Altın Kaz

102 12 117
                                    

_________________

Derin bir nefes alırken kafası oturduğu sandalyede geriye gitti. Kadın kahkahaları, hile kavgaları, kadeh tokuşturma sesleri, çarkların sesi, kaybetmenin verdiği sessizliği bastırıyordu.

Kumar buydu işte. Kazanan kahkahalar atar, kadehleri tokuşturur, yanına aldığı şık bir kadını öpücükler boğar, kaybeden ise sessizce ağlardı. Kimi zaman evini kimi zaman milyonların kimi zaman şirketini... Ağır kayıp can yakardı ama ağlayamayacak kadar fazla. Kifayetsiz kalır her duygu bu kayıplara...

Yıllardır bu işin içindeydi... Ve yıllardır değişmemişti kumar. İlk başladığında içine çekmek için yem atardı önüne. Hoş, kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez derler ya.

Sonrasında bir kez daha yem atar ve avucuna almaya başlar. Ve üçüncü... Birden bir kaç milyon elinden kayıp gider. Bu insanı çıldırtır. Nasıl kaybederim diye içten içe kendini mahveder ve bir kez daha oynamak için haykırır. Sonra tekrar kaybeder...tekrar...ve tekrar. Hiç bir şeyin kalmayana dek yakanı bırakmaz.

Ne sigara...ne içki...ne de uyuşturucu...insan oğlunu kendine kumar kadar bağlayamaz asla. Çünkü insanoğlu doyumsuzdur, görgüsüzdür, açgözlüdür. Ne kadar verirsen ver doymaz. İşte bu yüzden kendini kurtaramaz ve yok olana kadar kumarla boğuşur. Zavallı insan oğlu değil mi?

"Kime diyorum ya!"

Gözlerini aralayıp kafasını kaldırdı. Yaklaşık on dakikadır ismini çağıran kuzeni masanın diğer ucundan ona öfkeyle baktı.

"Ne?"

"Daldın gittin oğlum."

Gözlerini devirerek bakışlarını çevirdi. Masanın üzerindeki bardağı ağır ağır içerken kendine yaklaşan garsona kaşlarını çatarak baktı. Yuta mı gelmişti yine? Off..

"Efendim"

"Ne var yine?!"

"Leechaiyapornkul ailesinin tek oğlu geldi."

"Ooha"

Taeyong hafifçe ağzını aralayarak garsona baktı. Çok geçmeden tekrar telefonuna döndü. Normalde bunu asla kaçırmazdı. Ama doktorla yazışıyordu.

Johnny ise dudağının kenarı keyifle kıvrılırken arkasına yaslandı. Demek Chittaphon gelmişti ha? Ah sıkıcı günü keyifli bir gece ile güzelleşecekti. Üstelik bu güzellik ona bu hazzı tekrar tekrar kaybederek yaşatacaktı.

"Güzel...gelsin bakalım"

Garson eğilerek uzaklaştığında yanındaki pahalı şişeyi az önce dibini gördüğü bardağa boşalttı. Şişeyi yavaşça bardağın yanına bırakırken ağır adımlarla kendine yürüyen adama baktı...çok güzeldi ah..

Onu sonsuza dek kendine ait yapmak istiyordu. Tamamen onun olsun istiyordu ve bunun için vücudunda ona ait imzalar bırakmak... O beyaz teniyle, ona nefret dolu bakan kapkara gözleriyle, kaşlarına karışan saçları ve narin vücuduyla ona ait olması için deliriyordu...

Bunun için elindeki herşeyi bir kaç el oyunla elinden almış kendisine geri dönmesini sağlamıştı. Bu güzellik habersizdi onun olsa bırak onun servetini kendisinin tüm servetini önüne sermeye razı olduğundan.

BET ON BEAUTY +18 | Yuwin Where stories live. Discover now