20. Bölüm

2.6K 164 99
                                    

Ben geldim...

Nasılsınız, nasıl gidiyor. Geciktim biraz ama vakitsizlik yüzünden. Eh, bir de Vuslat daha çok yeni olduğundan heyecanlanıyorum elime telefonu alınca onu yazasım geliyor çünkü daha ben de çok uzağım.

Bölüm yetişkin içerikli, onu dikkate alarak okumanızı tavsiye ederim. Oy verip yorum yaparak bana destek olmayı unutmayın lütfen. Okunma oranları çok düşük, sevmediniz mi ya da başka bir şey mi var bilmiyorum ama keşke yorumlar daha canlı olsa o zaman gerçekten insanın yazmak için hevesi de çoğalıyor.

Keyifle okumanız dileğiyle.

⛓️

Hafif bir esinti bedenimi esir aldığında olduğum yerde kıpırdandım. Tam o an üzerime bırakılan ağırlık gözlerimi açmamı sağladığında Yiğit'i avuçları arasında tuttuğu pikeyle gördüm. Kaşlarım çatık gözlerim kısılı görünüşünün netleşmesini beklerken üzerime elinde tuttuğu pikeyi örttü. "Saat çok erken güzelim, uyumaya devam et." Pikenin sıcaklığı gerçekten uykuyu getiriyor olsa da son yıllarda zaten erken uyanma huyum daha da erkene çekildiğinden bedenimi esneterek sözlerinin aksini yaptım ve gözlerimi açtım. Kış aylarına gireceğimiz için havalar geç aydınlanıyordu fakat odada bulunan loş lambalar yeterince aydınlık oluşturduğundan dışarısının karanlığı evin içine sirayet etmiyordu.

"Saat kaç?" diye mırıldandım. Sesim kaba ve boğuk çıkmıştı.

"5 olmak üzere." Anladım der gibi gözlerimi açıp kapattım.

Yataktan ayaklarımı sarkıttığımda yatağın karşısındaki koltuğu görerek çatılı olan kaşlarımı daha çok çattım. Önce koltuğa sonra Yiğit'e ve en son yatağın diğer tarafına baktım. Bozulmamış üstelik dağılmamıştı bile. Yatak odamızda da en son bir koltuk bulunmuyordu. Bakışlarım doğruca Yiğit'e döndü.

"Delme bakışlarınla kalbimi," diye mırıldandı. Nasıl bakıyordum bilmiyorum ama çekmedim gözlerimi gözlerinden. "Ben sana bir söz verdim," diye açıklamaya çalıştı kendini. "Kafandakileri netlemeden, senin vicdan mahkemende aklanmadan yaklaşmayacağım sana."

"Kafam net?" dedim ters bir sesle.

"Anladım ki sen bensizliğe alışmışsın," dedi bambaşka bir cevap vererek. "Kokum olmadan uykuların haram olduğunu söylerken, gece boyunca bir kez gitmedi elin yastığıma. Ben yapamıyorum bunu Meva sen nasıl yapıyorsun? Sen yokken ben uyuyamıyorum sen nasıl uyuyorsun?" Dudaklarımı araladım lakin ne cevap vereceğimi bilemediğimden sessiz kaldım. "Kucağımda taşıdım seni odaya. Tutsan elimi çeksen yanına gelmem ama sen yine de istesen beni yanında ben bununla avunurum. Sırtını dönüp uyumak ne Meva?"

"Uyanıkken verdiğim hesaplar bitti şimdi uyurken yaptığım, pardon... Yapmadığım şeylerin hesabını mı soracaksın benden?"

"Şu dilinin var ya," dedi kendi dilini ısırarak. "Balı da bir, zehri de. Ne yaşatıyor ne öldürüyor bok gibi ortada bırakıyor."

"Sabah sabah ters tarafından mı kalktın Yiğit?!" dedim tersleyerek. Zaten gece boyunca kabuslar görüp durmuştum hiç iyi bir psikolojide değildim üzerine Yiğit bunu daha katlanılamaz hale getiriyordu.

"Uyusaydım kalkardım belki," dedi dudak büzerek. "Uyanana sormak gerek. Sabah sabah ters tarafından mı kalktın Meva?"

"Neden uyumadın?" dedim yataktan çıkıp tam karşısında durduğumda.

"Seni izlemek uyumaktan daha değerli çünkü!" Hiddetle alıp verdiği nefesler oldukça gürültülüydü. "Bunun hayalini çok kurdum, gerçeğine sığınmak istedim çünkü!" Üzerime doğru bir adım attı fakat bana değil bir adım yarım adım bile attıramadı. "Burada olduğuna kendimi ikna etmeye ihtiyacım var çünkü!"

HÜKÜM Where stories live. Discover now