zamansız ölüm

8K 798 175
                                    

Keyifli okumalar.

-

Üstümdeki yorganı düzeltirken elimde tuttuğum telefonu Baver'e uzattım. Bakışlarını telefonda gezdirmeye devam ederken telefonu tutup önüne çekmişti. Uykusunun olmadığını söyleyince indirdiğim filmlerden birini açmıştım ona. En azından hem zaman geçerdi hem de sıkılmamış olurdu.

Kolumdaki saate bir bakış attım. Gece yarısı olmuştu ve Muhteber teyze hâlâ gelmemişti. Büyük ihtimal vefat eden arkadaşının evinde kalacaktı bugün. Birazdan Durmuş ustayı arar öğrenirdim.

Kolumun dürtülmesiyle bakışlarımı Baver'e çevirirken elindeki telefonu bana uzatıp, "Bitti." diye mırıldanmıştı.

"Başka film açayım mı?"

Başını iki yana sallarken, "Acıktım." dedi bu sefer. Ardından bir şey demeden üstündeki yorganı kaldırıp altından çıktığı gibi ayağa kalkmıştı. Odadan çıkacağı sırada bende oturduğum yerden kalkıp peşinden gittim. Mutfağa girmişti.

Buzdolabını açıp büyük bir tencere çıkardıktan sonra götürüp direkt ocağın üstüne koydu. Ardından eline çakmağı alıp ocağı yaktı. Çakmağı geri yerine koyarken bu sefer tahta bir kaşık alıp ocağın başına gelmişti tekrar. Tencerenin kapağını açınca bakışlarımı oraya çevirdim. Mercimek çorbasıydı.

"Yemek yapmayı biliyor musun?"

Mutfak masasının yanındaki sandalyeye otururken ceketimin açık olan fermuarını sonuna kadar çektim. Sobalı odadan çıkınca dışarısı daha soğuk gelmişti.

"Hayır... Yemekleri hep... Ninem yapar."

"Sende yapmayı öğrenmelisin ama."

Omuz silkip, "Hep... Ninem yapar." demişti yine. Burukça gülümsedim. Ninesi de bir gün bu dünyadan göçüp gidicekti. O zamanları hiç düşünmüyordu. Düşünmesinide istemezdim ama yine de kendi başının çaresine bakmayı öğrenmeliydi. Eli ayağı tutuyordu her türlü kendine bakardı zaten. Hem yanında Durmuş usta da vardı. O olmasa bile ben vardım artık.

Uzun bir süre mercimek çorbasını ısıtmıştı. Arada elindeki kaşıkla çorbayı karıştırıyor sıcaklığını kontrol ediyordu. En azından bu kadarını yapabilmesi bile iyiydi.

Ocağı kapatıp eline iki tabak alınca, "Ben aç değilim." dedim hızla. Zaten az bir şey vardı çorbadan. Bende yersem çok çabuk biterdi.

"Olsun ye."

"Valla aç değilim Baver'im."

Dudakları yukarı doğru kıvrılırken, "Baver'im." dediğinde bakışlarım dudaklarında takılı kalmıştı. Ardından çok fazla baktığımı hissederken bakışlarımı kaçırdım hızla. O sırada da Baver elindeki mercimek çorbası dolu tabakla masaya gelip yanıma oturdu. Ardından oturduğu sandalyeye asılı poşetteki ekmeği de aldıktan sonra çorbayı içmeye başlayınca kollarımı önümde birleştirip çaktırmadan Baver'i izlemeye başladım.

Ben yokmuşum gibi rahatça davranması hoşuma gidiyordu. İlk başlarda benim yanımdayken tedirgin olurdu ve eli ayağına dolaşırdı. Kar yağışının fazla olduğu zaman beraber kahvehanede bolca vakit geçirdiğimiz için hemen alışmıştı bana.

"Nasıl, tadı güzel mi?"

Kaşığı ağzına götürüp çorbayı içtikten sonra başını hızlı hızlı sallayıp bir kaşık daha aldı. Bu hareketine gülümserken kollarımı masaya yaslayıp çenemide kolumun üstüne yerleştirip Baver'i izlemeye devam ettim. İri cüssesinin altındaki çocuğu görebilmek çok güzel hissettiriyordu.

"Sen de... İç."

Uzattığı kaşığa baktım. Normalde birinin içtiği bardaktan bile su içen biri değildim ama o an bunu umursamayıp dudaklarımı aralamıştım.

