sembilan

2.4K 255 315
                                    

Saatler gece yarısını gösterirken komodinin üzerindeki loş gece lambasını açmış, Nahye Hanım'dan aldığım kitabı okuyordum yatakta otururken. Uyku tutmuyordu ve böyle zamanlarda yapacak bir şey bulamıyordum. Neyse ki bunu Nahye Hanım'a söylemiştim de bana bir çözüm önerisi ile gelmişti. Korecemi geliştirmek için de güzel bir yöntemdi.

Endonezya'da çok fazla kitap okurdum, odamda kocaman bir kitaplığım vardı. Bir yerden sonra o kadar çok kitap alır olmuştum ki raflara sığmamaya başlamıştı. Ben de çalışanımız Fatima Hanım'ın kızı Roro ile bazı kitaplarımı toplayıp bir derneğe bağışlamıştım. Evet bunu yaparken içim sızlamıştı ama kötü bir yere gitmemişlerdi sonuçta. Ayrıca eskisi gitsin ki yenisi gelsin diye düşünüyordum o zamanlar.

Şimdi ise... Özgürce kitap okumak bile zor. Gerçekten de ne çok şey değişti hayatımda. Daha doğrusu değişmek zorunda kaldı.

Şimdiden kitabın ortasına gelmiştim ki kapı tıklandı. Joo olduğunu düşünmüştüm ama Hyunjin yavaşça kafasını içeri uzattığında gülümseyerek kitabı kapatıp kenara koydum.

"Gelebilir miyim?"

"Tabii."

Odaya girip kapıyı kapattıktan sonra kilitledi. KİLİTLEDİ.

Bu uzun zamandır olmuyordu, tırsmadım değil.

Yatağa yaklaştığında kayıp onun için yer açtım ve hemen yanıma oturup kollarını belime sararak başını karnımın üstüne koydu. Sessizce güldüm, saçlarını okşamaya başladım.

"Neden uyumadın sen hala?" diye sorduğunda aynen karşılık verdim, "Asıl sen neden uyumadın? Gözlerin yorgunluktan kapanıyor resmen."

Güldü, "Bu yüzden yanına geldim. Uyuyamıyorum."

İçim yine kıpır kıpır olurken bana daha sıkı sarılıp mırıldanması ile bayılacağımı falan sandım bir an için. Bu çocuğun kimseye göstermediği soft bir tarafı vardı ve ben onu çok sevmiştim.

"Hyunjin..."

"Hm?"

Yerimde hafifçe kıpırdandım onu rahatsız etmeden, "Joo'ya ihanet etmek zorunda kaldığın bir an oldu mu?"

"İhanet mi? Hayır da nereden çıktı bu şimdi?"

Joo'nun belgelerinin fotoğraflarını babama gönderdiğim için içimde bir sıkıntı vardı; ihanet mi ettim diye düşünüyordum. Ama Joo'ya değil.

Hyunjin'e.

Çünkü babam kazanırsa ve ben Endonezya'ya dönersem onu bir daha göremeyecektim.

"Sadece bir soru işte. İhanet etmedin... Peki ona bir yanlışın da mı olmadı?"

"Yani... Aklıma gelmedi bir şey. Aslında bakarsan Başkan'a ihanet etmek için bir sebebim olmadı. Onun korumalığını yaparken ondan bir şey saklayamazsın sonuçta, çünkü birini koruduğun zaman kendini koruyormuş gibi hissediyorsun. Ona bir şey olursa sana da olur. "

"Peki babamla telefon görüşmesi yapmama izin vermen ihanet sayılır mı?"

Kafasını karnımdan kaldırmadan yukarı bakarak bana gülümsedi, "Senin için yaptığım hiçbir şey ihanet değil."

Of... Ağlama isteği ile dolup taşıyorum.

Hyunjin'e hissettiğim şeyler çok yoğun. Buna direkt aşk demek doğru olmaz çünkü onu bir süredir tanıyorum. Ama bu eve katlanma sebebim oldu ve benim için önemli biri haline geldi. Dolayısıyla buradan giderken onu geride bırakmak hiç iyi olmayacak. Ama yanlış bir şey yapmadım ki? Joo her şeyi parasıyla halletmeye çalışan düzenbaz bir insan, hak yemesini ve beni burada zorla tutmasını engellemek için o belgeleri babama göndermem gerekiyordu.

DAUGHTER | Hwang HyunjinWhere stories live. Discover now