Ödünç

126 13 101
                                    

_____________________

Derin bir nefes alıp yaslandığı kapıdan ayrıldı. Az önce yaşadıklarını sindirmek için suyu açıp yüzüne bir kaç kez su çarptı. Ellerini iki yana koyup aynaya eğilerek kendi aksine öfkeyle baktı.

Etkilenmişti ve eğer devam etselerdi kendini onun kollarına atabilirdi. Kendinden nefret ederek aynadaki benliğinden uzaklaştı. Yandaki havluyla kurulanıp tekrar yerine astı.

Ne yapacaktı?
Ona yavaş yavaş kapılırken kaçabileceği hiç bir yeri kalmamıştı. Jaehyunun onu kurtarmasını mı bekleyecekti? Jaehyun gelecek miydi?

Kafası yine sorular ile dolarken sırtını kabine yasladığında kafasında bir ampül yandı.

Taeyong! Ondan yardım isteyebilirdi belki de.
Denize düşen yılana sarılır diye düşünerek şansını denemeye karar verdi. Hızla banyodan çıktı. Koridorda ağır adımlarla salona yürürken gözleri onu aradı. Ama adam içeride değildi. Rahatlamışçasına sıcak nefesini dışarı bırakarak koltuğa oturup düşünmeye devam etti.

Buradan kendi imkanlarıyla dışarı çıkacak olsa bile kimi vardı ki? Bir arkadaşı bile...doyoung vardı! Doyoung ona yardım edebilirdi. Yani o öyle umuyordu. Ona ulaşması gerekiyordu ama bunun için öncesinde telefonunu bulması gerekiyordu.
Merdivenden gelen ayakkabı sesleriyle düşünce bulutları dağıldı.

Saliseler aralığıyla çıkan tok sesi kulaklarında yankılanıyordu. Ses gittikçe yaklaşırken kafasını o yöne çevirdi. Adam yeni lacivert bir takım giymiş saçlarını özenle geriye doğru taramıştı. Yanına gelene dek çocukla olan göz temasını kesmedi. Ellerini pantalonunun cebine sıkıştırarak çocuğun önünde dikildi. Çocuğun bakışları tepesindeki adama çıktı. Gözlerinin önündeki sarı saçları geriye düşmüş tepeden gelen güçlü ışığın etkisiyle gözlerini kısarak adama bakmıştı. Hava kararmaya yakın olduğundan ışıklar otomatik olarak açılmış olmalıydı.

"İş yemeğim var acıkacak olursan fırının altındaki dolapta ramen var daha sonra uyuyabilirsin."

Kafasıyla onaylayıp bakışlarını etlerini soyduğu parmaklarına çevirdi. Adam yanından uzaklaşıp ayak sesleri kesilinceye dek yaptığı şeye devam etti.

Kapı sesiyle kafasını kaldırıp hızla merdivenlere koştu. Telefonunu hemen bulmalıydu ve bir umut yatak odasında olabileceğini umdu. Merdivenleri ikişer üçer çıkarak odaya vardı. İçine girdiği odada bir kez etrafa bakındı. Nereden başlamalıydı?

Kafasında yankılanan soruya hızla dolaba yürüyerek bir cevap verdi. Dolabı açtığı gibi çekmecelere davranırken karşılaştığı görüntüyle kendinden bir kez daha nefret etti. Çünkü kimsenin iç çamaşırı çekmecelerini karıştırmasını kendisi istemezdi ve şuan bunu yapıyordu. Düşünmeyi kesip kabaca göz attığı çekmeceyi kapatıp doğruldu. Ceketleri karıştırırken arada parlayan gri kutuyu fark ettiği gibi duraksadı.

Ceketleri kollarıyla iki yana ayırıp gümüş kasayla karşı karşıya kaldı. Elini ağır ağır uzatırken dokuz düğmeyi fark edip duraksadı. Telefonu burada olabilirdi ve şifreyi açmalıydı. Düşünürken art arda bir kaç düğmeye bastı kasa bir kez öterken kırmızı ışığını yaktı. Saçmaladığını farkedip tekrar düşünmeye başladı ama aklına hiç bir şey gelmedi adamı tanımıyordu. Hakkında hiç bir şey bilmiyordu ki şifresini bilsin. Aniden açılan kapıyla tüm vücudu titredi nefesinden çıkan ufak iniltiyle ellerini kasadan çekti.

"Ne yapıyorsun sen!?"

İkinci kez sarsılan çocuk titredi. Kalbi göğsünü yaracak derecede hızlı atarken nefesini tutarak önce kafasını sonra vücudunu sese doğru çevirdi.

BET ON BEAUTY +18 | Yuwin Where stories live. Discover now