"Güzelmiş tadı." diye mırıldanırken bir kaşık daha alıp uzatmıştı. Başımı hafifçe geri çekerken, "Aç olan sensin." dedim hızla. Başını hafifçe sallayıp bana uzattığı kaşığı geri çekip dudaklarına götürdü.

İki kase içmişti çorbadan. Ardından bir kase daha içmek istese de çorba soğuduğu için vazgeçmişti. Tekrar ısıtmaya üşenmişti. Ben ısıtırım desemde uykusunun geldiğini söyleyip benim de ısıtmama izin vermemişti.

Mutfaktan ayrılınca ocağın üstündeki tencereyi dolaba yerleştirdim. İyi güzel kendine bakıyordu ama arkasında fazla dağınıklık bırakıyordu. Zamanla düzenli toplu olmasını öğretirim diye düşünüp bir şey demedim.

Masada bıraktığı tabağıda üstünkörü yıkayıp tezgaha koyduktan sonra çıktım mutfaktan. Tekrar oturma odasına adımlayacakken Baver diğer odadan başını uzatıp bana seslenmişti. Bakışlarım ona kayarken elini, 'Gel' dercesine sallayınca adımlarımı oraya yönelttim.

Kapıya vardığımda Baver, elindeki katlanmış şilteyi yere koyup açmaya başlamıştı. Yavaşça yanına yaklaşıp şilteyi açmasına yardım ettikten sonra beraber duvar kenarına doğru yasladık. Ardından odanın diğer tarafındaki duvara dayalı dolaba gidip iki yastık ve yorganı kucakladıktan sonra gelip yerdeki şiltenin üstüne atmıştı.

"Ninenle hep burda mı yatarsın?"

Şiltenin üstüne otururken bakışları bana kaymıştı. Başını iki yana sallarken, "Ben... Hep tek... Yatarım." diyip başını yastığa koyduktan sonra duvar kenarındaki tarafı gösterip, "Yatsana." demişti.

Bir şey demek yerine üstümdeki ceketi çıkarıp yanına uzandım. Baba edasıyla yorganı tutup üstüme doğru çekerken, "Niye sobalı odada yatmıyoruz? Orası daha sıcak." diye mırıldandım.

Başını yastığa geri koyarken, "Olmaz... Zehirleniriz." dediğinde gözlerim bir süre gözlerinde takılı kalmıştı. Bunu hiç düşünmemiştim.

"Akıllı şey seni."

"Akıllıyım." diyip hafifçe gülümsedikten sonra gözlerini kapatınca yatakta yan dönüp bakışlarımı yüzünde gezdirmeye devam ettim. Baver'i izlerken uykuya dalmak ayrı bir güzeldi.

***

Yastığın altında titreyen telefonumla gözlerimi araladım. Elimi yastığın altına sokup telefonu çıkarırken başta alarmın çaldığını düşünsemde ekranda 'Durmuş Usta' yazısını görmemle hızla yattığım yerde doğrulup telefonu açtığım gibi kulağıma götürmüştüm. Hayırdır inşallah.

"Alo." diye mırıldanırken gözlerimi Baver'e çevirmiştim. Uyumaya devam ediyordu. Bakışlarımı Baver'de tutmaya devam ederken karşı taraftan ses gelmeyince tekrar, "Alo." dedim sessiz olmaya çalışarak. Kulağıma gelen cızırtıların ardından Durmuş ustanın sesi gelmişti.

"Alo, Öğretmen bey."

Sesinin telaşlı olması beni de tedirgin ederken yattığım yerden kalkıp Baver'i rahatsız etmemeye çalışarak odadan çıktım. Mutfağa girerken, "Efendim, noldu?" dedim hızla. Benimde telaşım sesime yansımıştı.

"Baver. Baver yanında mı?"

"Evet yanımda, uyuyor. Sorun mu var Durmuş abi?"

Telefonun diğer tarafından gelen hıçkırık sesi kulaklarımda yankılanırken mutfağın kapısında gördüğüm hareketlilikle bakışlarım oraya kaymıştı. Gözlerini ovarak mutfağa giren Baver'e bakarken bir hıçkırık daha yankılandı kulağımda.

"Muhteber... Muhteber teyze vefat etti."

-

Böyle olması gerekiyordu.

Bir Deli Rüzgar - bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin