7. Bölüm

3.5K 249 66
                                    

Hiç kıyamıyorum, hiç. Keyifle okuyun!

⛓️


7 Mayıs 2021

"Nine," dedim ellerinden tutup gözlerine hevesle bakmaya başladığımda. "Beni duyuyor musun?"

Gülsüm nine başını aşağı yukarı salladı ama çok yaşlanmıştı artık. Yaşlılığın verdiği hastalıklar onu rahat bırakmıyordu. Bir de kendini çok hor kullanmış, yaşlanınca da acısını böyle çekiyordu işte.

"Getireyim mi o çayı?" dedim tarif ettiği otlardan kaynattığım çayı içmek ona biraz daha iyi geliyordu. Başını yeniden aşağı yukarı hareket ettirince hemen mutfağa gidip ısıttım o çaydan. Az sonra yeniden yanına döndüğümde kalkmasına yardımcı olup içmesini sağladım. Uyku yapıyordu, biraz da serseme çeviriyordu ama şifaydı işte. Gülsüm nine herkese şifa verirken kendine hiç bakmamış olmasının cezasını çekiyordu. Gülsüm nineyi yatırıp üzerini örttüm. Bir de üşümesine sebep oluyordu. Bazen sobayı bile yakıyordum sırf içi ısınsın diye.

O yatınca bende kendi köşeme çekilir gibi camın önüne geçtim yeniden. Doğum günümden sonraki günlerde hastalanmıştı ilk. O günlerde buraya ona bakmaya gelmiştim ve o günlerden sonra da burada onunla kalmaya başlamıştım. Abim köyde tarlalara giderek çalışıyordu, annem köyün kadınlarıyla ekmek pişirip satıyordu. Ben de burada hem nineye bakıyor hem de ondan öğreniyordum. El verdim demişti, el öyle verilirmiydi bilmiyorum ama bazen ben de köyden gelen hastalara otlar verip iyileşmelerine yardımcı oluyordum.

Gözlerim yemyeşil ağaçlara takılınca derin bir nefes aldım. Yüzümde tebessüm varken gözlerim doluyordu. Çünkü Yiğit buradaydı, beni aramak için buraya gelmişti.

Doğum günümden sonraki günlerde Koray abi ile aramızda benim kurduğum soğuk savaş vardı. O gerçekten gerçekleri bildiğini kimseye belli etmemişti, etseydi de kimseden artık çekinmiyordum ama o sözüne sadık kalmış beni satmamıştı. Mart ayına girmeden Yiğit'in Kastamonu'ya geldiğini öğrenmişti Korhan abi. O yüzden onlar apar topar köyden şehir merkezine dönmüştü. Yiğit etrafta onları epey bir araştırdıktan sonra karşılarına da çıkmıştı. Yiğit aptal bir adam değildi. Abimin bizi oradan götürdüğünü bilmemesi imkansızdı. Belli ki epey bir araştırma yapmış en sonunda da buraya kadar gelmişti. Elbette Korhan abiler haberleri yokmuş gibi davranmıştı ama benim gizli gizli kapı dinlediğim bir gece, Yiğit'in sadece Meva'yı istiyorum demesini duymuştum Korhan abinin ağzından. Artık bu ittifak Korhan abi ve abim arasında da değildi, Yiğit geldikten sonra abim zaten benim daha önce anlattığım ve Koray abinin aslında her şeyi bildiği o sırrı da ona açıklamak zorunda kalmıştı ki işin ciddiyetini anlasın. Ailesi yazın köye gelecekti engellemişlerdi. Buraya da artık uğramamaya çalışıyorlardı çünkü Yiğit bizi birinin sakladığını bilecek kapasiteye sahipti. Abim beni saklamak için her şeyi yapmaya razıydı ve bu her şey; abim için sınırsızdı. Bir keresinde seni evlendiririm bile demişti, sırf Yiğit beni alıp gidemesin diye bu kadar gözü karartmış olması ona göre abilikken bana göre zalimlikti.

İçime derin bir nefes sığdırmaya çalıştım. Yiğit buraya kadar gelmişti, köye ulaşamamış olması hiç ulaşamayacağı anlamına gelmezdi. Benim peşimdeydi ve beni bulmadan da durmayacağı gayet netti.

Elimi kalbimin üzerine götürdüm. Beni bulması mı daha hayırlı olandı yoksa bulmaması mı, bilmiyordum. Tek bildiğim yolun sonuna doğru geldiğimizdi çünkü durmayacaktı; tanıyordum onu. Babamdan bir daha kötü anlamda hiç haber almamıştık aslında bu bile Yiğit'in yaptırmadığı demekti zira o başladığı işi bitirmeden durmazdı.

HÜKÜM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin