haechan duş aldıktan sonra kanepeye yayılmış, tüm alanı kaplamış durumda. dalgın dalgın telefonun başında, yaşlı üyeleriyle yaptığı grup sohbetine dokunuyor. kuru dudaklarınıza vişne aromalı rujunuzu sürerek gece cilt bakım rutininizi bitiriyorsunuz.
soğuk havaya lanet olsun.
koridordan oturma odasına geçerken ışığı kapatıp banyodan çıkarsınız. haechan gözlerinin ucuyla seni hissediyor ve sana bakmak için başını çeviriyor.
"çok seksi." diyor, sen ayaklarını ona doğru kaydırırken seni yukarıdan aşağıya süzerek. her zamanki gece kıyafetlerini, eşofmanlarını ve onun tişörtlerinden birini giymişsin.
sırıtarak ona kıçını dürtüyorsun ve eli yanağına değdiğinde hemen pişman oluyorsun.
acı içinde tıslarsın, acıyan bölgeyi ovuştururken somurtursun, aynısını ona yapmak için arkanı dönersin ama o uzanmayı başarır ve yatıştırıcı bir şekilde kıçını ovuşturur.
"Üzgünüm bubs," mahcup bir şekilde gülümsüyor.
bacağını dizinizle dürtün. "kay."
kaşlarını çattı, "üstüme yat."
Sonunda yapacağın şeyin bu olduğunu bilmene rağmen iç çekiyorsun.
Kendini haechan'ın göğsünün üstüne, başının üst kısmı boyun girintisine yerleştirmeden önce televizyonun kumandasını alırsın. kollarından biri tembelce beline dolanmış ve bacakların battaniyenin altında onunkine dolanmış.
"peki yine ne izliyoruz?" diye sorar.
ana ekranınızda uygulamayı bulmaya çalışıyorsunuz, yakın zamanda hbo uygulamasını televizyonunuz için satın aldınız, sadece dün gece çıkan ve yıllardır beklediğiniz en çok beklenen şov amacıyla. Telefonunuzu herhangi bir spoiler için bilerek görmezden gelmek, çünkü sizin gibi insanlar - geç kalmamaları dışında - çıkış tarihinde izlediler.
ama sen ve haechan birlikte yeni bir şey izlemediniz, bu yüzden bu gece onunla bir şeyler izlemek istediğinizi gündeme getirdiniz. çünkü dün evde arkadaşlarıyla meşguldü.
"the last of us, dün gece çıktı ve çok heyecanlıyım. video oyununa dayanan bir kıyamet sonrası hayatta kalma şovu. heyecanla ona açıkladın.
Sonunda uygulamayı bulup sabırla yüklenmesini beklerken üzerine tıklayın.
"ah, gerçekten mi? korku oyunu gibi mi zombiler ve silahlar?"
Başınızı sallarsınız, "evet, bu bir korku oyunu. zombiler ve silahlar, evet. ve ayrıca virüs bulaşanların en korkutucusu olan tıklayıcılar da var. Çıkardıkları sesten gerçekten nefret ediyorum, yakında göreceksin."
"Korku oyunlarını sevmediğini sanıyordum?"
mırıldanıyorsun, "Sevmiyorum ama tavsiyem üzerine çıkan bu youtuber'ı gördüm ve bir saat sonra bütün bir gece hem birinci hem de ikinci oyunun tüm oynanışını izledim." kendine gülüyorsun
haechan nefesini tuttu, "wahh, bunu bana neden hiç söylemedin?" haechan senin korkunç video oyunlarından hoşlanmadığını biliyor ama onları izlemekten çok oynamaktan daha çok hoşlanıyorsun.
omuzlarını silkiyorsun, "bu seninle tanışmadan önceydi. Oyunu oynamayacağım, sadece izleyeceğim. Yine de oynarsan oynamanı izlerdim."
zihinsel bir not alır. bir video oyununun bu televizyon uyarlamasıyla çok ilgilendiğiniz anlaşılıyor. bu yüzden oyunu daha sonra nasıl oynayabileceğine bakması gerekiyor.
"Heyecanlıyım." haechan usulca itiraf ediyor.
"ben de." Oynat'a basıyorsun, uzaktan kumandayı kollarına bırakıyorsun ve bölüm oynamaya başladığında erkek arkadaşının üstünde rahatlıyorsun.
"böyle? ne düşündün?" Hâlâ uzanırken beline iki yana oturur pozisyonda oturarak hevesle soruyorsunuz. Haechan'ın şovunuzla ilgili değerlendirmesini duymak istiyorum. Haechan'ın bu tür şovlara ilgi duyduğunu bile bile İngilizce bir Amerikan şovu olduğu için beğenmeyeceğinden endişe ederek bu şovu Haechan'a getirdiniz.
"Sadece ilk bölüm olmasına rağmen, bağlandım. Çok eğlendim bebeğim." dürüstçe, gülümseyerek söyler.
"Ben de! şimdi bütün bir hafta beklemek zorundayız." üst tarafını haechan'ın göğsüne bastırarak sahte bir hıçkırık çıkardın.
"Enfekte olsaydın, ikimizin de zombi olabilmesi için beni ısırmana izin verirdim."
kaşlarını çatarsın, çeneni onun göğsüne yaslamak için başını kaldırırsın. "ama o zaman birbirimize dair hiçbir anımız olmazdı."
o da somurtuyor, "ah evet. sonra sen aşağı in, ben aşağı ineyim." ilk bölümdeki duygusal sahneler yine sizi etkiliyor ve haechan bunu fark etmiş görünüyor ki konuyu değiştiriyor.
"pazar günü pizzayı izlerken sipariş vermeliyiz." yumuşak ellerinle oynayarak öneriyor.
"pazar günleri?" serçe parmağını yüzünün önünde tutuyorsun.
"pazar günleri." söz verir.
