Taehyung''un klasik desenli gömleğinin düğmelerini yavaş yavaş çözerken...

...

~

"YETER!" diye bağırdı Jimin görüntüleri durdurarak. Kalp krizi geçiriyor zannediyordu kendini o an, nefesi o kadar hızlı o kadar kuvvetli daralıyordu ki... Teni bembeyaza dönmüş, mimikleri o kadar dehşet doluydu ki. Bütün dünyasının kayıp gittiğini görmüştü gözlerinin önünde. Aptallığına yanıyordu, Taehyung'un randevulara şımarıklıktan gelmediğine inanacak, ona "gizli sevgilisi" diye kendi eşi hakkında tavsiye verecek, sevildiğine inanacak kadar aptal olduğunu düşünüyordu.

Ağlamak istiyordu ama gururu izin vermiyordu, sıcak göz yaşlarının yanaklarından süzülmesine izin veremiyordu. Zorla yutkunmuştu, boğazına yerleşen sert yumrudan yutkunamıyordu bile. Ağlayacak kadar güçlü hissedemiyordu kendini, uzun zamandır üstüne tuğlaları dizdiği bir kule olan yaşantısının teker teker yıkıldığını zaptederken.

Görüntülerin yaklaşık 30 saniyesini izlemesi bile yeterliydi onun için. Hatta fazlaydı bile, buraya kadar dayanmış olması bile imkansız geliyordu ona. Daha fazlasını izlemeyi kaldıracak ne ruhu, ne de onuru vardı.

Bir yandan da sinirlendiğini hissediyordu, içinde hiç sönmeyecek öfkeli bir ateşin kıvılcımları kalbinin bir köşesinde tutuşmaya başlarken farkında olmadan yumruklarını sıkmıştı. Evet sinirliydi, hatta 32 yıllık hayatında hiç olmadığı kadar sert ve acımasızca. Aptallığı onu sinirlendirmişti. Ve şu an Jungkook karşısında olsa, hiçbir kuvvet onu ölesiye pataklamaktan alamazdı.

Kendini Yoongi'nin kollarında bulmuştu, Yoongi onu sıkıca sarmalamış tek kelime dahi etmeden saçlarını okşayarak bir nebze tesellide bulunmaya çalışıyordu. Sönmeyecek bir yangına müdahale etmeye çalıştığını bilmeden...

Jimin eve nasıl gideceğini, kızının yüzüne nasıl bakacağını kara kara düşünüp karnına hançerler saplanırken sanki tek dostu Yoongi bunu hissetmiş gibi şu sesi duymuştu :

"Bende kal bu gece, eve gidemeyeceğini ben de çok iyi biliyorum."

İşte bu ilk gözyaşının yavaşça yanaklarından aşağı akmasına sebep olmuştu, evine gidemeyeceğini onun da çok iyi bilmesi...

Yoongi, diye geçirdi içinden. Senden başka hiçbir dostum yok bu hayatta. Sadık dostuna sevgi ve çaresizlikle daha sıkı sarılıp gözyaşlarıyla onun gömleğini ıslatırken...

-
oncelikle bu kitap hakkinda soylemek istediklerim var. bu kitap gercekci bir kurgu ve birnevi psikolojik bir inceleme denilebilir. aldatilan birinin ofkesiyle ne kadar yikici olabilecegini, aldatan birinin ne kadar yuzsuz olabilecegini ve dost bellediklermizin nasil bizi arkamizdan bicaklayabilecegine dair bir ornek.

yasanan sey elbette ki yanlis, zaten olay bunun yanlis olmasi. ve sonrasinda sekillenecek olaylar. lutfen bunu goz onunde bulundurarak kitabi okuyun.

kendinize iyi bakin, bir sonraki bolumde gorusmek uzere. saglicakla 🤍

trilogy in seoul | vminkook (tamamlandı) ✅ Where stories live. Discover now