uyu aşkım koynumda

7.9K 773 171
                                    

Medya: Temsili Baver ve Çağan.
:')

Keyifli okumalar

-

Elimdeki kartonu yelpaze olarak kullanmaya devam ederken sıcaktan bunalmaya başladığımı yavaş yavaş hissediyordum artık. Balkondaki koltukta oturmuş iki saniye rüzgar essin diye etmediğim dua kalmamıştı.

"Allah'ım lütfen kar yağsın. Valla o zaman yavşaklığı bırakırım."

Kaşlarım çatılsada başımı kaldırıp Yılmaz'a bakmakla uğraşmamıştım bile. Hareket edersem eriyip ardından hızla buharlaşıcak gibi hissediyordum. İki yıl boyunca köyün soğuğuna o kadar alışmıştım ki en ufak sıcakta bunalacak derecedeydim. Şuan ise her bir noktam ter içindeydi. Evimde klima vardı ama sağolsun uzun süre kullanılmadığı için durduğu yerde bozulmuştu aptal makine. Ne kadar usta çağırsam, bakıma göndersem de çalıştıramamıştı kimse klimayı. O yüzden sıcaktan dolayı bir haftadır içtiğim sudan bile zevk alamayacak dereceye gelmiştim.

"Yavşak olduğunu kabul ettin sonunda."

Alper'in dediği şeye gülecekken araya Yılmaz yavşağının keko sevgilisi girince gülmem yavaş yavaş sönmüştü. Elimdeki kartonu hızlı hızlı sallamaya devam ettim. Bir de bunların kavgasıyla uğraşamazdım.

"Bilader, kimin manitine yavşak diyorsun sen?"

"Anana diyorum, var mı diyeceğin?"

Yılmaz'ın yanındaki beden anında kasılmıştı. Ardından hızla ayağa kalkmak için bir hamlede bulunsada Yılmaz onu tutup kalkmasına izin vermedi. En azından bu harekette bulunması bile az da olsa beyninin olduğunu açık etmişti.

Askılı siyah tişörtü ve alev şortuyla zaten sıcaktan erimek üzere olan gözlerim bu görüntüyle beraber görme yetisini kaybetmişti artık. Herif Yılmaz'ın yanına iyice kurulurken göz devirip başımı geriye doğru attım. Bula bula bu herifi mi bulmuştu cidden?

Yılmaz görüp tanıyabileceğiniz nadir erkek güzellerinden biriydi. Bazı zamanlar çoğu insan onu kız sandığı bile olurdu. Hareketleri ne kadar ben erkeğim diye bağırsa da görüntü tam tersini diyordu. Pespembe bir ten, teniyle uyumlu sapsarı saçları vardı. Gözleri kahverengi, dudakları dolgun, burnu ise milletin binlerce para harcayıp estetik yaptırdığı burunlardan daha şekilliydi. İşin kötü tarafı ise Yılmaz bu güzelliğinin farkındaydı. Milleti tek lafıyla elinde oynatmayı çok iyi başarıyordu. Birçok kez şahit olduğum için biliyordum. İnternetten dayıları dolandırma işinden bahsetmiyorum bile. Kazandığı paranın haddi hesabı yoktu. Yanındaki kekoda Yılmaz'a yürüyen heriflerden biriydi işte. Normalde uzaktan görseniz yanına yaklaşmaktan korkacağınız kişi Yılmaz'ın etrafında pervane olmuştu.

Birbirleriyle sarmaş dolaş oturan ikiliye çok baktığımı farkedip bakışlarımı onlardan çekip Alper ve Selim'e yönlendirdim. Ellerinde telefon, indirdikleri oyunu oynuyorlardı. Selim benim gibi öğretmen olmuştu. Alper ise üniversite bitirdim demek için okuyanlardandı. Sonuçta babası sayesinde çok güzel bir kafeleri vardı ve fazlasıyla parayı kırıyorlardı.

"Öğretmen, sizin bu klima niye hâlâ bozuk."

Bakışlarım alev şortluya kayarken kaşlarımı çattım. Ağzımı açıp laf atmama kalmadan Alper, "Kapı orda, beğenmediysen gidebilirsin alevli." dediğinde gülmekle yetindim. Alper'in genel huyuydu bu. Hoşuna gitmeyen insanlarla acımadan konuşurdu. Genelde sinirine dokunan insanlar Yılmaz'ın sevgilileri olurdu ama neyse. Oralara pek karışmasam daha iyi. Bazı şeyleri anlamamazlıktan gelmek lazımdı.

"Dua et Yılmaz'ın arkadaşısın. Çok yaşatmazdım yoksa seni."

Alper dudaklarına bir sırıtma eklerken elindeki telefonu Selim'in kucağına doğru atıp ayağa kalktı. Onunla beraber alev şortluda ayağa kalkınca aralarının iyice kızıştığını anlayıp Yılmaz'la beraber bende kalkmıştım ayağa. Yılmaz bir yandan alevliyi çekiştirirken ben de Alper'i tutup geriye çekiyordum. Selim aptalı ise oyununu bırakamamıştı hâlâ.

Bir Deli Rüzgar - bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin