zamansız ölüm'ler

6K 667 381
                                    

Özür dilerim, keyifli okumalar. Ne kadar keyifliyse artık.

-

Gözlerini yavaşça aralarken vücudunda hissettiği sızıların verdiği acıyla yüzünü buruşturdu. Bakışları başında toplanan insanlara kayarken kapının dışından tanıdık bir ses tüm odada yankılanmıştı, "Uyandı. Baver uyandı." diye. Baver'in kaşları daha çok çatılırken gözlerini hemşirelerin yüzünde gezdirdi. Ardından bakışları ayağındaki ve kolundaki sargılara kaydığında bir süre sessizce ne olduğunu anlamaya çalıştı.

Yavaş yavaş neler olduğunu hatırlayınca gözleri irice açılmıştı. Son hatırladığı şey gece yarısı Çağan'la beraber arabayla evlerine dönüyor oluşlarıydı. Şoför koltuğunda Çağan,  yanında ise kendisi oturuyordu. Radyoda çalan şarkılar hâlâ kulağında çınlarcasına çalarken arabanın ön camında beliren göz yakan yoğun ışıktan sonrası sadece zifiri karanlıktı, Baver'in zihninde.

İçindeki endişe artarken soluk alışı hızlanmaya başlamıştı. Karnı hızlı hızlı şişip inerken yanında kendisiyle ilgilenen hemşirelerden birinin kolunu tutup, "Çağan... Çağan nerde?" diye sordu. Sesi çoktan çatallaşmıştı bile. En ufak kötü haberde yıkılacağını kendiside biliyordu ama yine de sorması lazımdı. Çağan'ın nasıl olduğunu öğrenmeliydi.

Hemşire, "Efendim, sakin olun." dese de onu umursamadan yatakta oturur pozisyon aldı. Belindeki, sırtındaki ve boynundaki yaralar anında kendilerini belli edercesine sızlasa da o an bunları umursamamıştı. Aklında tek bir düşünce vardı sadece. O da Çağan'ın yanına gitmesi gerektiğiydi.

"Kalkmamanız gerekiyor." diye uyarıp omuzlarından hafifçe tutan hemşireleri görmezden geldi. Ardından yataktan kalktığında sargı içindeki ayağını umursamadan kapıya doğru adımladı. O sırada kolundaki seruma ait iğne kendiliğinden çıkmıştı ama Baver'in yüreğindeki acı o kadar büyüktü ki bu denli küçük acıları hissetmiyordu bile.

Kapıya vardığında karşı duvara yaslı koltuklarda oturan Yılmaz ve Tugay'ı gördü. Onlarda Baver'i görünce hızla ayağa kalkarlarken, "Çağan... Nerde?" diye sordu. Yanına gelen ikiliye bakmaya devam ederken tekrar, "Nerde?" diye sordu. Dayanamıyordu daha fazla. Görmek istiyordu Çağan'ı. İyi olup olmadığını bilmek istiyordu.

Yılmaz sulanmış gözlerini hızla silip, "Çağan iyi, Baver. Hadi gel yatman lazım." diye konuşurken bir yandan da sağlam olan kolundan tutup onu odaya yönlendirmişti. Çağan iyi falan değildi. Karşı yoldan gelen tır tam da arabanın sol tarafını yarıp geçmişti. Yılmaz'da bunu bildiğinden hastanede Çağan'ın olduğu yoğun bakım odasının önünde kalmaya dayanamamıştı. Her an doktor kapıdan dışarı çıkıp kötü haberi verecekmiş gibi hissediyordu. O yüzden Baver'e göz kulak olma bahanesiyle buraya gelmişti.

Baver, "Çağan'ı... Görmem lazım." diye mırıldanırken Yılmaz'ın ağlamak üzere olduğunu farkettiğinde içindeki acı katlanmıştı. Ne kadar kendisine çaktırmamaya çalışsa da Çağan'ın iyi olmadığını anlamıştı.

"Efendim, yatağa uzanmalısınız. Böyle daha kötü olacaksınız."

Hemşirelerin dediği şeyi umursamadan bakışlarını koridorda gezdirdi. Çağan'ın nerde olduğuna dair en ufak fikri yoktu ama gerekirse tüm hastaneyi bu sakat ayağıyla dolaşıp bulurdu onu.

Daha bir gün bile geçmemişti ona aşkını itiraf edeli. Bu kadar kısa zamanda başka bir sevdiğini daha kaybetmeye hazır değildi, dayanamazdı. Yıllardır içinde biriken zehire Çağan panzehir olmuşken onu böyle kaybedemezdi.

"Şuan göstermezler Çağan'ı sana."

Baver'in gözleri Yılmaz'ın arkasında dikilen Tugay'a kaydığında dudakları istemsizce titrerken, "Yoksa..." diye mırıldansa da devamını getiremedi. Kuş mu oldu, diye sormaya dili el vermemişti. Çağan'ına her şeyi yakıştırırdı ama kuş olmayı asla.

Bir Deli Rüzgar - bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin