5

3K 158 43
                                    

Jimin'in işteki günü bugün de oldukça yoğundu ki istediği şey de buydu. Ruhunu çalıştırarak ağrılarını unutacaktı. Birkaç saatliğine de olsa uzaklaşacaktı o derinlikten acılardan, tıpkı uyuşturucunun kısa süreliğine de olsa ağrıları dindirmesi gibi o da işiyle soluklanacaktı.

"Evet Bay Jung, sizinle iyi gelişme kaydettik. İlaçlarınızı lütfen aksatmayın ve danışmadan bir sonraki randevumuz için gün ayarlayın."

Bay Jung'un da odasını terk etmesiyle bir başına kalmıştı Jimin. Ve işte yine, o acı sanki su alan bir gemi gibi kalbine dolmaya başlamıştı. Hayır dedi Jimin, izin vermeyeceğim. Beni üzmesine izin vermeyeceğim. Kendiyle inatlaşıyordu aslında, çok üzüldüğünü biliyordu. Hayatı boyunca ne kadar unutmayı denese de hafızasını kaybetmediği sürece unutamayacağı bir travma geçirdiğini biliyordu. Ne kadar zaman geçerse geçsin, kalbinin bir köşesinde acısını sızdıran bir yama olacağını biliyordu. Ama işte kabullenmek istemiyordu.

Güçlü biri olduğuna inanıyordu, bu güne kadar oldukça zor şeylerle savaşarak yaşamıştı. İlk önce ailesi onu eşcinsel olduğu için kabul etmemiş, tıbbı kazanınca ailesinden çok uzakta bir şehirde Yoongi'yle beraber tek başına üniversite okumuş sonrasında mezun olup eve dönemeden ailesinin bir trafik kazasında hayatlarını kaybettiğini öğrenmişti.

Beş parasız kaldığı günleri olmuştu ; okul harçlığını
çıkarabilmek için barlarda, diskolarda, restoranlarda geceleri yarı zamanlı çalışmış ve kendi dişiyle kazıyarak bugüne kadar gelmişti.

Jungkookla da fakültede tanışmıştı. O bütün bu zorluklarla savaşırken Jungkook her zaman onu destekleyen ve arkasında varlığını hissettiren biri olmuştu. Olmayan ailesi olmuştu ona. Sevdiğine inanmıştı, daha doğrusu buna inanmak istemişti çünkü aile kavramına ihtiyaç duyuyordu.

Bu yüzden kendine yediremiyordu, onca zorluktan yırtmış ben iki aptal yüzünden bu kadar kolay çökecek değilim diye düşünmüştü. Ama yine de kalbindeki o acıyı ve öfkeyi de savurup atamıyordu. Kızını düşünüyordu, bu savaştan en çok darbe ile o çıkacaktı. Onu korumak istiyordu, onun kaderi de kendisininki gibi ailesiz büyümek olsun istemiyordu.

Tam en sevdiği kitabı elleri arasına almış işaretlediği rastgele sayfalardan rastgele alıntılar okuyup keyfini çıkaracakken kapısının çalmasıyla duraksadı.

"Bay Jeon, bu çiçekler size geldi. Kimden bilmiyoruz. İsim yazmıyor." sekreteri Youngseo'ydu bu.

"Bay Park," diye düzeltti Youngseo'yu Jimin burukça gülümseyerek.

"Pardon, Bay Park" diye düzeltti Youngseo.

Unutma beni çiçeği, Jimin'in en sevdiği çiçeklerdi. Verdiği mesaj, herkes tarafından bilinen o buruk hikayesi ve estetik güzelliği... Jimin'in ruhunu dinlendiriyordu. Unutma beni çiçekleriyle dolu bu buketi masasına yerleştirdiğinde çiçeklerin arasından kırmızı renkli minim bir not zarfı fırladığını gördü :

" Sevgili Jimin'im

Yaptıklarım için senden özür diliyorum. Ben bir aptallık yaptım, seni ne kadar sevdiğimi-
(...)
"

Devamını okumadı Jimin. Direkt olarak zarfı ve mukavvamsı not kağıdını yırtıp yere fırlattı. Jungkook'dan geldiği açıktı. İçine sinen öfke ile çığlığı basarak vazoyu ittirmesi bir oldu. Bardağı taşıran son damla onun için bu olmuştu.

"YETER ARTIK. BENİ APTAL YERİNE KOYMAYI KES. ÖZÜR DİLİYORMUŞ, BENİ ÇOK SEVİYORMUŞ, APTALLIK ETMİŞMİŞ..."

Jimin adeta cinnet geçiriyordu, patlama noktasına geldiğini hissetmişti. Geç bile kaldım, diye de düşünmüştü.

"EVET BİLMEK İSTİYORSAN, SEN BİR APTALSIN. ANCAK HER ŞEYİN BİR BUKET ÇİÇEKLE DÜZELECEĞİNİ DÜŞÜNECEK KADAR APTAL MIYDIN PEKİ? KIZINI BABASIZ BIRAKIRKEN, TAEHYUNG'U KUCAĞINDA DÜZERKEN OLACAKLARI DÜŞÜNEMEYECEK KADAR APTAL MIYDIN? BİR GRAM ACIMAN YOK MUYDU? AİLEMİZİ BİR GÜLLEYLE YIKAR GİBİ YIKARKEN AKLINA BENİ SEVDİĞİN GELMİŞ MİYDİ?

AMA YO HAYIR APTAL OLAN BENİM, SENİN GİBİ BİRİYLE EVLENDİĞİM İÇİN. HALA SENİN GİBİ Bİ APTALA BAĞLI HİSSETTİĞİM İÇİN, BENİ BÖYLESİNE ACİZ BIRAKAN SENİ SİLİP ATAMADIĞIM İÇİN."

Soluk soluğa kalmıştı Jimin, göğüs kafesi şiddetle inip kalkıyordu. Ancak dakikalar boyunca sesli şekilde nefes alarak sakinleştiğinde yaptığın şeyin aşırılığını fark etmişti. Utanmıştı kendinden, böyle bir şey yaptığı için. Ben böyle biri değilim, demişti içinden. Ama hep öyle olmaz mıydı? Damarımıza basılana dek içimizde sakladığımız canavarın farkında olmayız.

Sekreteri ve kliniğin hizmetlisi kırılan vazoyu ve çiçekleri toplarken Jimin hızla ayağa kalkmıştı yerinden. Çalışanlarının gözünde saygın bir doktordu ve onların önünde böyle yıkık görünmeyi gururuna yediremezdi.

Paltosunu üzerine geçirdi, çantasını sırtladı ve sert adımlarla orayı terketti :

"Öğleden sonraki bütün randevularımı iptal edin, başka bir güne tarih verin. Ben çıkıyorum."

Daha fazla orda kalamazdı, dinlenmeliydi, zihnini boşaltacak bir yere gitmeliydi.

Çünkü iş bile zihnini rahatlatmaya yaramamıştı demek ki, lanet herif burda bile onu buluyordu.

Ve arabasına doğru hareketlendi. Bu sefer Jungkook'un onu bulamayacağını düşündüğü bir yere.

"O aptal o vazoyu kafasında kırıp çiçeklerini ezmediğim için şükretmeli."

Ve gerginlikle direksiyona uzanarak gaza bastı, yalnız kalabileceği bir yere...

~
jiminin ofkesi gittikce icine icine isliyor gibi, bir sonraki bolumde taehyung'un gozunden gelismeleri gorecegiz.

sizce taehyung jungkook'u kabul edecek mi?

trilogy in seoul | vminkook (tamamlandı) ✅ Where stories live. Discover now