Final

2.5K 147 46
                                    

Merhaba...

Final bölümü ile geldim. Ani olmadı aslında ama bir iki bölüm daha yazacak gücü ve vakti kendimde bulamadım. Bende bu hikayeye ilk başladığım zamanlarda elbette böyle hayal etmemiştim ama hüküm evreni nedense hep geri planda kaldı hem benim için, hem okurlar için. Belki ağır dili sayesinde oldu bu belki dramı sayesinde bilmiyorum. Yiğit ile Meva'nın birbirlerine olan aşklarını ve bağlılıklarını biraz bile hissettirdiysem benim için yeterlidir.

Başladığım noktada gayet planlı işlerken ve ilerlerken araya zamanın girmesi en büyük talihsizliğim oldu. Çünkü sağlam bir zemine oturttuğuma inandığım kurgudan uzaklaşmak, zemini yerle bir etti. Neyi ne amaçla yazdığımı bile hatırlamakta güçlük çekmeye başladım. Bunun yanı sıra hükümü okuyan çok az kişi olduğundan, kimseyle bu hikayenin gidişatını uzun uzun konuşarak fikir alamadım.

Gel gelelim, gelmek istemediğim noktaya sürüklendim. Hikayeden koptum ve bu, yazma hayatımda başıma ilk kez gelen ve bir daha asla gelmemesi için elimden ne geliyorsa yapacağım bir durum oldu.

Elimden gelenin fazlasını yaptığımı bilmenizi dileyerek sizi son kez bölümle baş başa bırakıyorum.

Keyifle okumanız dileğiyle.

⛓️

Geceyi parçalayan siren sesleri vardı. Ambulans ölü bedeni götürürken, polis katil bilineni götürüyordu.

Kalbim kasıldı. Her şeyin içinde ama bir o kadarda uzağındaydım. İzlediğim şeyler mi daha ağırdı yaşadıklarım mı, karar vermesi güçtü. İzlediklerim gözlerimi kapatınca silinirdi bir gün, yaşadıklarım nefes almaya devam ettikçe benimle birlikte olacaktı.

Benimle birlikte olacak bir diğer kişiye kaydı bakışlarım. Bomboş bir ifade vardı yüzünde. Pişmanlık desem değildi, öfke desem değildi. Ruhsuzdu Yiğit. Sanki orada Yiğit'in de ruhu ölmüştü.

Ellerimi uzattım ellerine doğru. Bakışları karanlık geceden bana döndüğünde önce ellerime baktı ardından gözlerime. Hepimiz bir saplantı sonucunda dağılmış, parçalanmıştık. Bir araya gelmemiz zor olsada üstesinden geleceğimizi biliyordum. Çünkü bize inanıyordum.

Patlayan silah sesiyle sıçradım. Gözlerimi kapatmak isteyen yanımı durdurdum zira orada Yiğit vardı. O katil olduysa bile ben ona gözlerimi kapatamazdım.

"Amca?!" Yiğit'in ne söylediğini Bahri Yaman'ı görene kadar anlamamıştım. "Neden?" dedi Yiğit elinde silahı tutmaya devam ediyordu. "Neden yaptın bunu?"

"Kahraman senin elinin kirlenmesini istemezdi," dedi Bahri Yaman. Elinde tuttuğu silahı bir köşeye atmıştı. "Kahraman, senin hapise girmeni istemezdi evlat. Beni kardeşimin karşısında boynu bükük bırakmana izin veremezdim." Silah patlamıştı, Emrah ölmüştü ama öldüren Yiğit değil amcası Bahri Yaman olmuştu. "Gidin," diye devam etti. "Polisler gelirler az sonra, gidin. Burada hiç bulunmamış gibi, buraya hiç gelmemiş gibi gidin."

"Ben seni nasıl ardımda bırakayım amca?!" diye bağırdı Yiğit. "Benim yüzümden, ben katil olmayayım diye yeniden o deliğe girmene nasıl müsaade edeyim ben?"

"Ben nasıl müsaade edeyim evlat, sen söyle... Tam kavuştum dediğin yerde nasıl ayırayım seni ondan?" Bakışları bana döndüğünde Yiğit'in de bana baktığını gördüm. "Siz vuslat derken, nasıl ayrılığa izin vereyim?"

HÜKÜM Where stories live. Discover now