2.2

174 14 9
                                    

Louis'nin görüntülendiği kız hakkında ne düşüneceğim bilmiyorum. Çok güzel ama Larry kalbim 👉🏻💔
Whaeverrrrr iyi okumalar 💌

*

"Teşekkür ederim, sadece... Öyle korktum ki..." Derin bir iç çekiş ve ağlama sesi. Neler oluyor? "Uzun süredir bana ulaşamıyordu çünkü babam... Oh Tanrım..."

Bu ses. Gözlerimi aralayarak etrafa bakındığımda revirde olduğumu gördüm. Kemiklerimin üzerine basılmış gibi hâlsiz ve yorgun hissediyordum. Bütün vücudum uyuşmuş gibiydi ve başım bir baltayla defalarca kez vurulmuş kadar ağır geliyordu boynuma. Hastane gibi kokan revirin kimyasal kokusuna yüzüm buruşurken "Sikeyim," diye mırıldandım.

"Tanrım, uyandın Lou!" Upuzun kestane rengi saçlar etrafımı sardığında tanıdık şekerli parfümünün kokusu ve saçlarındaki kolay tarama spreyinin sentetikliği yüzüme çarptı. Buna inanamıyordum: "Mary Jane?!"

MJ burnunu çekerek boğarcasına bana sarıldığında beynimde hiçbir şey oturmuyordu. Gece olanlar, Harry'e attığım mesaj, Liam'la telefon konuşmamız, Zayn'le vedalaşmam ve aman tanrım... Yangın çıkmıştı.

Öyle hızlı fırladım ki MJ birkaç adım gerilemek zorunda kaldı. Yüzünde hayrete düşmüş bir ifade vardı. "Louis, böyle ani hareketler yapmamalısın!"

"Yangın," dedim MJ'e yaklaşıp en yakın dostumun omuzlarını sarsarak. "Bu okulda dün gece yangın çıktı. Herkes nerede? Neler oluyor MJ?"

Çıldırmak üzere MJ'nin ela ile kahverengi arası ağlamaktan kızarmış gözlerine bakarken beynimde HARRY sinyalleri çalmaya başlamıştı bile. MJ hemen koluma girerek beni yeniden sedyeye oturttu. Sürahiden bir bardak su doldururken yerimde duramıyordum. "Bir şey söyle MJ."

"Louis sakin ol, herkes iyi." MJ yatıştırıcı bir sesle konuştuğunda suyu bana uzattı. Tek dikişte içerken hâlâ henüz rahat hissetmiyordum. "Harry," diye fısıldadım.

"Louis, sorun değil." Jane minicik eteğiyle bacak bacak üstüne atıp oturduğunda omzuma dokunup beni sakinleştirmeye çalışıyordu. "Dün gece 12 gibi erkek yatakhanesinde yangın çıkmış. Kimseye bir şey olmadı ama..."

"Ama?" Ona baktığımda yüzünde anlamlandıramadığım bir ifade vardı. Bu mimiklerini biliyordum. Hayret. Bu kadarını beklemezdim, der gibi.

Derin bir nefes verdiğinde Rapunzel gibi uzun saçları yüzünün ve gövdesinin çevresinde oynaştı. "Yapmadım de Louis, yemin ederim sana inanacağım."

"Ne sikimden söz ediyorsun Jane?" Bardağı bir kenara bıraktığımda başımın ani yaptığım hareketle daha çok zonklamasıyla yüzümü buruşturdum. "Açık konuş."

"Louis herkes yangını senin çıkarttığını söylüyor."

Duyduğum şeyle başım dönerken MJ üzülerek başını öne eğdi. "Oda arkadaşlarından biriyle tanıştım, Niall." Gülümsedim, o da gülümsedi. Bir an beynimde panik çanları çalmaya başlad. İyiler miydi? "Korkma, hiçbirine bir şey olmadı. Kimseye. Sadece..." En yakın arkadaşım, çocukluğum buruk bir ifadeyle "Yapmadım de Lou. Sana inanacağım. Yalnızca kovulmak için bu kadar ileri gidemezsin sen. Başkalarına böylesi zarar vererek. Okul yakmazsın sen..." dedi.

"Tanrım Jane, sikeyim," şiddetle ona baktım, "tabii ki yapmadım. Çok sarhoştum, ben... Neler oldu?"

"Geceyarısı mesajını aldım, bütün ses kayıtlarını. En son Harry'e yazdığını düşündüğüm mesajı aldığımdaysa..." MJ şefkâtle yüzüme baktı, "Ona âşık mısın Lou?"

Bu benim kendime bile itiraf etmek için çılgınca çaba gösterdiğim bir şeydi. Tanrı biliyor ki MJ benim kanımdan bir kız kardeş gibiydi. Cevabı evet olan soruya yanıtsız kaldığımda MJ kollarını bana doladı ve sıkıca sarıldı. "Seni bulan Niall'mış-"

one step closerWhere stories live. Discover now