38. Bölüm

305 42 9
                                    




Keyifli okumalar güzeller 😍


☘️☘️☘️



32. BÖLÜM

- TUVANA -




Ateşe tuttuğum çubuğun ucundaki kurt bacağına bakarken kendimi hem endişeli hem heyecanlı hissediyordum.

Bu, zorlu ve başarı şansı düşük bir yolculuktu. Özellikle benim için. Kendi kabileme bile yeteri kadar iyi liderlik edememiştim. Annem ve babam gibi değildim. Önceden çılgın olduğum doğruydu. Gençliğin verdiği canlılıkla o soğukta bile kanım kaynayabiliyordu. Dünyaya açılmak istiyordum. Yeni yerler görmek insanlarla tanışmak istiyordum. Gemiye binmek, deniz suyundan içmek, soğuk rom tüketmek, güneşin altında soyunmak, bir derede yıkanmak, açık seçik elbiseler giymek istiyordum.

Kısacası isteklerim normal bir genç kızın istekleriyle eş değerdi. Sürekli soğukta yaşayan biri güneşten başka ne hayal edebilirdi ki?

Eğlenceli ve özgüvenliydim. Babamın, yönetimini bana bıraktığı işlerde başarılıydım. İyi bir lider olabileceğim ortadaydı. Ama ölümsüz olduğumuz için hiçbir zaman gerçekten lider olacağımı düşünmemiştim.

Babamın babası, yani büyükbabam kar cadılarının bahsettikleri Dörtlerin Savaşı'nda İyi Tılsımlar tarafından cezalandırılarak öldürülmüştü. Büyükbabamı insanların yanında savaşmaya bir türlü ikna edemeyen babam ise öldürülmek yerine kabilesiyle birlikte bu saçma sapan lanete maruz kalmış, kuzeye gönderilmişti. Babam o zamanlar evli değildi ama anneme âşıktı. Tılsımlar bunu biliyordu. Her nedense ikisini birbirinden ayırmak yerine babamın kalan ailesini ve bir topluluğu Alysses Adası'na, annemin ailesini ve son topluluğu ise Güney topraklarına sürmüşlerdi.

Böylece roiantlar üçe bölünmüş, lanetlenmiş ve ne zaman kalkacağı belli olmayan bu lanet bitene kadar gönderildikleri yerde kalmak zorunda kalmışlardı. 

Babam o günden sonra Kuzey Roiantlar'ın şefiydi. Başı gövdesinden ayrılmayacağı sürece ölmeyeceği için lider olabileceğimi düşünmemiştim. Yaptığım hataya ve onların ölümüne sebep olana kadar.

Efsanelere de pusulalara da inanmıyordum. Tek arzum lanet olası kuzeyden kurtulmak ve laneti kaldırmanın bir yolunu bulmaktı. Zera'ya bile söylememiştim. Kimseye söylememiştim.

Bir gece kimseye görünmeden eşyalarımı alıp kamptan çıktım. Babamın çadırındaki haritaları o kadar incelemiştim ki artık hepsi ezberimdeydi. Kaptan yüz kilometre gittikten sonra batıya dönüp günlerce belki haftalarca yol almam gerekecekti. Sonunda Kuzey Denizi'ne ulaştığımda kimseye görünmeden bir gemiye atlar ve Alysses Adaları'na gider, babamın ailesiyle tanışabilirdim. Diğer roiantları tanırdım. Belki onlar babamdan daha ılımlı olurlar ve laneti kaldırmak için bir şeyler düşünürlerdi. Düşünürdük. Bana yardım edebilirlerdi.

Tabii o zamanlar tılsımların her şeyi görüp dinlediklerini bilmiyordum. Kamp sınırını aştığım anda arkamdan çığlıklar yükselmeye başlamıştı. Kamp alev alır, roiant kanı karı kızıla boyarken öylece kalakalmıştım.

Sonunda kendime geldiğimde tüm gücümle kampa geri dönmüş ve görünmez şeylerin roiantların kafalarını bedenlerinden ayırdıklarını görmüştüm.

Uzun süredir savaşmıyor ya da düşman sayılabilecek birileriyle karşılaşmıyorduk. Zaten karşılaşsaydık taşa dönüşürdük. Bu yüzden hiçbir roiant tek zırhımız olan altın boyunluğu takmıyordu. Boyunlarımız açıkta ve kesilebilirdi. Tek ölüm yolumuz. Yaşamımıza son veren tek yöntem.

TILSIMIN SESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin