sana emanetim

6.4K 754 177
                                    

(Aşkolar biliyorum fazla yorum yapılmaya gerek duyulacak bir kitap yazmıyorum. Ağlarken insanın aklına yorum yapmak gelmez zaten ama arada aklınıza geldikçe az da olsa yorum yapmayı unutmayın. Size aşılamak istediğim duyguyu ne denli verebiliyorum merak ediyorum.)

Keyifli okumalar.

-

Üstümdeki beyaz gömleğin düğmelerini ilikledikten sonra uçlarını pantolonumun içine soktum. Ardından siyah kot pantolonumun fermuarını yukarı doğru çektikten sonra düğmesini de ilikleyip kenarda duran pantolonum gibi simsiyah kemeri alıp belime geçirdim. Son olarakta gömleğin kollarını dirseğime kadar kıvırınca giyinme işim bitmişti.

Odamdan çıkmadan önce sırt çantama laptobumu ve şarj aletini atıp çantayı tek omzuma geçirdikten sonra masada duran telefonumu elime aldım. Ardından aynanın karşısında hafif dağınık saçlarımı düzeltip çıkmıştım odadan.

Ayakkabılarımı giymek için kapıya yönelirken, "Baver hazırlandın mı?" diye seslendim koridorda. "Geldim." diye mırıldanıp odasından çıkarken gözlerimi üstünde gezdirdim. Altında dizlerinin biraz üstünde biten kot şort, üstünde ise beyaz salaş bir tişört vardı. Cidden giydiği her şey yakışıyordu ve bazen bu durum kıskanmama sebep oluyordu.

Yanıma gelince ayakkabılarımı giymeden önce elimi yanağına yerleştirip pürüzsüz yanaklarında parmaklarımı gezdirdim. Sabah kahvaltıdan sonra sakal tıraşı olmuştu. Ben söylemiştim sakal tıraşı olması gerektiğini. Sakalının çok uzun olmasını istemiyordum. Tamam, yakışıyordu ama fazla uzun olması yaşlı gösteriyordu. Her hâlini beğenirdim fakat tıraş olması onu bu sıcakta az da olsa rahatlatır, diye düşünmüştüm.

Elimi yanağında tutmaya devam ederken diğer yanağına uzanıp uzunca öptüm. Ardından geri çekilirken bir anne edasıyla, 'Oh.' çekmiştim. "Bebek poposu gibi olmuş. Mis gibi, mis." diye mırıldanırken daha fazla oyalanmadan ayakkabılarımı giydim. Bakışlarımı tekrar Baver'e çevirdiğimde elini az önce öptüğüm yanağına yerleştirmiş şaşkınca bana bakıyordu. Neden şaşırdığını anlamamıştım. Canım istedikçe utanmadan öperdim oysaki.

"Noldu, neden kaldın öyle birden?" derken bir yandan da üstümdeki gömleği düzeltmekle uğraşmaya başlamıştım. Gömlekle işim bittiğinde bakışlarımı tekrar Baver'e çevirdiğimde bir elini belime sarıp diğerini başımın arkasına yerleştirdikten sonra yüzümü bağrına basınca şaşkınlığımdan dolayı ellerim havada asılı kalmıştı. Yavaş yavaş kendime gelirken ellerimi omuzlarına çıkartıp sarılmasına karşılık verdim.

"Bu sarılmayı neye borçluyum?"

"Sen istediğin zaman... Öpüyorsun... Ben de sarılırım." dediğinde gülümseyip daha sıkı sarıldım bu sefer. Sarılmak ne demek Baver'im? Öpsen bile sesim çıkmaz. Mümkünse dudakladımdan...

"Daha uzun sarılmak isterdim ama geç kalacağız." diye mırıldanıp istemeyerekte olsa Baver'den ayrıldım. Başını onaylarcasına salladıktan sonra ayakkabısını giyip dışarı çıkınca bende peşinden çıktım.

***

"Ne demek kalamam?"

Omuzlarını çocuk gibi yukarı çıkarıp tekrar aşağı indirirken, "Ben de geleceğim... Seninle." dediğinde sıkkınca nefes verdim. Ben de isterdim Baver'i yanımda okula götürmeyi ama orda ne yapacaktı ki? Canı sıkılırdı büyük ihtimal. Sonrasında da canı sıkıldığı için huysuzlanırdı. Çocukları bırakıp onunla da ilgilenemezdim.

