BÜYÜK FİNAL

47 9 12
                                    

(Elley Duhe- Middle of the night)

Üzerinde takım elbisesi ile epey gergin görünüyordu. Elini dağınık saçlarında gezdirdi ve derin bir nefes alıp okula girdi. Ilık bir yaz akşamıydı, rüzgar esse de üşütmüyordu. Sadece hafif bir esinti...

Okulda kimsenin olmamasına aldanmadan sınıfların olduğu koridora geldi. Her yerde koyu renklerde balonlar vardı. Bazıları havada asılı bazıları yerde duruyordu. Kendini balonlardan kurtarınca karşısında dünyanın en güzel kızını buldu. Bembeyaz elbisesi ve uzun dalgalı siyah saçlarıyla adeta parıldıyordu. Damla'ydı o.

Hızla koridorun diğer tarafına kızın olduğu yere koştu. Sonunda hedefine ulaştığında nefes nefeseydi. Kız onu hafif gülümseyerek izliyordu. Deniz, hala nefes nefeseyken "Sen nasıl buradasın?" diye sordu.

Damla homurdanarak "Neden? Ölülerin mezuniyeti olamaz mı? Ölüler dans edemez mi?" dedi.

Deniz o an dünyanın en güzel rüyasının içinde olduğunu anladı. Bu durum onu yalnızca mutlu ediyordu. Damla'yı görebiliyordu. Hem de hep hayal ettikleri mezuniyet balosunda. Her şey hayallerindeki gibiydi, o an dünyada onlardan başka kimse yoktu.

Gözlerinin dolmasına izin vermeyerek elini uzattı ve "Öğrenelim mi?" dedi usulca.

Kızın yüz ifadesi hep aynıydı. Hep gülümsüyor, gözlerini genç adamın gözlerinden ayırmıyordu. Tatlı bir bekleyişten sonra genç adamın elini tuttu ve dans etmeye başladılar. Bir yerlerde bir müzik başladı. Birileri keman çalıyordu ama görünürde kimse yoktu.

Dans boyunca elleri ve gözleri birbirinden hiç ayrılmadı. Damla Deniz'in kulağına yaklaşıp "Ölüler dans edebiliyor muymuş?" dedi gülümsemesini bozmadan.

Deniz daha fazla dayanamayıp ağlamaya başladı. Damla'nın ölü olması onu öldürüyordu. Genç kız Deniz'in ağladığını görünce eliyle gözyaşlarını sildi. Dans etmeye devam ettiler. Deniz ağlayarak "Çok özür dilerim. Ben senin düşündüğün prens değilim. Ben kötüyüm, çok kötüyüm. Seni hayal etmeyi bile hak etmiyorum." dedi.

"Prensler kötü olamaz mı? Kahraman olmak için illa iyi mi olmak gerekir?"

"Beni affediyor musun yani?"

"Hayır, affetmiyorum. Çünkü sen kendini affettirecek bir şey yapmadın."

"Yaptıklarımın telafisi olur mu ki?"

"Bu dünyada her şeyin telafisi vardır. Ölümün bile. Bak, ölüler dans bile edebiliyor."

Deniz ufak bir kahkaha attı. Damla'nın yüz ifadesi hep aynıydı. "Ne yapmalıyım peki? Nasıl telafi edeceğim?"

"Önce uyanman lazım. Uyan ve arkadaşlarımızı kurtar. Tüm yaptıkların için af dile ve bedeli ne olursa olsun öde. İşte o zaman seni affedebilirim."

Deniz ağlamaya devam ederken Damla usulca genç adamın elini bıraktı ve sonsuzluğa doğru yürüdü. Deniz ise yere çöküp hıçkıra hıçkıra ağlarken rüyasından uyandı.

Gözlerini açtı, zorlukla nefes alabiliyordu. Elleri gözleri bağlı bir sandalyeye oturtulmuştu. Birkaç yardım çığlığından sonra başına gelenleri hatırladı. Fulya onu ve arkadaşlarını kaçırmıştı.

Peki kızlar neredeydi? Onu bağlayan halatlardan kurtulmaya çalıştı ama halat fazla kalındı. Çareyi çığlık atmakta buldu.

Deniz'in kulak kanatıcı çığlıkları ile kendilerine gelen Arya ve Deren de aynı aşamalardan geçti. Nafile olduğunu anladıklarında Deniz ile konuşmaya çalıştılar.

Arya fısıldayarak "Lan Deniz sussana. Başımıza toplayacaksın hepsini." dedi.

Deniz arkadaşının sesini duyunca rahatladı. "Arya iyi misiniz? Çok korktum."

SON DAMLAWhere stories live. Discover now