7

2.7K 147 86
                                    

Kliniğinden ayrılan Jimin, en sevdiği sahil kıyılarından birine gelmişti ve kış güneşinin yakmayan buruk güneşinin altında kasvetle kavrulan dalgalara bakarken sakin kafayla her şeyi yeniden revize ediyordu.

.... flashback

Yine bir çarşamba günüydü ve uzun zamandır beraber çalıştığı Kim Taehyung ile bugün de bir randevusu vardı. Bu günlerde Taehyung randevularını atlıyordu ama Jimin bunun normal olduğunu çünkü Taehyung'un büyük oranda iyileştiğini ve kendine geldiğini düşünüyordu.

O gün Taehyung içeriye içinde garip bir heyecan ile girdi. Jimin'i kendine yakın görüyordu, bazen içindekileri dökebileceği süslü bir günlük bazen de belki de onu yadırgamadan dinleyen tek kişi.

Küçük çantasını nazikçe oturduğu koltuğun yanına koyarken yüzü gülüyor, gözleri parlıyordu. Taehyung'u ilk gördüğünden beri katettiği gelişme onu mutlu ediyordu. O buraya ilk geldiğinde; yaşama isteği elinden alınmış, çareyi ölümde bulacak kadar çaresiz, sevmekten korkacak kadar tüketilmiş, kendine bile güvenemeyen biriydi. Şimdi ise gelmiş, gözleri gülerken Jimin'e bir şeyler anlatmaya hevesleniyordu. Tebessüm etmeden duramadı Jimin. Artık onun da mutlu olmaya hakkı vardı.

"Seni bu kadar heyecanlandıran şey ne, gözlerinden okuyabiliyorum. Artık bana güzel şeylerden bahsedeceksin, değil mi? Kötü günleri geride bıraktık." gerçekten içtence gülümseyerek ve gururla söyledi bunları Jimin. Gözleri dahi dolmuştu, Taehyungla bağları cidden kuvvetliydi.

Kıkırdayarak kafasını evet anlamında salladı Taehyung. Jimin'e döndü ve anlatmaya başladı :

"Birkaç gün önce, ailemin zoruyla bir davete katıldım. Oraya giderken kötü şeyler yaşayacağımı düşünüyordum. Uzun zamandır bir davette bulunmamıştım, insan içine çıkmak düşüncesi beni pek heyecanlandırmıyordu. Ama şuan aileme beni oraya zorla götürdüğü için şükür bile ediyorum.

Uzun zamandır asosyal olmamdan yakınan ailem benim için bir parti düzenlemişti. Aile dostlarımız ve tanıdıklarımızın çoğu oradaydı. Ailemizin avukatı Kim Namjoon, o da orda bizimleydi. Zaten böyle davetlere hep bizimle katılır. Katılmadığı olursa garipseriz hatta. O bizim avukatımızdan çok artık yakın bir aile dostumuz. Yakın bir arkadaşımı da çağıracağım, sizin için sıkıntı olur mu diye sordu bana. Pek umursamadım, kafamı sallayarak onay verdim.

Ve biliyor musunuz Jimin, iyi ki de verdim. O gün partiye girdiğimde ve Namjoon hyung arkadaşını yanımıza getirdiğinde, kalbimde bir şeylerin hareketlendiğini hissettim. Uzun zaman sonra, evet yaşadığım onca şeyden sonra böyle bir duygu benim için oldukça nostaljikti. Fakat onun keyfi pek yerinde değil gibiydi. Bir şeylere bozulmuştu. Oldukça sakindi ve onunla o zaman konuşmadım.

Parti benim için verilmişti ama ben o gece kıytı köşe bir yere oturup elimde bir kokteyl, pipetle onu saatlerce karıştırdım ama pek içemedim. Çünkü onu izliyordum. Neyse sonra onun belki de dertlerinden kurtulmak için gereğinden fazla içtiğini fark ettim, ve aldığı alkolün etkisi hızla onu kontrolü altına aldığında dertlerinin fazla olduğunu anladım.

Bir anda bana yaklaştığını gördüm, keyiflenmişti sanki, yüzü gülüyordu, yanıma oturdu ve bana aynen şöyle söyledi : "Bu gece burda gördüğüm en güzel kişi sizsiniz." yanaklarımın kızardığını hissettim Jimin. Çok heyecanlıydım. Nazikçe teşekkür ettim, sonra o bana "Bugün burda durgun olan sadece ben yokum, siz de benim gibisiniz. Neyiniz var?" dediğinde kalbim seçimini yapmıştı, halimden anlayan, beni anlayabilen biri beni heyecanlandırmıştı.

Sonra o gece sohbete daldık ve numaralaştık, hayatımın en güzel gecesini yaşadığımı düşündüm. Ve işin sevdiğim bir yanı daha, sabah kalktığımda ona mesaj attığımda kim olduğumu hatırladı. O kadar sarhoş olmasına rağmen hem de."

trilogy in seoul | vminkook (tamamlandı) ✅ Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα