0.1

1.2K 141 177
                                    

okuyan varsa (?) yorumlarınızı bekliyoruuuum

Beni yönlendirecek müdireyi beklemek ölüm gibiydi.

Ama kimse ölmüyordu.

Bahçedeki rahibe kız grubu her an patlayacak gibi beni kesiyor, kolsuz ve yakasız tişörtümden görünen dövmelerime bir çeşit merakla bakıyor, benim gibi bir tipin burada ne işi olduğunu sorguluyorlardı. Küçük çocuklar spor arabama daha şimdiden hayran olmuşlardı ve ileride benim gibi olmak istiyorlar mı istemiyorlar mı bunu tartışıyorlardı. Zengin piç kuruları ise ters ters bana bakıyor muhtemelen kızların yeni gözdesi olduğum için bana zorbalık etme planları kuruyorlardı.

Kavga istiyorlarsa bana göre hava hoştu. Zaten burada yalnızca bir hafta kalacaktım. Bu düşünceyle sırıttım.

"Bay Tomlinson."

İrkilerek yanımda duran kadına baktığımda sımsıkı topuz yaptığı kestane rengi saçları, gösterişsiz gri takımı ve anaç görünüşü dikkatimi çekti. Yanında ise benim yaşlarımda benden uzun ve cüsseli esmer bir İngiliz çıtırı duruyordu.

Babamın beni gay olduğum için erkeklerle dolu bir yatılı okula göndermesindeki ironiyi siz bulun.

"Hoşgeldin, Bay Tomlinson. Ben Müdire Styles ve bu da sınıf arkadaşın Liam. Görüyorum ki babanız burada değil?" İngiliz aksanı, pekâlâ kendimi zorladım ve onu şaşırtarak "Kendisi işleri sebebiyle geri döndü, buraya arabamla ben geldim," diye açıkladım.

Tamam bende özgürlükler ülkesinden gelmiş bir İngiliz'dim ne var bunda?

"Anlıyorum," dedi Bayan Styles. Hemen sonra bana gülümsedi ve "İlk gün yerleşir, dinlenirsin ve bu süreçte Liam sana okulu gezdirir. Liam bizim sosyal kelebeğimiz. Sana yardımcı olacak bu süreçte ihtiyacın olan her şeyi Liam'a söyleyebilirsin." Liam da onay veren bir şekilde gülümseyince ona bakıp sırıttım:

"Her şeyi söyleyeceğime emin olabilirsiniz, Bayan Styles."

"Güzel, buna sevindim." Topukları üzerinde dönüp gitmeden omzuma dokundu. "Buraya tekrardan hoşgeldin, Louis. Senin burada benliğine dair çok önemli bir parça bulacağına eminim. Yarın derse girmeden ofisime uğra. Seninle konuşmak istiyorum."

Başımı salladım ve gitmesini izlerken burada benliğime dair bulacağım tek şeyin nefret olduğuna emindim.

Müdire gidince Liam bana döndü. Üzerinde füme rengi forması ve hoş bir palto vardı. Kocaman gülümsedi ve omzuma dostça vurdu. "Hoşgeldin dostum, Bayan Styles'ı dert etme. Annen gibi olacaktır." Kendinden emin gülümserken hızla çekildim. Yumruklarımı sıktığımı fark ettim, burnumdan soluyordum.

Benim annem ölmüştü ve kimse asla onun gibi olmayacaktı.

"Birincisi, Liam; senin dostun falan değilim. İkincisi o grili ihtiyarı dert etmiyorum çünkü umurum dışı. Üçüncüsü ve en önemlisi ise burada kalmaya niyetli değilim. En yakın zamanda Los Angeles'a gideceğime emin olabilirsin. Ben oraya aitim! Beni anlıyor musun?" Sakin olmaya çalışarak bir solukta bunları söylediğimde Liam irileşmiş gözleriyle bana bakıyor ve söylediklerimi sindirmeye çalışıyordu. Yine de başını salladı ve anladığını gösterdi.

"Güzel," dedim hırsla. "Şimdi şu aptal koyun sürüsünün beni izlemeyi bırakmasını sağla. Tek istediğim iğrenç taşra kokusundan kurtulmak ve odama gitmek."

Sözümü dinledi, beni erkek yatakhanelerinin olduğu yere götürdü.

Yürürken beyaz spor ayakkabılarıma çamur bulaşmıştı. Gördüğüm herkese kin dolu bakışlar atıyor ve onlardan nefret ettiğimi göstermeye çalışıyordum. Geniş bir kemerden geçtik ve erkek yurduna girdik. Koridorlarda portreler ve kahverengi bir ahşaptan geniş ve kaliteli masalar vardı. Bu saatlerde pek ders çalışan yoktu, sanırım. Ama kalın kitaplardan ve silgi tozlarından çok emek sarf ettiklerini görebiliyordum. Banyoların bulunduğu yerden geçtik ve üstünde yaldızlı harflerle 105 yazan ağır kapılı bir odaya girdik.

Odanın manzarası öyle güzeldi ki ilk fark ettiğim şey bu olmuştu. Yemyeşil koruya bakıyor ve ön bahçeden görünmeden çiçekli vadiyi gösteriyordu. Vadide bulunan iki katlı ev ilgimi çekmişti, çiçeklerin arasında masalsı görünüyordu.

Odayı bile inceleyemeden pencereye iyice yanaştım. "Hey, Liam," diye seslendim. "O evde ne var?"

"Eski ve önemli bir öğrenci kalıyor," dedi. "Rahatsız edilmemesi gerekiyor. Yakında kim olduğunu öğrenirsin zaten."

"Keşke orada ben olsaydım," diye boş bulundum.

"Oraya giriş yasak, sadece Zayn ve Bayan Styles girebiliyor."

"Neden, ne var orada?" İyice meraklanmıştım. Neden giriş yasaktı? Zayn kimdi?

Liam yine sinirlerimi bozarak gülümsedi. İngiliz çıtırım... Gülerek sinirlerimi bozuyordu. "Özel mülk, Tomlinson. Yakında kimin kaldığını öğrenirsin zaten. Şimdi yatağını yerleştirebilirsin."

Bakışlarımı istemeyerek de olsa vadideki evden çekip odaya yönelttiğimde açık kapıdan gördüğüm kadarıyla bu oda diğerlerinden farklıydı. Daha büyük, daha lüks, daha ferahtı. Daha güzeldi. Neden burada duruyordum? Tek boş yatak pencereye boylu boyunca bakan yataktı. Orada uyuyup vadideki eve bakmak benim için güzel olacaktı. Bavullarımı açarken Liam'ın bana yardımcı olma önerisini kabul ettim.

Karyolasına "Tatlı Yaratık" yazılmıştı. Yine yıldızlı harfler...

"Buranın farkı ne?" diye sordum nevresimleri sererken.

"Harry Styles burada kalıyordu. Bu odada." Liam birden heyecanlanmıştı. İstemsizce bende heyecanlandım. "O yatakta." Benim yatağımı işaret etti.

"Harry Styles kim amına koyayım?"

İstemsizce küfür etmiştim. İngiliz çıtırın şifreli konuşması tepemi attırıyordu.

"Müdirenin oğlu," dedi Liam.

Tanrım, gerçekten heyecanlıydı! Adam porno yıldızı muamelesi görüyordu resmen...

"Neyse, siktir et." Umarsızca omuz silktim ve Liam'la eşyalarımı yerleştirmeye devam ettik. Liam büsbütün hayal kırıklığına uğramış gibiydi, daha fazla muhabbet etmek istiyordu ama yolculuktan ve aşırı nefret beslemekten başım ağrımıştı.

Eşyalarımı yerleştirmek ortalama bir zaman aldı. İşim bitince tam koltuğa yayılmıştım ki kapı açıldı ve odanın diğer sahipleri olduğunu düşündüğüm İngilizler gelmeye devam etti.

Odada dört kişi kalıyorduk. Liam, ben ve...

İçeriye sarışın, sempatik ve sevecen tipli bir İrlandalı girdi. Kravatını yamuk bağlamış, saçları karışmıştı. Kocaman gülümsedi ve çantasını yatağa bıraktıktan sonra "Ben Niall," dedi.

"Louis Tomlinson," dedim bezgince.

"Tanıştığıma memnun oldum," dedi. Mutluluğu beni öldürüyordu... "Hoşgeldin."

Diğer çocuk ise olgun görünüyordu. Boğazına kadar okul forması giymişti, ciddiydi. Esmerdi. Seksiydi. Tamam, tamam! Yakışıklıydı işte, uzun boylu ve ince yapılı olsa da kaslı olduğunu tahmin ediyordum. Hava soğuk bile değildi, neredeyse, neden Kutuplara yolculuğa çıkacakmış gibi giyinmişti?

"Ben Zayn Malik," dedi zarif bir sesle. Ela gözleriyle beni süzdü ve giyinmek için banyo olduğunu tahmin ettiğim yere girdi.

Cevabımı bile beklememişti!

Zayn'den hiç mi hiç hoşlanmamıştım. Niall'dan da öyle. O da çok mutluydu. Liam ise muhtemelen altın çocuk olduğu için egoist bir tipti. Kıçımın kenarı.

Zayn'in soğukluğundan sinirlerim bozuk hâlde yatağıma uzandığımda vadideki eve baktım.

"Oraya giriş yasak, sadece Zayn ve Bayan Styles girebiliyor."

Zayn çok yaygın bir isim değildi. Liam'ın bahsettiği Zayn oda arkadaşım olan Zayn olmalıydı... Peki o evde kim kalıyordu? Neden koskoca okulda yalnızca müdire ile Zayn gidebiliyordu? Neden yasaktı? Ne saklıyorlardı?

Bunu öğrenecektim, yemin ederim öğrenecektim.

Tatlı Yaratık yazısına bakarak uyuyakaldım.

pek kontrol etme şansım olmadı, bir hatamı görürseniz şimdiden çok özür diliyorum💔

ve harry gelecek, çok yakında

:)

one step closerWhere stories live. Discover now