"Orda canın sıkılır Baver'im. Okulda hep yanında duramayacağım ki. Alper'le kafede kal işte. Hem yapacak işin olursa zaman daha hızlı geçer." Bakışlarımı Alper'e çevirirken destek ver, dercesine işaret yaptım. Ne demek istediğimi hemen anlayıp Baver'in yanına yaklaşırken bir kolunu omzuna atıp, "He valla beraber eğleniriz. Hem çok iş de vermem sana fazla da yorulmazsın." dediğinde dudaklarım hafifçe yukarı kıvrılmıştı. Baver öyle kolay yorulacak biri değildi.

Normalde Selim'in işi olmasaydı eve çağırıp Baver'le kalmasını isteyecektim ama maalesef onun da benim gibi okula gitmesi gerekiyordu. Yılmaz şerefsizini direkt elemiştim zaten. Şuanlık tek seçeneğim Baver'in, Alper'le kafede kalmayı kabul etmesiydi. Kabul etmesi gerekiyordu. Okula ilk günden gitmemezlik yapıp çocukları hayal kırıklığına uğratamazdım çünkü.

"Hadi Baver'im altüstü dört saat olmayacağım. Fazla bir şey değil." diyip elini sıkı sıkı tuttum. Bakışları yüzümde gezinirken, "Sadece... Dört saat." dediğinde başımı onaylarcasına sallayıp, "Öğlen bitiyor dersler." dedim hızla. Saat şuan yedi buçuktu. Sekizde dersler başlıyor, öğlen de bitiyordu. İlk hafta olduğu için fazla ders saati yoktu çocukların ama ikinci haftadan sonra dersler dörtten yediye çıkıcaktı.

"Tamam mıdır, kabul ediyor musun?" diyip merakla yüzüne baktım. Kabul etmesi gerekiyordu. Hayır, derse cidden başka seçeneğim kalmayacaktı ve Baver'i de alıp okula gidicektim. Sınıfta en arkaya oturtturup sessiz sessiz durmasını isterdim artık.

"Öğlen... Burda olacaksın." dediğinde kendimden emin bir şekilde, "Olacağım." dedim. Ardından, "Artık gitmem lazım." diyip Baver'e sarıldıktan sonra Alper'e dönüp, "Sana emanet. Dikkat et ona." dedim. Sonrasında ise arkamı dönüp kafeden çıkacağım sırada kolumdan tutulup çekilmemle gözlerim hızla Baver'e dönmüştü.

Gözlerinin sulu sulu olduğunu görmemle, 'Yine ne oldu?' diye içimden geçirirken telaşla yüzüne bakmıştım. Alper'de benim gibi yüzündeki korku dolu ifadeyle Baver'e bakıyordu. İkimizde onun neden ağlamak üzere olduğunu sorguluyorduk şuan.

"Ben sana... Emanetim... Başkasına değil."

Gözlerim şaşkınlıkla aralanırken neden böyle dediğini bir süre düşündüm. Ardından aklıma aniden Baver'in ninesinin bana dediği son şey gelmişti. "Sana emanet kuzum. Dikkat edin kendinize." Tüylerim diken diken olurken içimde bir yerler karıncalanmaya başlamıştı. Benimde gözlerim yavaş yavaş sulanırken, "Bana emanetsin tabikide. Başkasına değil." diye mırıldandım. Ardından yaklaşıp Baver'e sıkı sıkı sarılırken Alper, 'Ben gidiyorum.' dercesine el işareti yapıp yanımızdan ayrılınca ona minnetle bakmıştım.

"Sana bunu hatırlatmak istememiştim. Özür dilerim Baver'im."

Yüzünü omzuma gömerken gömleğimin hafifçe ıslandığını hissettim. Ardından Baver'in sessiz iç çekişleri kulaklarımı doldurunca dudaklarımı birbirine bastırıp kendi ağlamamı dizginlemeye çalıştım.

"Ben sana... Emanetim." Bunu emin olmak istercesine söylemişti. Onu bırakıp gittikten sonra tekrar geri gelmeyeceğimi düşünüyordu. Ninesi gibi onu başkasına emanet ettikten sonra kuş olacağımı sanıyordu.

"Sen bana emanetsin. Başka kimseye de olmayacaksın. Buna asla izin vermem." Başını kaldırıp gözlerini gözlerime çevirirken, "Söz mü?" diye sorduğunda elimi nemli yanaklarına yerleştirip yaşları sildim. Ardından burukça gülümserken, "Söz." dedim.

Ölümden başka hiçbir şey ayıramazdı bizi.

-

Ayırmayacakta zaten.
Yazar olarak ben izin vermiyorum.
:')

Bir Deli Rüzgar - bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin