Giriş

1K 75 29
                                    


MERHABALAARR 🙋🏼‍♀️

Işığın Alevi, daha önce de söylediğim gibi uzun bir serüven olacak. Ve ikinci adımı Tılsımın Sesi'ne geldik!

Çook heyecanlıyım 😍 çünkü bu kitap artık evrene daha fazla girdiğimiz, olayların ve karakterlerin geliştiği bir kitap olacak. Aramıza yeni karakterler katılıyor 🫠

Nixavis ve Zonan'ı özlediğinizi biliyorum!

Fantastik, özellikle epik fantastik yazmak çok zor. Her detayında aşırı zorlanıyorum ve bir kelime için saatlerce düşündüğüm oluyor. Bunun yanına aşk eklediğimizde daha da zorlaşıyor. Çünkü kitap yalnızca romantik türünde bir kitap değil. Bu dengeyi sağlam kurabilmek için gerçekten zorlandım 😅

Bu arada bana "Neden sadece romantik yazmıyorsun?" Diye soranlar oldu 🤦🏼‍♀️ romantik kurgu yazmak benim alanım değil. Fantastik ve gerilim yazarı olduğumu düşünüyorum. Peki, bu kitabın içinde de aşk olduğunu ve nasıl yazdığımı soranlar olacak. Romantik kurgu ile Fantastik/romantik kurgu birbirinden çok çok farklı şeyler.

Şunu unutmayalım: aşk olmasa insanlar olmazdı. Sizler doğmazdınız. İnsanlar sevmek, sevilmek ihtiyacı ile doğarlar. Aşk hayatımızın içindedir. Bir epik fantastiğin içinde romantiklik olması, +18 içerik içermesi o kitabı tamamen romantik yapmaz. Aşk, her kurguda kitabı ayakta tutar ve okuyucu heyecanlandırır. Epik fantastikte ise okuyucunun zaten başka bir diyara giderek heyecanlanması istenir.

Bu kitapta aşk, kan, savaş, entrika ve türlü fantastik ögelere kadar her şeyi bulacaksınız 🥰

Keyifli okumalar ve hoş geldiniz 🤗


☘️☘️☘️



                          GİRİŞ



Gece, gündüze dair ne varsa örtmüş, gökyüzünü bir resim tablosu gibi siyaha boyamıştı. Mutlak sessizliğin yakıştığı gökyüzünde tek bir hareketlilik yoktu. Yıldız adı verilen Işık'ın parçaları ay ışığının gerisinden kandil mumları gibi parlıyor, birazdan olacakları izliyordu. Hatta birazdan olacaklara tek şahit karanlığı delen dolunay ve onun çocukları yıldızlardı.

Gecenin sessizliğinde bir nefesin bile gürültülü çıktığını, bu sessizliği bir kılıç darbesiyle ikiye böldüğünü ve acımasızca yankılanan bir gürültü oluşturduğunu bilen adam, nefes almakta dahi zorlanarak çıplak ayaklarla yavaşça hareket ediyordu.

Adamın üzerinde gölgelere yakışır cinsten siyah bir pelerin vardı ve kapüşonu yüzünün neredeyse tamamını kapattığı için yürüyen bir pelerin gibi görünüyordu. İmparatorluk sarayının soğuk koridorlarında ses çıkarmamak için ayakkabı bile giymemişti. Daha bu sabah güneşin kavurduğu taş avlular şimdi buz gibiydi. Ama adam buna aldırıyor gözükmüyordu.

Bir hedefi vardı.

Hiç kimseye görünmeden o hedefe ulaşmaktan başka bir şey düşünmüyor, Lord Rhesel'in eğitimli muhafızlarına görünmeden bir gölgeden de hızlı hareket ediyordu. Ve hızlı hareket etmesine rağmen ne nefes nefese kalmış, ne de kalbi hızla atmaya başlamıştı. Neredeyse bir ölü kadar cansız bedeni, adeta havada süzülerek hedefine ulaşmayı amaçlamıştı.

Adam soğuk avludan şimşek kadar hızlı geçtikten sonra bir köşeyi döndü. Sarayın Kuzey Batısındaki, yıllardır kimsenin uğramadığı, sarayla denizi birleştiren kayalıkların bulunduğu kapıya gittiği belliydi. İmparator, karısı öldükten sonra sarayı mutlak korumaya almış, ön ve arka bahçeye açılan kapılar dışındaki bütün kapılara kilit vurmuştu. Ancak kilitler, gecenin karanlığına karışan bu adam için bir sorun değildi. Yanında kimi getirdiğinizi biliyorsanız, engeller kıyafetinize bulaşan küçük bir toz zerreciği kadar önemsizdi. Kilitleri açmak, tozu elinizle silkelemek kadar kolaydı.

TILSIMIN SESİWhere stories live. Discover now